Vahdettin Yiğitcan

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYEMİZİN DİKKATİNE HÜRRİYET PARKINDA AĞAÇLAR KURUYOR!..

Vahdettin Yiğitcan

Hürriyet Parkı'nın geçmişini hatırlamak belli bir yaşın üzerindeki Malatyalılar için, geniz sızlatan zaman tüneline girmek gibi bir şey... Değişim, zamanın getirdiği doğal bir süreç ise amenna... Eşyanın tabiatına uygun ise kaçınılmaz, çaresiz... Ancak yok yerden, herhangi bir istişari düşünce mekanizması işletilmeden "ben yaptım oldu" mantığıyla yapılan tüm işler kuşkuyla karşılanır... Sadece kuşkuyla karşılansa iyi, telafisi imkânsız hatalara da yol açar... Örneğin "Kanal Boyu" düzenlemesi gibi...

Güzel Malatya’mızın eşsiz köşelerinden biridir Hürriyet Parkımız...

Şehir merkezindeki en eski dinlenme ve eğlence mekânımızdı...

Taa çocukluk yıllarımdan hatırlarım Hürriyet Aile Gazinosu ve Çay Bahçesini...

Yaz ayları boyunca gazinoda her akşam müzik ziyafeti verilirdi...

Sahnedeki sanatçıya istekler, kağıt pusulalar aracılığıyla iletilirdi... 

"Kadife sesli" İlhan Kızılay'a istek pusulası götürmüşlüğüm halâ bugün gibi aklımda...

Sonraki öğrencilik döneminde ise gezinti mekânımızdı Hürriyet Parkı...

Sonbaharın serin sarı günleri, kışın karlar altındaki ağaçların eşsiz manzarası ve ilkbaharın kuş sesleri eşliğinde, ışıl ışıl çiçekli mevsimi Hürriyet Parkı'na dair unutulmaz izler bırakmıştır hafızamda...

Malatyalı emektar gazeteci Orhan Apaydın o yıllara dair kısaca anımsadıklarını yazıyor:

"Hürriyet Aile Bahçesi’nin o sahnesinden neler, kimler gelip geçti, neler…

Ali Acıburç ile Selahattin Alpay ve Mehmet Engin ile sık sık, diğer saz/ses sanatçıları ile zaman zaman hala görüşüyoruz.

Daha nice isimler Malatya’da bu alanda büyük bir miras bıraktı..."

Hürriyet Parkı'nın geçmişini hatırlamak biz yaştaki Malatyalılar için, genzimizi sızlatan zaman tüneline girmek gibi bir şey...

Değişim, zamanın getirdiği doğal bir süreç ise amenna...

Eşyanın tabiatına uygun ise kaçınılmaz, çaresiz...

Ancak yok yerden, herhangi bir istişari düşünce mekanizması işletilmeden "ben yaptım oldu" mantığıyla yapılan tüm işler kuşkuyla karşılanır...

Sadece kuşkuyla karşılansa iyi, telafisi imkânsız hatalara da yol açar...

Örneğin "Kanal Boyu" düzenlemesi gibi...

Hürriyet Parkı'nın bitki, çiçek ve havuz düzenlemeleri oldukça güzel olmuş...

Söyler misiniz Allah aşkına Kanal Boyu'nun son hali neye benziyor?

Susuzluktan toz içinde bomboş, adeta çöplüğe dönmüş güzelim kanalımız...

Genişletilmiş ve maviye boyanmış haliyle amele işi bir zevksizliği yansıtıyor...

Ya o etrafındaki üzüm asmasını ( Malatya lisanınca "ariş"i ) andıran ahşap çardak da neyin nesi?

Anlaşılan, milletimizin boş yere sarf edecek yığınla parası olmalı... Yazık, çok yazık...

AĞAÇLAR KURUYOR İLGİLİLER SEYREDİYOR!...

