Değerli okurlar,
Başlıkta zikrettiğim cümle, ünlü yazar Rahmetli Kemal Tahir'in bir romanının isminden mülhem bir cümledir.
Kemal Tahir, İstanbul'un işgal yıllarında insan ilişkilerini anlattığı romanına "Esir Şehrin İnsanları" ismini vermişti, bu isimden hareketle ben de, depremle herc ü merc olan Malatyamızı esir alınmış bir mazlum şehire, Malatya'nın sakinlerini de kör ve sağır hemşehriler olarak bir kenara itilip, "dış kapının mandalı" mesabesinde muameleye maruz bırakıldıklarını anlatmaya çalıştım.
Malatya'yı inşa etmekle görevlendirilmiş şirketler eliyle Malatya esir alınmış ve şehrin sil baştan inşası ile nasıl bir şekil alacağı hakkında halka, daha da acısı hak sahiplerine bilgi verilmediği için bu şehrin sakinleri hem kör bırakılmış hem de sağırlaştırılmışlardır. Zulmün daniskası, işkencenin katmerlisi...
İki yılı aşkın bir süre içerisinde defalarca değişiklikler yapılan projelerin son durumunu sanıyorum kendileri de bilmiyorlardır. Körkütük beton yapılarla boğulan çarşıyı şimdilerde estetik kaygılarla süslemeye çalışıyorlarmış. Şehrin kalbi olan çarşının çok katlı işlevsiz iş hanları şeklinde yapılıp tamamlanarak hak sahiplerine ne zaman teslim edeceklerini de bir türlü netleştiremediler.
Bu nedenlere binaen yazımızın başlığı "Esir Şehrin Kör ve Sağır Sakinleri" şeklinde ifadesini bulmuştur.
Bir aksilik çıkmasa yazımız 22 Nisan günü sitede yerini alacak: Rahmetli Kemal Tahir'i de 49 yıl önce 1973 yılının 21 Nisan günü kaybetmiştik. Rahmetler olsun.
Tevafukun bu kadarına da hayatımda ilk defa şahit oluyorum, inanın hayretler içerisindeyim.
Bizde bir söz var şöyle: sevgili Kemal Tahir demek ki; rahmet istedi... Tekrar rahmetler diliyorum...
Önceki gün Malatya'nın kadim demir tüccarlarından Fuat ve Bülent beylerin yönettikleri Küçük Sanayi Çarşısında bulunan Ata Metal İşletmesinin idare binasında 6 Şubat depremleriyle yerle bir olup haritadan resmen silinen Malatya'nın halini ve ahvalini konuştuk.
Kerameti kendinden menkul kişilerce şekillendirilen şekilden mahrum Malatya Çarşısı
----------------------------------------------------------
Bir Şehri Nasıl Ucubeleştirirsiniz?
Yüzyıllara meydan okuyan abidevi eserler vardır. Bu şaheserler mimarlarının adıyla insanlığın kültür hafızasında sarsılmaz yerlerini almış ve saygınlıklarını da var oldukları sürece sürdüreceklerdir. Bu eserleri bağrında barındıran şehirlerin siluetlerini sahibi bulundukları bu şaheserler oluşturur onlara kimlik kazandırırlar.
Edirne'nin Selimiyesi ve Mimar Sinan'ı, Erzrum'un Yakutiye Medresesi, Trabzon'un Sümela Manastırı, Hindistan Agra'daki Tac Mahal'i, İstanbul'un başta Süleymaniyesi ve sayısız abidevi eserleri, dünyada saymakla bitmeyecek nice insan emeği, zekâsı ve alın teri ile karılmış harçlardan, yontulmuş taşlardan meydana getirilmiş muhteşem şaheserler ve şehirler hayranlıkla izlenmekte, dünyanın somut kültür hazinesi platformunda arzı endam etmektedirler.
Malatyamız da ülkemizin İpekyolu güzergâhında orta halli bir ticaret ve tarım şehri olarak birçok tarihi esere sahip bir yerleşim merkezimizdi.
Tarihi taş yapı kapalı çarşımız, 4-5 adet klasik tarzda kubbeli taş yapı hamamlarımız, ahşap yapı iş hanlarımız, özellikle de Şirket Hanımız. Daha nice Paşa Köşkü başta olmak üzere yerel sivil mimari örneği konaklar ve evlerimiz hoyrat planlamalarla yok edilip yeni yetişmekte olan gençlerimiz kültürel kimliksizliğe mahkûm edildiler.
Şimdi Malatya'nın yeniden inşası kim ve kimler tarafından yapılıyor bilinmiyor.
Şurası muhakkak ki, kesinlikle Malatyalılar ve Malatya diye bir kaygısı olanlar tarafından inşa edilmediği ayan beyan aşikâr!...
Fuat ve Bülent beyle Malatya'nın hal ve ahvalini konuşurken inşa süreci nihayetinde ortaya çıkacak şehrin gerek görüntüsü gerekse de işlevselliği üzerinde kimsenin ümitvar olmadığını üzüntüyle müşahede etmiş bulunuyorum.
Değerli arkadaşım Fuat bey, Malatya çarşı merkezinin görsellerini bizlerle ekrandan paylaşırken kurduğu cümle tablonun vehametini anlatmaya fazlasıyla yetiyordu.
Cümle şu: Bir şehri nasıl ucubeleştirirsiniz? Malatya çarşı örneği ucubeleştirme dersi olarak okutulsa yeridir...
Bülent bey, gidişata bakarak uzun uzadıya tartışmanın lüzumsuz olduğunu söyledi ve şöyle dedi:
"Ah keşke, özensizce ortaya çıkan iç içe girmiş çarpık labirent blok yapılar yerine, bizim "Şirket Han" tarzı iki katlı, içeriden ve dışarıdan görünümlü ferah yapılarla Malatya'yı bir baştan bir başa donatsalardı çok daha hayırlı olur ve biblo güzelliğinde kültürümüzü yansıtan, yaşatan bir Malatya inşa edilmiş olurdu..."
Bir Şehri Nasıl Ucubeleştirirsiniz? iŞTE BÖYLE…