Vahdettin Yiğitcan

İran'da Bir Hafta...(2)

Vahdettin Yiğitcan

Yardımsever ve Misafirperver İnsanlar  

Minibüsümüz nihayet yola çıktı. Tıklım tıklım dolu. Bana gösterilen arka koltuğa sıkışarak oturdum.. Kimsenin sesi sedası çıkmıyor... Yaklaşık bir buçuk saat geçti, benim giderek kaygılarım artıyor... Kimseyi tanımadığım bir ülkeye gidiyorum... Üstelik gece ineceğim... Gündüz olsa insanın arayış imkanları geceye göre daha çok...

Van'dan bizi, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi üzerinden İran sınırına götürecek minibüsün durağında beklerken, aklıma yıllar öncesinin bir Van hatırası geldi... O dönemde Van valisi Abdulkadir Sarı'nın daveti üzerine bir gurup gazeteci kafilesiyle Van'a gitmiştik...Van'ın tarihi, turistik ve ekonomisine yönelik zenginliklerine dair bilgilendirme gezilerine katıldık... Akdamar Adası'nı, Van Kalesi'ni,, Muradiye Şelalesi'ni ilk defa o tarihte görmüştüm... O ziyaretimde Van Gölü'nün meşhur tek balığı İnci Kefalini yemek bir türlü nasip olmamıştı... Bu defa gelmişken tadına bakmalıyım diyerek, durak yetkilisi arkadaşa İnci Kefalini kızartıp satan balıkçıları sordum. Yerini tarif etti ve ekledi, "abi gidersen minibüse yetişemezsin" deyince bu kez de kısmet olmadı dedim içimden... Her şey nasip ve kısmet ile demişler...

Minibüsümüz nihayet yola çıktı. Tıklım tıklım dolu. Bana gösterilen arka koltuğa sıkışarak oturdum..

Kimsenin sesi sedası çıkmıyor...

Yaklaşık bir buçuk saat geçti, benim giderek kaygılarım artıyor...

Kimseyi tanımadığım bir ülkeye gidiyorum... Üstelik gece ineceğim... Gündüz olsa insanın arayış imkanları geceye göre daha çok...

Bu ve benzeri endişelerle kafam meşgulken yanımdaki vatandaşla önümüzdeki tek koltukta oturan İranlı genç Türkçe "danışmaya" başladılar... Not: Azeriler "konuşma"ya danışma diyorlar...

Bu iki insanın Türkçe konuşması beni oldukça rahatlattı...

Konuşmaları bitince ben hemen yanımdakine Türk müsünüz diye bir soru yönelttim...

"Evet" cevabını alınca, sorularımı çorap söküğü gibi peş peşe sıralayarak gideceğimiz yer hakkında koyu bir sohbet başlattım aramızda...

Sözün başında hemen belirtmeliyim, İran'da tanıdığım Türkler olağanüstü yardımsever ve misafirperver insanlardı...

Minibüste yanımda oturan Hasan, Urumiye şehrinin merkezinde bakkaliye işleten bir esnafmış... Türkiye'ye bir haftalığına Karadeniz bölgesini gezmeye gelmiş...

Önümüzde oturan Ali Rıza ise, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 3. sınıf öğrencisi imiş...

Aşure merasimleri nedeniyle memleketi Urumiye'ye ailesini ziyarete gidiyormuş...

Yol boyunca yaklaşık iki saat sohbet ettik bu arkadaşlarla...

Bir seyyahın merakını giderebilecek ve öğrenebileceği ne kadar müphem husus varsa hepsini sordum ve dağarcığıma not ettim sayılır...

Hasan'ın ısrarı üzerine İran'da kullandığı telefon numarasını aldım.

Geceliği 100.000 Tümen'e Yıldızsız Otel

Türkiye'nin İran sınırı Esendere'ye geldiğimizde hava çoktan kararmıştı...