Bir dostumun, samimi bir Malatya sevdalısının uyarısıyla irkildim...

Resmi bir görevli olduğu için ismini vermiyorum...

Sabah yürüyüşlerini o bölgede yaptığı için her gün görmekten kahrolduğunu söylediler...

Ben de sık sık giderim Hürriyet Parkına, nedense görmemişim...

Şehir merkezinin kavurucu sıcağından ve tıkış tıkış kalabalığından ne zaman uzaklaşmak istesem Hürriyet Parkı'nın su sesine ve serin gölgesine sığınırım...

Hiç dikkatimi çekmemişti arkadaşımın uyarısına kadar...

Arkadaşımın uyarısıyla bu kez pür dikkat gezmeye karar verdim Hürriyet Parkını...

Halkevi'nin karşısındaki kapıdan girerken tam girişte kocaman kuru bir ağaç karşılıyor parka gelenleri... Siftah birrr...

Fazla uzaklaşmadan yirmi metre sonra havuzun kenarında bir daha...

(Güzelim parkın zemini sigara izmaritleri ve çekirdek kabuklarıyla pislenmiş...

Her yaştan çocukların bulunduğu bu alanlarda kötü örnek olunmaması gerekçesiyle sigara içilmesi yasaklanabilir...

"Parkımızın Havası Dumansız Hava Sahası" tabelaları her tarafa asılabilir...

Çekirdek yiyenlere de kabukları atabilecekleri bir yedek poşet taşımaları uyarısı -yazılarla- yapılabilir... )

Derken saymaya başlıyorum, hiç abartmıyorum bir kaç adımda bir karşınıza, yere sabitlenmiş ağaç kütükleri çıkıyor...

Hasılı tam anlamıyla sayamadım... En az hilafsız, otuz ağacımız kurumuş vaziyette...

Parkın üst giriş kapısında da aksilik bu ya, iri gövdeli bir kurumuş ağaç karşılıyor gelenleri... Uğurluyor da denebilir...

Manzara karşısında insanın içi sızlıyor...

Sanırım bu kurumuş ağaç bahsinde geçmiş yılların ihmali ile karşı karşıyayız...

Zıraat Mühendisi değilim, ağaçların dilinden anlamam, toprak sevdam nedeniyle Malatya'ya avdet etmiş bulunuyorum...

Belediyemizin ilgili birimleri konuyu inceleyip kuruyan ağaçları kaldırıp yerine yeni fidanlar dikmeliler...

Evet Büyükşehir Belediyemizin Başkanı Hacı Uğur Polat...

Anlattığım sorunu yerinde görmek isterseniz birlikte parkı gezebiliriz...

Yok "benim işlerim başımdan aşkın" derseniz de, güvendiğiniz ilgili görevlileri yönlendirebilirsiniz...

Özellikle "güvendiğiniz" kelimesini kullandım...

Şundan emin olun, sırf size hoş görünmek adına etrafınızda "her şey yolunda sayın başkanım" diyen çok sayıda güvensiz insan var...

Bu aktardığım hadise bir eleştiri değil, sadece bilgilendirme amacı taşımaktadır...

Benim daima düsturum "üzüm yemektir", "bağcıyı dövmekten" haya ederim...

Ancak "bağcıdan da, bağımıza layıkıyla bakmasını istemek en tabii hakkımızdır" diye düşünürüm...

Bu minval üzere hatırlatmak kabilinden yazmaya devam edeceğimi belirtmek isterim...

Görüşmek ümidiyle...

TAHTALI MİNARE HAMAM MÜZESİ

Önceki pazar günü ziyaret ettiğim Tahtalı Hamam Müzesi'nin geçmişte kalan döneminde, hamam olarak çalıştığı yıllarda orada "çimmiş" biriyim. Bu değerli kültürel mekânımızı yok olmaktan kurtarmakla ne iyi etmişsiniz... Müzeler, insanı, bir zaman diliminden bir başka zaman dilimine taşıyan, eşyaların ve birçok nesnelerin değişim hikâyelerini görsel ve biçimsel dille anlatan mekânlardır... Hamamın hemen giriş sahanlığı oldukça geniş bir alan... Çok da güzel düzenlenmiş... Hafta sonları müze ziyaret saati sonrasında kültürel toplantılar için bu mekân değerlendirilebilir...

