Vahdettin Yiğitcan

Ayağını Bilekten Keseceğiz!..

Vahdettin Yiğitcan

Özetle: Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 15 gündür tedavi altındayım. İki Haftalık gecikmem, ayağımda müthiş bir iltihaba yol açmış, yani enfeksiyon ayak tabanımı sarmış. Gecikmemin sorumlusu, sorumsuzca muayene ve tedavi görevini gerektiği ciddiyette yapmayan İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Plastik Cerrahi doktoru... Sağ ayağımın son üç parmağı kömür gibi siyahlaştı. Hemşirelerden pazartesi günü operasyon için karar verileceği haberini öğrenmiş bulunuyorum.

Sabır ve metanetle 26 Nisan Pazartesi gününü bekledim, Yusuf bey, yani benim doktorum, ortopedi uzmanı doktor ile birlikte hastane odama geldiler... Selamlaşmanın ardından Ortopedi uzmanı doktor, yekten, bana, yüzünde hiçbir üzüntü ifadesi ve merhamet belirtisi olmadan direk olarak "ayağının ilerlemiş enfeksiyon durumunda kararmış bu parmaklarınla beraber ayağını Malatya koşullarında bilekten almamız gerekiyor" dedi ve lafı fazla dolandırmadan kısa yoldan kesti attı... Ben, "peki üç parmağı aldırarak ayağımı kurtarabilir miyiz?" dedim bu soruma cevaben de "ancak ozon tedavisiyle kurtarabilirsiniz" dedi... Ayağımın bilekten kesilmesi haberi karşısında buz gibi donakalmıştım... Yürümeyi son derece seven biri olarak bir ayağını kaybetmek ne demekti, onu bana sorun!...

Hastaneye yattığım günden beri, kızım Ceren Yozgat'tan oğlum Ömer de İstanbul'dan sürekli arayarak tedavimin nasıl ilerlediğini soruyorlardı, hiçbir zaman onlara kötü gidişattan söz etmedim... En zorlandığım günlerde bile haberdar olup üzülmelerin istemedim...

Şimdi çocuklarıma ortopedi doktorunun ayağımı bilekten kesme haberini ölsem de veremezdim...

Yusuf beye 27 Nisan sabahı erkenden taburcu edilmemi uygun bir lisanla anlatmaya çalıştım ve oğlum Ömer'le mevcut durumum hakkında kendilerinin bir hekim soğukkanlılığı ile görüşmesini istedim...

Sağolsun Yusuf Bey Ömer'le zaman kaybetmeden görüşmüş, o görüşmenin hemen ardından Ömer aradı ve Malatya'ya gelebilirim dedi... Ben cevaben Malatya'ya gelmesine gerek olmadığını söyleyerek İstanbul'a gidebileceğim en uygun bir saatte uçak seferlerini incelemesini ve bilet almasını söyledim...

Akşam İstanbul'a Gidiyorum...

Kısa bir araştırmanın ardından 27 Nisan Salı günü 20.55'de Malatya'dan kalkan THY uçağıyla İstanbul'a gideceğim bilet bilgileri mesaj olarak telefonuma geldi... 

Hastanede yatış sürecinin başından beri yanımda olan değerli dost ve arkadaşım Çetin Yalçın'a taburcu olacağımı ve İstanbul'a gideceğim haberini erkenden verdim. Sağ olsun vaktinden önce geldi ve taburcu olma işlemlerimi yaptırarak eşyalarımı toplayıp arabasına kadar beni tekerlekli sandalyeyle otoparka kadar götürdü... Çetin Yalçın'dan gördüğüm böylesine bir fedakârlığın ve yardımın bedeli asla hiçbir şeyle ölçülemez...

Hastaneden yaklaşık 12.00'de ayrıldık, doğruca Çetin'lerin Eskimalatya Barajyolu'nun üzerindeki evinin yolunu tuttuk...

Çetin çok becerikli ve yaratıcı bir insan. Evlerinin avlusuna kendi işçiliği ile yaptığı sallanır demir salıncakı bana yatılabilecek portatif döşemelerle bir güzel yatak haline getirdi. Bu arada doğal olarak hem sallanıyor hem de yenge hanımın demlediği çayların eşliğinde Çetin'le sohbet ediyoruz... 

Bu arada ikindiye doğru benim hastalık çorbam olarak tanımladığım ve özellikle de istediğim salçalı arpa şehriye çorbası, fırın tavuk ve ev yapımı karışık turşu eşliğinde yediğim nefis pilavın tadını unutamam...

DEVAMI YARIN: Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesinde Yaşadığım Şok Üstüne Şok

Yazarın Diğer Yazıları