Türkiye sınır kapısı binası oldukça yeni ve şıktı, hemen yanı başındaki İran sınır kapısı binası ise, derme çatma ve sanki geçtiğimiz yüzyıldan kalma, loş ışıklı, köhne bir görünüme sahipti... Görevlilerse canından bezmiş gibiydiler...

Her iki kapıdan da kolaylıka geçtik... İran Türk vatandaşlarından vize istemiyor...

Süresi en az 6 ay olan pasaportunuzun olması yeterli...

Nihayet İran topraklarındayız...

Hasan, Ali Rıza ve ben bekleşiyoruz... Ali Rıza 40 km'lik mesafede olan Urumiye şehrinden babasını çağırmış, Urumiye'ye bizi Ali Rıza'nın babası götürecek...

45-50 dakikalık bekleyişin ardından Ali Rıza'nın babası İran yapımı küçük bir otomobille geldi... Babasıyla, Ali Rıza'nın kardeşi de gelmiş...

Beni ön koltuğa buyur ettiler... Hasan, Ali Rıza ve Kardeşi de arka koltuğa yerleştiler...

Ali Rıza'nın babası Hamit bey yeni emekli olmuş bir bankacı... Çalışma hayatını özel işlerini yaparak sürdürüyormuş...

Urumiye'ye gelene kadar yol boyu sohbet ettik... Ben Türkiye'yi anlattım, onlar İran'ı...

İran, petrol ülkesi olmasına rağmen Urumiye'nin yollarını bakımsız ve yıpranmış gördüm...

Bir saatten az bir sürede Urumiye'ye geldik,,,

Hasan evine yakın bir yerde ineceğini söyledi, bu arada beni evine davet etti, kabul etmedim. 

Bunun üzerine" herhangi bir sıkıntı olursa ben arayabilirsin diyerek" vedalaştı... 

Hasan gibi Hamit beyin de ev davetini geri çevirdim...

Ne var ki, bana, temiz ve uygun fiyatlı otel bulmama yardımcı olurlarsa memnun olacağımı söyledim...

 Bir saate yakın o cadde senin bu sokak benim yaklaşık on otel dolaştık...

Nihayet Montazeri Caddesinde Azaran Otel'de geceliği 100.000 Tümen'e bir yer bulabildik...

Aşure Merasimleri nedeniyle İran'a gelen misafirler yüzünden otellerde yer yoktu...

Benim Aşure Günlerine denk gelmem ise tamamen tevafuk...

Kalacağım otel en az 30 yıllık gösterişli bir bina.

 Ancak girişi, koridorları, merdivenleri ve oda mefruşatları tamamen bakımsızlıktan matlaşmış, solmuş haldeler...

Odama çıktım, Hayli müteredditim Otel görevlisi termosla çay ve 1.5 Lt pet şişe su göndermiş...

Acilen duş almam lazım...Üç günün yorgunuyum...Duş bayağı iyi geldi. Duş sonrası çayımı içip uyuyorum... 

Zincirli Ezacılar Rol Kesiyorlar!...

Sabah kahvaltısını otelde, haşlanmış yumurta, çay, zeytin, bayat ekmek ve 20 gr'lık tereyağı ile yapıp otel görevlisiyle sohbete başlıyorum...Bayat ekmeğin müsebbibi, fırınların da resmi tatil nedeniyle çalışmayışı..Otel görevlisinin verdiği bilgiye göre:

İran'ın Güney Azerbaycan Eyaleti'nin Başkenti Tebriz 2 milyon nüfusa sahipmiş, Urumiye ise 1 milyon nüfusuyla önemli bir şehirmiş...

Sohbet sonrası otelden ayrılıyorum... Kısa sürede Urumiye Meydanı'na geliyorum. 5 yolun kesiştiği noktaya genişçe bir göbek yaparak etrafını da çiçeklendirmişler...

Caddeler araç trafiğine kapatılmış... Meydana guruplar halinde, ellerinde devasa büyüklükte, yazılarla süslenmiş kırmızı yeşil flamalarla insanlar geliyor... Kıyafetleri ağırlıklı olarak siyah...Beyaz giyenlerse kefeni andırır bir görünüme sahip...