Evet, Battalgazi Belediyemizin Başkanı Selahattin Gürkan...

Tarihi eserlerimize gösterdiğiniz ilgi, ihtimam ve hizmetleriniz nedeniyle gönlümüzde apayrı bir yeriniz var...

Başta, Eskimalatya Ulu Camii, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, Askerlik Şubesi Şehir Müzesi ve Tahtalı Minare Hamam Müzesi gibi eski eserlerimizi ihya çalışmalarınızı gelecek nesiller de bizim gibi takdirle yad edecekler...

Önceki pazar günü ziyaret ettiğim Tahtalı Hamam Müzesi'nin geçmişte kalan döneminde, hamam olarak çalıştığı yıllarda orada "çimmiş" biriyim.

Bu değerli kültürel mekânımızı yok olmaktan kurtarmakla ne iyi etmişsiniz...

Ne kadar isabetli, ne kadar değerli bir hizmete imza atmışsınız doğrusu hakkıyla ifade etmem mümkün değil...

Müzeler, insanı, bir zaman diliminden bir başka zaman dilimine taşıyan, eşyaların ve birçok nesnelerin değişim hikâyelerini görsel ve biçimsel dille anlatan mekânlardır...

Müzeler, insanın, nerelerden nerelere ulaştığını tabir yerindeyse bir düzlem üzerinde gösteren aynalar gibidir...

Müzeler, insan düşüncesinin sınırsız zenginliğini ve beceri yeteneğini bir arada barındıran sergi salonlarıdır...

Daha onlarca tanım yapılabilir müzeler üzerine...

Şurası kesin, müzeler, insanın kültürel görgü ve bilgisini geliştiren insana insanlığını ihsas ettiren sessiz okul gibidirler...

Tahtalı Hamam Müzesini gezerken sinema filmlerinden alınan hamam sahnelerinin gösterimi çok şık düşmemiş...

Film sahnelerinin ses ve görüntü kaliteleri son derece kötü...

İnsanda dikkat diye bir şey bırakmıyor. Hiç olmasa daha iyi olurdu...

Hamamın hemen giriş sahanlığı oldukça geniş bir alan... Çok da güzel düzenlenmiş...

Hafta sonları müze ziyaret saati sonrasında kültürel toplantılar için bu mekân değerlendirilebilir...

Malatya'da bir ilk olması açısından müzemiz, diğer özellikleriyle oldukça başarılı...

Emeği geçenlere teşekkürler...

NOT: Tahtalı Minare Camii'nin görüntüsünü kapatan, Battalgazi Belediyesi'nin icraatlarını tanıtan dev afiş konulduğu yere hiç yakışmamış...240 yıllık asırlık güzelim camii'e saygısızlık izlenimi veriyor... Derhal kaldırılması temennisiyle...

ENGELLİ ve ESKİ HÜKÜMLÜLERE MÜJDE

İŞKUR aracılığıyla engelli insanımıza devlet kendi işini kurmak için tam 50.000 TL karşılıksız hibe olarak desteklemede bulunuyor... Eski hükümlü vatandaşlara ise kendi işini kurması karşılığında bürüt asgari ücretin 15 katı bir parayı, yani 30.442.50 TL hibe olarak veriyor... Bu imkânlar kaçırılmayacak bir fırsat olarak değerlendirilmeli...

Ülkemizin üzerinde oynanan dünya çapındaki türlü oyunlara rağmen içeride iyi şeyler olmaya devam ediyor...

