Vahdettin Yiğitcan

İntihal Nedir?

Vahdettin Yiğitcan

İlk intihal vak'asına 1978 yılında İstanbul Göztepe'de bir doktorun muayenehanesinde bulunan kitaplıktaki bir kitapta rastladım.

Psikolojik bir terim olan "melankoli"nin içerdiği anlam derinliğini merak ediyorum.

Kitaplıkta, ünlü Türk psikologlarından Prof. Dr. Rasim Adasal'ın 1960 yılında basılmış bir kitabını gördüm ve "içindekiler" bölümünden kimi bahisleri okumaya başladım. Aradığım "melankoli" konusunu buldum ve en yetkin ağızdan okudum. 

Bilirsiniz insan aradığını bulduğunda nasıl sevinirse benim de içim öyle bir huzur doldu.

Adasal'ın kitabını raftaki yerine koydum ve bu kez yabancı bir bilim insanının aynı konuları içeren kitabını karıştırmaya başladım.

Gariptir, "melankoli" maddesinin izahat cümleleri tanıdık geldi, hani şimdilerde moda deyimle "dejavu" diyorlar ya tıpkı öyle...

Bu kez pirelendim ve tekrar Rasim Adasal'ın kitabını alarak her iki açıklamayı karşılaştırdım, kelimesi kelimesine aynı olduklarını görünce şaşakaldım. Baskı tarihine baktığımda yabancı yazarın kitabı 1959 yılında çevrilmiş, Belli ki Adasal o maddeyi söz konusu o kitabın çevirisinden düpedüz amiyane tanımıyla affınıza sığınarak söylüyorum; "araklamış", 

Bu intihale şahit olmam bende müthiş bir üzüntüye sebep oldu, sen kalk tırnağınla kazıyarak koskoca "Profesör”lük mertebesine eriş sonra da adını lekeleyecek bir paragraflık basit intihalle bütün emeğini sıfırla, sahi, olacak iş mi? 

Daha sonraları yaşımız ilerledikçe neler gördük neler...Nefsine yenik düşen ne kepazelikler...

Hiç unutmam dinci kesimin önde gelen gazetelerinin birinde sözüm ona bir "köşe" yazarı bir başka gazete yazarının yazısını kendisi yazmış gibi köşesinde yayımlamıştı... Utanmadan, sıkılmadan daha da vahimi Allah'dan korkmadan...

Galiba bu mahluklar "İlim, Müminin Yitiğidir Nerede Bulursa Alır" hadisini hırsızlıklarına fetva olarak anlıyorlar.

Oysa Hz. Ali, "Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum" diyor...

Ey ahmak, dinci yazar müsveddesi, bir harfin öğrenilmesinin bedeli kırk yıllık kölelik, düşünebiliyor musun? 

Sen ise hiç emek vermeden, bir başka insanın yılların birikimi olan kristalleşmiş düşünce ürünü olan yazıya dökülmüş fikirlerini "toptan" çalıyorsun, hiç mi elin titremiyor, hiç mi yüzün kızarmıyor, ebleh adam! 

Fikri mülkiyet gibi bir hak var. Telif hakları var, bu haklardan habersiz olman bir yazar olarak düşünülemez.

Büyük ve kapsamlı eserlerin yanı sıra, şimdi en kısa ve basit telif eserlerin de künye bilgilerinin altında "kaynak gösterilerek kısa alıntılar yapabilirsiniz" notu yer alıyor. 

Anlaşılacağı üzere eserin, dolayısıyla "müellifin" hakkını zikretmeniz şartı ile alıntı yapmanıza izin veriliyor.

Haklı olarak şimdi diyeceksiniz ki bunca lafı niçin ettin, hiç kızmayın hemen açıklıyorum.

Yakınlarda "Malatya gazetelerinin birinde rastladığım intihal zengini bir köşe yazısı" nedeniyle başınızı ağrıtmış bulunuyorum...

Geçenlerde resmi kurumda görevli bir arkadaşımla sohbet ederken, Malatya'nın allak bullak olmuş soyolojisi üzerine alaycı bir uyarlama yaptığımı söylemiştim. 

Kaç zamandır düşündüğüm ve kendi kendime içimden söylendiğim bu ironik benzetme üzerine epeyce konuştuğumuzu hatırladım.

Bilirsiniz içki için, "Alkol şişede durduğu gibi durmaz" diye bir söz söylenir. 

Ben bu sözü Malatya özelinde açığa çıkan her alandaki yozlaşmışlıklara atıfta bulunurcasına bünyemize şöyle uyarlıyorum: "Köylüler de, köylerinde durdukları gibi şehirde durmuyorlar." 

Köylerindeki gibi saygın ve ağırbaşlı dursalar sorun olmaz zaten.

Şehir onlar için adeta talan meydanı, ne kaparlarsa kâr zannettikleri savaş alanı...

Manavlığını, memurluğunu, esnaflığını, şekerciliğini, eczacılığını, toptancılığını, avukatlığını, vekilliğini hasılı tuttuğu her işini köylülüğünü kanıtlayacak açıklıkta, kanırta kanırta yapıyorlar. Göz göre göre pervasızca...

Son olarak "intihal" sabıkasına rastladığım köşe yazarı ve adını bir parka verdirmek isteyen Malatya basınının seviye göstergesi  "köylülük" örnekleri...

Malatya basınında malzeme bu, varın gerisini siz hayal edin...

İntihal Nedir? Demiştik başlıkta...

El cevap: Yüz kızartıcı, düşünce ve fikir hırsızlığıdır.

O köşe yazarına hatırlatıyorum, bir daha rastlarsam isim isim açıklayacağım, bilgine...
 

Yazarın Diğer Yazıları