Eskiden bu törenlerde göstericiler sahiden zincirle sırtlarını kanatırcasına döverlermiş... 

Eski uygulama kaldırılmış, şimdi zincirli gösteri yapanlar, adet yerini bulsun kabilinden sırtlarını dövermiş gibi yapıyorlar...

İranlı şiiler için Aşure Günleri, aynı zamanda hayır yapma anlamı da taşıdığından her tarafta bir iyilik seferberliği göze çarpıyordu... Çay, süt, lavaş ekmek arasında patates, haşlanmış yumurta ve tereyağı karışımından oluşan dürüm ve tavuklu pilav ikramlarından tattım...

Urumiye'de yağmur suyunu uzaklaştırma kanalları ne yazık ki açık inşa edilmiş, bu durum çocuk, yaşlı, engelli ve hasta insanlar için tehlike oluşturduğu gibi, akmayan pis su birikintileri ise son derece kötü kokuyordu...

Dünyaca bilinen Urumiye Tuz Gölü'nün İran Devletince kasten kurutulduğu görüşü Türkler tarafından yaygın bir şekilde ifade ediliyor...   

Urumiye Tebriz Arası 150 Km Otobüsle 6.5 lira

İki gece iki gündüz Urumiye deneyiminden sonra, Urumiye Şehirler Arası Otobüs Terminali'nden Tebriz'e, 13.000 Tümen'e aldığım biletle hareket ettim...

YouTube kanalından izlediğim, İran gezi tecrübelerinden ismini öğrendiğim Tebriz'deki en önemli cadde, İmam Humeyni Hıyabanı...

Tebriz Otobüs Terminali'nden şehir merkezine Belediye Otobüsüyle gitmek çok daha hesaplı olduğu için bu yolu tercih ettim...

Tebriz'in merkezine geldiğimizede önceden uyardığım oyobüs şoförü beni Humeyni caddesinde indirdi... Elimle koymuş gibi Meşhed Hostelini buldum... Hostel, uygun fiyatlı lüksü olmayan misafirhane anlamına geliyor...

Bana gösterilen odaya eşyalarımı yerleştirdikten sonra şehri gezmeye çıktım...

Öncelikle şehrin yerleşim planının mükemmelliği dikkatimi çekti... Şehir yemyeşil... Caddelerin her iki yakası ve orta bölümler ağaçlandırılmış... Caddenin sağında ve solunda seyreden araçlar adeta yeşil bir koridorun içerisinden geçiyorlar...

Dışarıdan zannedildiği gibi değil... Alışveriş hareketli ve çarşı pazar tıklım tıklım dolu...

Dünyanın en büyük Kapalı Çarşısı Tebriz'de. Tebriz,İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından, 2018 yılında İslam Turizm Başkenti seçilmiş...

Tebriz'da üç gün kaldım... Tebriz'den tekrar Urumiye'ye geçtim, üç gün daha şehrin tadını çıkardıktan sonra Türkiye'ye döndüm...

Çok hızla geçtiğim bu gezi anılarımda bir nebzecikte olsa umarım işinize yarayacak bilgi vermişimdir...

Malum gazete yazısı ve yerimiz de sınırlı...

Özetle:

Tebriz'in Kapalı Çarşısı her ne kadar tarihi ve ünlü olsa da yeterli bakımı yapılmaması nedeniyle köhne ve kasvetli bir görünüme sahip... Kimi sokakları pislik içerisinde...

İran Devleti, Tebriz başta olmak üzere, Türklerin yaşadığı bölgelere gerekli ihtimamı göstermemekle itham ediliyor... 

İran'da bulunduğum süre içerisinde şehir turlarımı belediye otobüsleriyle yaptım...

Çok hesaplı oldu ve bölge insanlarıyla iç içe yaptığım bu seyahatler bana yakından gözlem imkanı sağladı...

