Vahdettin Yiğitcan

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

Vahdettin Yiğitcan

Değeri okurlar,

Sevgili Ramazan ayımız, kültürel zenginliğimize her dem yaptığı katkılarla gönüllerimizi şenlendirmekle beraber, bedenen arınıp ruhen de tazelenmemize bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Ne mutlu hakkıyla idrak edebilene.

Osmanlı döneminde Ramazan aylarında varlıklı kimselerin zerafet ve cömertliğinin en güzel örneklerinden biri de konaklarında gelip geçen herkese açık verdikleri Ramazan iftarlarına katılan misafirlere çeşitli hediyeler verilmesi adettendi, verilen bu hediyelerin mecazi ismi "Diş Kirası" şeklinde adlandırılmıştır.

Zerafetten bahis açılmışken Osmanlının estetik anlayışı, cömertliği, zerafeti ve hayırhah davranışının sayısız örnekleri yüzyıllardır halâ günümüzde yaşamaya devam etmektedir; misalen, Semt Çeşmeleri, Sebiller, Sadaka Taşları, Darülaceze Kurumu, çeşitli imaretler ve hayır amaçlı kurdukları nice vakıflar gibi.

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

Osmanlıdaki estetik zevkin ve halkın en zaruri ihtiyacı olan suya gösterilen saygının abidesi: Tophane Çeşmesi

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

"Su Gibi Aziz Ol" sözü boşuna söylenmemiştir. 3.Ahmet Çeşmesi ve Sebili, suyu aziz bilenlerin eseri
-------------------------------------------

İslam’ı sonradan kabul etmiş bir millet olarak Türkler, "müslümanlık" kimliğini öylesine özümsemiş ki, adeta tüm benliğiyle içselleştirip gündelik hayatının her safhasına hakim kılmışlardır.

Hayır ve hasenat niyetiyle verilen iftara katılarak hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olan misafirlere, bilhassa yoksullara "diş kirası" vermek gözetilen yegâne husustu.  

Böylesine bir kültür mirasının varisleri olarak, yakın geçmişimizin hasletlerini unutmamanın yanı sıra gelecek nesillere daha zengin bir mutevayla intikalini sağlamak niyet ve gayreti göstermek lazım gelmektedir. Bu güzelliklerin mümkün mertebe yaşanılması, yaşatılması esastır.

Her fırsatta tarihimizle övünen ve bu övünçle milletin teveccühüne mazhar olan siyasi iktidarlar, geçmişimizin mazhariyetlerini hakkıyla yerine getirmek, ihya etmek sorumluluğu altındadır. 

Mehmet Varış ve KİTABEVİ

Nev-i şahsına münhasır değerli ve mümtaz bir kişilik olan Mehmet Varış'la 1990'ı yılların başında İstanbul'da Cağaloğlu semtinde bulunan Üretmen İş Hanının girişindeki yaklaşık 12 metrekarelik tıkış tıkış kitap dolu, küçücük kitapçı dükkanında tanıştırıldım. Güleryüzlü, açık sözlü ve "bayım" diye hitap eden ilk bakışta güven telkin eden çok özel ses tonuyla zihnimde yer edinmişti sayın Mehmet Varış. Konuşurken ağzının sanki bir kenarında akide şekeri varmış gibi özel bir ses tonu hakimdi konuşmasına.

Mehmet Varış ile tanışmama o yıllarda Kayıtlar Dergisinin Yayın Yönetmenliğini yapan, KARAR gazetesi yazarı Yusuf Ziya Cömert vesile olmuştu. Kayıtların yazıhanesi de Üretmen iş hanındaydı, bu nedenle Yusuf ile Varış komşu idiler.

Hilafsız 34 yıl geçmiştir aradan. Bugünden geriye dönüp baktığında, "Yavaş yavaş da olsa, çarçabuk geçti zaman" demişti bir güzel insan.

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

Mehmet Varış Yayınevi sahibi, 800'ü aşkın eser yayınladı

Aktif gazetecilik yaptığım dönem içerisinde hiç unutamadığım bir hatıram geldi aklıma, 1994 yılında meşhur 5 Nisan Kararları gereği, Tansu Çiller hükümetinin Karabük Demir Çelik Fabrikalarını kapatma kararı alması üzerine Karabük halkı, Kaymakam ve Belediye Başkanıyla beraber topyekün ayaklandı.

Karabük'te neler oluyor, diyerek derhal Karabük'e gittim. Dört gün boyunca olan biteni anlamaya çalıştım. Çok kapsamlı görüşmeler yaptım, fotoğraflar çektim ve İstanbul'a döndüm. Yazı dizisi hazırlayacağım; ancak Karabük Demir Çelik Fabrikaları ve Karabük'ün tarihçesi hakkında en ufak bir bilgim yok. Yazı dizisi temelsiz, eksik kalacak. O günlerde yolum Cağaloğluna düşmüştü ve Varış'ın yanına uğradım. Bir ara kitaplara göz gezdirirken bir de ne göreyim, ünlü sosyolog Prof. Dr. Nermin Abadan Unat'ın 1960 yılında yapmış olduğu "Karabük ve işçi Ailesi" adlı araştırma eseri karşımda, 'beni al' diye beklemiyor mu?