Önceki gün Malatya Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü'nün basın toplantısına katıldım...

Tabiatım gereği çağırıldığım yere gitmeyi bir vecibeyi yerine getirmek gibi addederim...

Malûm işsizlik çok ciddi bir sorun...

Madem Çalışma ve İş Kurumu çağırmış katılmamak hiç olmaz, dedim ve yola düştüm...

Toplantı saatinden yarım saat önce çarşıya geldim.

Erken gitmek adetim değil, biraz oyalanayım derken sebze meyve pazarına doğru yöneldim...

Hangi yönden geldiğini seçemediğim "Vahdet Abi" nidasına döndüm ki, değerli arkadaşım Vahap Kaygusuz...

Vahap da toplantıya gidiyormuş... Beraberce İŞKUR'a doğru yola koyulduk...

Toplantı mahallinde Kurum Müdürü Vahap Toman ve mesai arkadaşları karşılıyor bizleri...

Vahap bey basın mensuplarıyla yakından ilgili... Belli ki üstlenmiş olduğu görevi eksiksiz yerine getirebilmenin gayreti içerisinde...

Ben ilk kez karşılaşıyorum Vahap Toman'la ilk izlenimim sıcakkanlı ve samimi bir insan olduğu yönünde...

Toplantımız başlıyor. Rakamlardan oluşan istatistiki bilgiler bahsini oldum olası sevmemişimdir...

Bu bilgiler bir fikir verse de ben sıkılıyorum rakamlı izahatlardan...

Benim en çok engelli ve eski hükümlü insanlarımıza sağlanan hibe teşvikleri dikkatimi çekti...

Evet engelli insanımıza devlet kendi işini kurmak için tam 50.000 TL karşılıksız hibe olarak desteklemede bulunuyor...

Bu imkân kaçırılmayacak bir fırsat olarak değerlendirilmeli...

Eski hükümlü vatandaşlara ise kendi işini kurması karşılığında bürüt asgari ücretin 15 katı bir parayı, yani 30.442.50 TL hibe olarak veriyor...

Benden duyurması...

Malatya Çalışma ve İş Kurumu, Tel:0422 212 09 66 - 212 09 65 [email protected]

"İSTENMİYORSUN ARTIK"

Haklı olarak CHP Genel Başkanlığı makamını gözüne kestiren Muharrem İnce rakamlar karşısında çaresiz...

Kemal Kılıçtaroğlu çok enteresan bir kişilik. Oturduğu koltuğun altında canhıraş bir kazan kaynıyor da bana mısın demiyor?... Muharrem İnce'nin günümüzdeki ince dileğini yıllar önce Ajda Pekkan bakın nasıl dile getirmiş...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu çok enteresan bir kişilik...

Koltuk meraklılarını eleştiriyor...

Katılımcı tavrın erdeminden söz ederek tek adamlığı kınıyor...

Dönüp de bir kez olsun aynaya bakma zahmetine katlanmıyor!...

Oturduğu koltuğun altında canhıraş bir kazan kaynıyor da bana mısın demiyor?...

Haklı olarak CHP Genel Başkanlığı makamını gözüne kestiren Muharrem İnce ise rakamlar karşısında çaresiz...

Muharrem İnce'nin günümüzdeki ince dileğini yıllar önce Ajda Pekkan bakın nasıl dile getirmiş...

Muharrem İnce'den Kemal Kılıçdaroğluna:

Bugünü aslında nasıl sabırla bekledimdi,

Seni yalvarırken görmek seni ağlatabilmek,

Geçmişi senden geri almak bütün ümidimdi ...

Olmaz artık kapı açık

Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık

Kılıçtaroğlu bu, arkasını dönüp çıkar mı bilinmez?

HOŞ SADA

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi

Her gün bir yere konmak ne güzel..."

TADIMLIK

"Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!

Dünle beraber gitti cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım... "

Yazarın Diğer Yazıları