Mescit ve Cami kenarlarındaki umumi tuvaletler son derece bakımsız, korkunç pis ve üstelik de karanlıktı...Karanlık oluşunu kasıtlı olarak pisliğin görülmemesi için mi tercih etmişlerdi diye aklımdan geçirmedim değil!...

İslam Devleti olarak kendini Dünya'ya tanıtan İran yönetiminin, namaza hazırlık olan "abdesthane" si böylesine iğrenç mi olmalıydı, doğrusu bir müslüman olarak hicap duydum...Hoş, Malatya Yeni Cami'nin tuvaletleri temiz mi? Bizim tuvaletler de aynı pislik içerisinde...Birileri Osman Güder Başkan'a söylese de bu tuvaletleri "paralı" yapsa, o zaman kurtulur ahali pislikten!...

9 Eylül 2019 tarihinde benzinin litresi 1000 tümendi yani bizim paramızla 50 kuruştu 

İran'da bulunduğum süre içerisinde sigara içen tek tük insana rastladım... Kısacası Çelikhan. Bulam. Recep'in pazarı yoktu...

Konuştuğum insanların çoğunluğu molla rejiminden mutlu olmadıklarını söylüyorlardı...

Halil Beyle İran Sohbeti

Halil Bey'in ismini ilk olarak Eski Malatya'da Merkez Çay Ocağını işleten Hacı beyden duymuştum...

Bakliyat ve zahirenin en temizini, en kalitesini Halil Ertunanların işlettiği zahireci dükkanlarında bulabileceğimi söylemişti...

Merakımı gidermek adına gittim, Halil Bey ve değerli oğlu Ahmet'le tanıştım. 

Halil Bey resmi bir kurumdan emekli bir insan... Birçok konuda özel ilgi ve merakı nedeniyle kendini yetiştirmiş bilge bir insan... Kırık ve çıkık gibi ani gelişen kemikle ilgili rahatsızlıkların tedavisinde de eli şifalı bir ocak...

Geçenlerde dükkanlarında sohbet ederken benim İran ziyaretim mevzu olunca, İran'ın Türkiye'ye bakışını dostane bulmadığını söyledi Halil Bey... Şöyle ki; Başta ABD olmak üzere Dünya devletlerince nükleer faaliyetlerini sonlandırması baskısı altındayken İran, biz dünyayı karşımıza almak pahasına İran'ın yanında durduk, destekledik... Bölgesel sorunlarımızın çözümü konusunda bizimle birlik olmayan İran, zımnen, coğrafyamızın çıban başı İsrail'in yanında yer almaktan çekinmiyor... Yine bizim güneyimizde kurulmak istenen terör koridorunun tetikçisi, PKK -YPG-SDG örgütlerine karşı başlattığımız operasyonlarımıza karşı çıkıyor... Halil Bey, İran'ın ülkemize karşı takındığı bu hasmane tavırları çok veciz ifadelerle özetlemiş oldu...

Ne diyelim; Allah, İran'ı yönetenlere akıl, fikir ve mü'min muhabbeti ihsan etsin...

Hikâyeleriyle Malatya Türküleri 

İnönü Üniversitesi'nin Kültür ve Sanat Etkinlikleri kapsamında, Doç. Dr. Derya Karaburun Doğan'nın düzenlediği, Hikayeleriyle Malatya Türküleri Dinletisi bugün saat 12.30'da  İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Konser Salonu'nun da gerçekleştirilecektir..  

Duygu yoğunluğu yaşadığımız her durumun tek dışa vurum aracı türkülerimiz olmuştur... Teselliyi onda aramışız, şikayetimizi türkülerle dile getirmişiz... Acımızı, sevincimizi, ayrılık ve kavuşmalarımızı hep türkülerle anlatmış, avunmuşuz...Yurdumuzun her yöresinin kendine has bir tınısı, kendine özgü bir edası ve sesi var...Trakya'sı, Orta Anadolu'su, Ege'si, Karadeniz'i, Rumeli'si ve Doğu'su ayrı ayrı özgün özelliklere sahipken, bu bölge farklılıklarının dışında Malatya'nın, Erzurum'un, Elazığ'ın da kendine mahsus türküleri vardır...Kısacası türkülerimiz, yaşamımızın aynası, hayat hikayemizin ezgisel ifadesidir...