Ben böylesi durumlara kesinlikle tevafuk diyorum, başka açıklaması yok. Tevafuken bulduğum tamamlayıcı bilgilerle beraber şahsi izlenimlerimle bütünleşen yazı dizim tam istediğim kıvamda gazetede yer aldı...

Tebdil-i Mekânda Ferahlık Var

Gün geldi Mehmet Varış Üretmen Handaki küçücük dükkandan çıkıp, aynı cadde üzerinde bulunan yaklaşık 200 metrekarelik iki katlı muazzam ferah bir mekâna taşıdı kitapçı dükkânını. Dolayısıyla KİTABEVİ ismiyle kitap yayıncılığı da başlamış oldu diye hatırlıyorum.

Mehmet Varış, gözü gönlü tok, bu toprakların mayası aşkla yoğrulmuş bir evladı olarak, vicdan ve insaf sahibi ince bir ruhun mücessemleşmiş halinin adıdır. Mehmet Varış'ın dost canlısı ve istikrar örneği olması nedeniyle çok kısa bir süre içerisinde KİTABEVİ, diyebilirim ki İstanbul'da yegâne kültür mahfili haline dönüşmüştür.

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

KİTABEVİ'nin 'Yaren Masası'nda misafir eksik olmaz, nefis çayların eşliğinde sohbetler koyulaştıkça zihinler açılır. Soldan sağa Mehmet Varış, Prof Dr. Mehmet Arslan, Zeyd Onur Sönmez
----------------------------------------------

Günün her saatinde benim tabirimle 'yaren masası' asla boş kalmaz, an gelir oturacak yer bulamayan müdavimler ayakta dinlerler yarenler masasındaki sıcak tartışma ve konuşmaları. Sayın Varış, ev sahipliğini mutlulukla yapmanın hazzını yaşarken, Cemalettin Efendi de taze çaylarıyla misafirleri ağırlamaktadır; sevgiyle güleryüzle.

Haftanın muayyen bir günü, yanılmıyorsam Perşembe akşamları çiğköfte yoğrulması gelenek halinde yıllarca devam eden buluşma vesilesidir. Ramazan ayında ise iftarlar...

Övünmek gibi olmasın, nefsiniz de kalmasın değerli Mehmet Varış'ın özel misafiri olarak müteaddit defalar İstanbul'da yapılan en güzel tereyağlı su böreği ile kahvaltı yapmışlığımız vardır KİTABEVİ'nde...

Ramazan ayında Mehmet Varış, "Diş Kirası" geleneğine uygun olarak çıkarmış olduğu "Diş Kirası Kitap"larıyla da yegâne bir yayıncı olduğunu dosta düşmana göstermiştir.  

Yalınkılıç çıktığı tarih ve kültür yayıncılığında KİTABEVİ mührünü bu ülkenin okur-yazarlarının ve münevverlerinin gönüllerine nakşetmeyi başarmıştır.

Artan masraflar, eleman giderleri karşısında tahammül gücü kalmayan bir kültür ve bilim kalesi olan KİTABEVİ yıllar önce kapandı.

Bu fakir, Ramazan ayı ve Diş Kirası vesilesiyle değerli arkadaşım Mehmet Varış ve Kültür Kalesi olarak nitelendirdiğim KİTABEVİ Yayıncılığın hikâyesini yazmaya çalıştım.

Bize Özgü Bir Ramazan Kültürü: Diş Kirası

KİTABEVİ'nin son günleri, Mehmet Varış yılların yorgunluğu ve hüznüyle başbaşa.
--------------------------------------------------
Kapanış günlerinde gazeteci Gizem Tümbay'a verdiği bir mülakatta Mehmet Varış kısaca şöyle diyordu:

Kitabevi kapanıyor mu? Evet son günlerimiz. Kısa bir süre sonra kapatıyoruz. Yayınevi belki ikinci katta devam edebilir. Kültür Bakanlığı’ndan destek görmediğimiz için kapatıyoruz.

Akla gelebilecek en önemli sorun şu; bir yayınevine Kültür Bakanlığınca verilecek destek ne olabilir?

Kültür Bakanlığının il ve ilçelerde yüzlerce kütüphanesi var, bu kütüphanelere yayınevinin yayınladığı kitapların alımı şeklinde destek olmak mümkündür ve bunun yasadışı ve gayrı ahlaki hiçbir yanı yoktur. Üstelik yayınlanan kitaplar tamamen kültürel referanslı kitaplar.

Ancak ne var ki, AKP Hükümetleri bu mümbit kültür pınarının göz göre göre kurumasına bigâne kalmayı tercih etmiştir.

Daha sonra da AKP'nin en yetkili ağızları "Kültürel İktidar" olamadıklarından yakınmaktadırlar.

Mehmet Varış'ın tabiriyle o yakınan yetkililere hitaben: "Bu kafayla asla ve kesinlikle kültürel iktidar olamazsınız bayım." demek düşüyor bizlere.

Otuz yılı aşkın bir süre içinde 800'den fazla yaptığı kitap yayıncılığıyla kültürümüze, tarihimize kazandırmış olduğu eserleriyle yüzyıllar boyu eskilerin deyimiyle Mehmet Varış'ın ardında bırakacağı sadaka-î cariye mirası sevap hanesini artan bir ivmeyle zenginleştirecektir.

Yazarın Diğer Yazıları