Vahdettin Yiğitcan

Evlerinizi 'Ev' Yapmanın Tam Zamanı

Vahdettin Yiğitcan

Modern zamanların zirvesinde fink atıyor insanlık...

Yeryüzünün en ücra ve gelişmemiş köşesi dahi fazlasıyla modern zamanların etki alanı içerisinde...

Tarih boyunca insanlığın gelişim dönemleri 'çağ' adlarıyla isimlendirilmiştir.

Bu fakir ise içinde bulunduğumuz dönemi, 'internet çağı' olarak adlandırıyor...

Benim, idraki içerisinde olduğumuz bu döneme 'internet çağı' tanımlamamdan sakın olumsuz bir anlam yüklediğim zannına kapılmayasınız...

Şu an elimizin altında kullandığımız, hayal ötesi işlevselliğiyle müthiş faydalarını gördüğüm bu teknolojik imkanları insanlığın hizmetine sunan mucitlere gıpta ile saygı duyuyorum...

Şimdi size bu yazı, internet ve bilgisayar teknolojisinin sağladığı kolaylıklar sayesinde ulaşmış bulunuyor. 

Yazılarımın hem ulaşımını hem de yazımını bu teknolojiye borçluyum... Sayısız defa yaz, çiz, değiştir olmadı araştır daha da olmadı doğruluğunun sağlamasını al, hepsi bu teknoloji sayesinde ve saniyesinde gerçekleşiyor...

Bunca övgünün ardından yararlandığımız bu teknolojiyi "kutsadığım" anlamı da çıkarılsın istemem...

Yerel renkleri, kültürü ve damak zevklerini yok eden devasa bir öğütücü aynı zamanda kullandığımız teknoloji...

İlgi çeşitliliğiyle insanı çepeçevre kuşatan internet, öncelikle çocuklar ve genç kuşaklarda bağımlılık yapan özelliğiyle de mesafeli durulması gereken bir mecra...

Günün önemli bir dilimini internet üzerinden "sosyal medya" denilen iletişim ağı labirentlerinde geçiren genç kuşaklar geleneksel alışkanlıklarımıza yabancılaşma tehlikesiyle karşı karşıyalar...En başta muhteşem mutfağımız unutulmanın eşiğinde ve insani ilişkilerimiz alabildiğine zayıflamış durumda...

EVLERE SIĞINDIĞIMIZ BU GÜNLERDE

Bir yabancı televizyonun yemek programında bayan ev sahibinin evlerinde dostlarına verdiği yemek daveti sırasında söylediği şu cümle hiç aklımdan çıkmıyor: "Bir evi ev yapan, yemek kokusudur" bu tespite gönülden katıldığımı belirtmek isterim...

Çok eskilerde kalan bir adetimiz vardı, "Yemeğin kokusu komşuya gitmiştir" varsayımından hareketle hemen komşuya bir tabak yemek gönderilirdi...

Malum, virüs nedeniyle evde kalmak zorunlu hale geldi. Bu hem kendi hem de toplum sağlığımız açısından bir gereklilik. 

Amansız bir yarış ve koşuşturma biçiminde sürdüregeldiğimiz günlük hayatımızın hızını bir virüs birdenbire kesiverdi...

 Kesmekle de kalmadı evlere sığınmak zorunda bıraktı...

İsrafa ve abartıya kaçmadan evlerimizi zengin mutfağımızın unutulmaya yüz tutan yemeklerini sırayla yapmanın tam zamanı diye düşünüyorum...

Diyelim sakız kabaktan kemik suyuyla yapılmış nefis bir etli kabak dolması yaptınız, üzerine sarımsaklı yoğurt ne de yakışır...

Kabağın oyulması sonucu çıkan içiyle de ertesi sabahın kahvaltısında çay eşliğinde mücver güzel gitmez mi?

Erik ekşili, mercimekli, ıspanaklı bulgur köftesini en son ne zaman yediniz diye sorsam?

"Tavşanlı yufka" yemeğimizi acaba bilenimiz kaldı mı?

Bol soğanlı, tereyağlı, sarımsak ve salçalı sıkma köftesini hatırlayanımız var mı?

Tiritli dolma köftemiz davetlerimizin ana yemeğiydi, zahmetli diye yapılmaz oldu...

Evet hanımlar ve beyler lahmacun kolaycılığına bir son verin ve ana-ata yemeklerinizi çocuklarınıza tatdırın ve tanıtın... 

Yemek, aileyi bir araya getiren en güzel kaynaştırıcı törendir.

Evinizi "ev" yapmanın tam zamanı...

Benden hatırlatması, demedi demeyin!
 

Yazarın Diğer Yazıları