İnönü Üniversitesi'nin Kültür ve Sanat Etkinlikleri kapsamında, Doç. Dr. Derya Karaburun Doğan'nın düzenlediği, Hikayeleriyle Malatya Türküleri Dinletisi bugün saat 12.30’da İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Konser Salonu'nunda gerçekleştirilecektir... 

SÖZ SIRASI SEÇMENDE

Mehmet Çınar'a Teşekkürler

Geçen yıl mahallemize açılan Millet Kıraathanesi'ni merak ettim, gittim, gördüm. Ortam çok güzel ve pırıl pırıl... İç açıcı bir salonda ders çalışmak, kitap okumak imkânı, çok çocuklu ve dar gelirli aileler için bir nimet diye düşündüm.. Konu komşu, biz hanımlar olarak, çocuklarımıza ve biz büyüklere yapılan bu hizmetten çok memnunuz..   

Zaviye Mahallesinden Bir Ev Hanımı

Ben üniversite terk, 3 çocuk annesi bir ev hanımıyım. Okumanın bir insan için ne kadar değerli olduğunu biliyorum... Çocuklarım küçük, evimiz iki odalı ve haliyle sıkışık bir ortamda yaşamak durumundayız. Büyük kızım bu yıl 4. sınıfa gidiyor... Geçen yıl mahallemize açılan Millet Kıraathanesi'ni ben de merak ettim, gittim, gördüm... Ortam çok güzel ve pırıl pırıl... İç açıcı bir salonda ders çalışmak, kitap okumak imkânı, çok çocuklu ve dar gelirli aileler için bir nimet diye düşündüm... Raflara özenle dizilen kitaplar ilgimi çekti, yakından gördüğümde aynı kitaptan çok sayıda kitap olmasına çok anlam veremedim... Büyük kızım oranın müdavimi oldu. Boş zamanlarında ve ders çalışacağı zaman okuma salonuna gidiyor... Ender de olsa ben de gitmeye çalışıyorum... Çok uzatmadan söyleyeyim, Allah Yeşilyurt Belediyesi Başkanı Mehmet Çınar'dan razı olsun... Konu komşu, biz hanımlar olarak, çocuklarımıza ve biz büyüklere yapılan bu hizmetten çok memnunuz... Kızım okulunun ilk iki yılında zorlanmıştı...  Okuma Salonu açıldığından sonra ise kızımın hem dersleri düzeldi hem de çok zengin kaynaklardan bilgiler edinerek genel kültürü zenginleşiyor... Zaviye Mahallesi adına başkanımıza çok teşekkür ediyorum... 

ÇAĞIRI:

Geçen hafta yaptığımız "Söz Sırası Seçmende" çağırımız değerli hemşehrilerimiz tarafından büyük ilgiyle karşılandı...

Şimdiye kadar dillendirilen çok yanlış bir algı şöyle idi: "Seçmen Sandıkta Konuştu" bu ifade külliyen anlamsız ve saptırılmış bir yorum... Seçmen sandıkta konuşmaz... Seçmen sandıkta "seçimini" yapar ve "seçer". Seçmenin asıl konuşması, "seçtiği"   kişinin iş tutuşu sırasında olacaktır...

Sosyal sorumluluğumuz gereği Net Haber Gazetesi olarak biz de, seçmenlerimizin dile getirdiği, getireceği duygu, düşünce ve taleplerini ilgililere ve vatandaşlarımıza iletmek adına "Söz Sırası Seçmende" hizmetimizi başlattık..

Önemli Not: "Söz Sırası Seçmende" köşemize, çevrenizde olan biten her konuyu yazabilir ve telefonla bize bildirebilirsiniz... İsminiz hiçbir şart altında açıklanmayacaktır... 

algı[email protected]

 Tel: 0422 324 08 08
 

Yazarın Diğer Yazıları