Kim yeni terleyen bıyığına, sakalına sevdalanmışsa
Ölünceye kadar bu daireden dışarıya ayak atamaz
Hafız
Değerli okurlar,
Biricik ülkemiz çok sıkıntılı ve üzerinde akıl almaz oyunların oynandığı ve hesapların yapıldığı günlerin içerisinden geçerek bugünlere geldi. Bu günlere geldi de selamete erdi mi, hayır...
Yüzyıllardır devam etmekte olan bir mücadele bu. Kolay kolay da bitmeyecek; ne demişler su uyur düşman uyumaz.
Batılıların Anadolu, İstanbul ve Balkanlarda yaşadıkları bozgunun öfkesi, intikam hırsıyla her dönem farklı sinsi oyunlarla sahneye konuluyor. İşin en yanıltıcı tarafı ise içeride suret-i haktan görünen basın başta olmak üzere en hassas kurumların içerisine yerleştirilmiş görevli mankurtların batılılar hesabına taraf olmalarıdır.
Bu fakirin ilk gençlik dönemini yaşadığı yıllar, 1960'lı yılların sonu ile 1970'li yılların sonu arasındaki yaklaşık on yıllık bir zaman dilimini kapsar.
Bu dönemde yaşadıklarım, bir yanda ergenliğin getirdiği tedirgin ve kabına sığmayan ruh hali, diğer yandan ülkemizde yaşanan siyasi atmosferin zihnimdeki iz düşümlerinin anlamlandırılması. Yani, bir yanda bedensel gelişimin beraberinde yaşanılan ruhsal delişmen kişilik, diğer yanda sosyal hayatı sorgulamam neticesinde Nazım Hikmet, Attila İlhan, Yevgeni Yevtuşenko, Behçet Necatigil ve Pulitzer okumalarım sonucunda siyasi tercihimin oluşumu.
Üniversiteliler arasında ve liseler düzeyinde sağ sol kavgalarının kızıştığı bir dönem, o dönem…
Millet yaşanılan sosyal gerginlik ve çatışmalar nedeniyle korku, panik ve derin endişe içerisinde.
Dönemin siyasi liderleri ise ortamın gidişatını okumaktan bihaberler. Kişisel egolarının tatmini ile adeta efsunlanmış haldeler.
Ferdi Tayfur, ağlamaklı ve oldukça da yanık sesi ile kitlelere kendini dinlettiriyor.
------------------------------------------------------------
Orhan, Kemal, Ferdi Fırtınası
Ferdi Tayfur'un parladığı yıllar ise yanılmıyorsam 1970 lerin ortalarına denk geliyordu.
Aynı zamanda sinemada da Kemal Sunal fırtınası esiyordu.
O dönemde Orhan Gencebay, şöhretinin doruklarında, aklıbaşında güftelerle insanı eksene alan devşirme bir müzik yapıyor ve şarkılarını içten gelen bağırtısız, çağırtısız ağırbaşlı bir eda ile seslendiriyor ve şarkıları yurdun dört bir köşesinde sevilerek dinleniyordu.
Burada o dönemde yapılanların tüm dökümünü yapacak değilim. Aklımda kalanları gayet sathi geçiyorum.
Kemal Sunal, halkımızın sıkıntılarını şaşkaloz tiplemeleriyle ve sokak ağzıyla küfrederek eleştiren komedyendi.
---------------------------------------------------------
Türk toplumunun o dönemde severek dinlediği ve izlediği üç yetenekli isimden söz ettim. Ferdi Tayfur. Kemal Sunal ve Orhan Gencebay.
Bu yetenekli şöhretler halkın hangi yarasına merhem oluyorlardı ki, halâ sevilerek izleniyor ve dinleniyorlar...
Orhan Gencebay, insan denilen sonsuz bilinmeyenli denklemin, yaşadığı ve yaşayabileceği, hayattaki tüm hallerini arifane sözlerle dile getirdiği ve bu sözlerini de ustaca müziği ile sarıp sarmalayıp seslendirdiği için dinleniyor...
Kemal Sunal, coğrafyamız ve dolayısıyla da insanımız yüzyıllardır bir türlü makûs talihini yenememenin acısını artık içselleştirmiş. Bu çıkmazı, bu müzminleşmiş hüznü şaşkaloz tiplemeleriyle ve sokak ağzıyla küfrederek eleştiren komedyendi. Halkın algı seviyesine hitap ettiğinden sevilerek izlenmeye devam ediyor.
Ferdi Tayfur, genç yaşlı demeksizin ansızın yakalanılan, insani, evrensel bir duygudur aşk. Ergen heyecanı ve duygusuyla aşk tutkusunu en acıklı biçimde Ferdi Tayfur ağlamaklı ve oldukça da yanık sesi ile kitlelere kendini dinlettiriyor. Ancak toplumsal sorumluluk anlamında sosyal içerikli halleri dile getirmek anlamında eser üretmemesi büyük bir eksiklik. Şarkılarını söylerken ağlama hissi uyandıran ses dalgalanmaları ise tamamen yapmacık izlenimi veriyor.
Rahmetli Ferdi Tayfur, müzik hayatı boyunca "aşk" temasının dışına çıkmaksızın aynı fasit daire içinde dönüp durdu.
Orhan Gencebay, yazdığı sözler ve yaptığı müzikle kendi alanında topluma yön gösteriyor.
-------------------------------------------------------------
Efendi Kişiliklerinden Sapmadılar
Saydığımız bu üç şöhretin hayranı olan kitlelerden hareketle objektif bir yaklaşımla Türk toplumunun sosyolojisini okumak mümkün.
Bu fakire gelince gerek gençlik dönemimde gerekse de 70 yaşını idrak ettiğim günümüzde Ferdi Tayfur'u kendi irademle hiç dinlemedim. Bana hitap etmeyen bir tarzı ve şarkılarında işlediği kısır döngü "aşk" konusu vardı. Allah Rahmetiyle muamele etsin, ölümü nedeniyle adeta Türkiye yasa boğuldu. Milyonların gönlünde taht kurmuş, onların hislerine tercüman olmuş bir taşralı idi Ferdi Tayfur. İnsan olarak şöhretine leke sürecek hiçbir taşkınlığına, şımarıklığına toplum olarak şahit olmadık.
Kemal Sunal için de hemen hemen aynı şeyleri söylemem mümkün. Hiçbir filmini sinema salonunda izlemedim. Bir tek sahte deli kaymakam tipini canlandırdığı filmini televizyonda beğenerek izlemiştim. Diğer filmlerine ise umumi ortamlarda rastlamış olmam nedeniyle göz atmışımdır. O filimler ise, genel halkın algı seviyesine hitap eden, oldukça basit, kahvehane ağzıyla yapılan küfürlü lakırdılarla dolu, halka hoşça vakit geçirmeyi amaçlayan, ahlak ve edep kurallarını pek takmayan filmlerdi. Çok ünlü olmasına rağmen magazin aleminde adını kirletmedi.
Orhan Gencebay da müzik dünyasında çok özgün bir yere sahip ne yaptığını bilen, arabesk devşirmesi farklı bir müzik yapan sanatçıdır. Çıkışından günümüze çizgisini koruyan, ağırbaşlı, toplumun her kesimine ve her duyguya yer veren bir müzik adamıdır. Tıpkı halk aşıkları gibi Orhan Gencebay da yazdığı sözler ve yaptığı müzikle adeta kendi alanının topluma yön gösteren sanatçısıdır.