Vahdettin Yiğitcan

Ahmet Kekeç Semt Kütüphanesi Üzerine

Vahdettin Yiğitcan

28 Şubat döneminin en baskıcı günlerinde, yalın kılıç ve en önde, güzünü kırpmaksızın haksızlıkları haykıran ve karşısında duran yazılarını yazmaktan zerre kadar imtina etmedi. O dönemde aynı gazetede çalışıyorduk, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü ile sık sık mahkeme kapılarına nasıl gittiklerinin tanığıyım... 

Bugünkü iktidar sahiplerinin iktidara gelme sürecindeki mücadelenin en güçlü kalemlerinden biridir Ahmet Kekeç...

Burada sizlere sevgili Ahmet Kekeç'in hayatını anlatacak değilim, maksadım, mücadelesinin ana başlıklarını kaba hatlarıyla bilginize sunmak...

Onca meşakkatli ve yoğun işlerinin ötesinde öylesine obur bir okuyucu idi ki, gerek edebiyat ortamı olsun gerekse de düşünce dünyasında olan biten her şeyden haberdardı ve en sıcak gelişmeleri takip ederdi...

Sevgili Ahmet Kekeç'le İstanbul'da tanıştım.

Yanılmıyorsam yıl 1982 idi. Yani günümüzden yaklaşık kırk yıl önce, Ahmet o sıralar Edirne, Keşan'da askerlik görevini yapıyordu. İzinli olduğu günlerde 

Laleli'deki dükkanımıza gelir Ömer Serdar, Nurettin Yaşar, Turan Korkmaz, Fuat Tokaç,  Necati Polat ve ismini burada sayamadığım daha birçok arkadaşımızın katıldığı, edebiyat ve fikir dünyası üzerine uzun uzun hararetli ve bir o kadar da samimi sohbetler ederdik...   

80'li yıllarda yapılan askerlik günümüzde yapılan askerliğe hiç benzemiyordu. Çarşı iznine çıkan erler nerede olsalar  farkedilecek tek tip bir görünüme sahiptiler. Sivil hayata iğreti katılmış acemi çaylaklar gibi ayrıksı dururlardı... 

Askerlik görevinin dayattığı tek tip biçimin ötesinde Ahmet'i farklı kılan ise, düşünce dünyasındaki dinmeyen fırtınalar ve bu ruh halinin dışa vurumu olarak nükseden edebi ifade biçimleri olan hikâye ve şiir'e sığınma halleri.... 

Sevgili Ahmet kendini, iç alemini ve ruhunda patlayan lavları anlatım yöntemi olarak şiir, hikâye ve nesirin imkânlarını Erdem Kışlak müstearıyla Yaşar Kaplan'ın yönetiminde Ankara'da çıkan Aylık Dergi'de denemiştir. 

Hem de yirmili yaşlarının ilk yıllarında... İşte o yazı ve şiirlerinden bazılarının başlıkları, Korku, Şiir Yazmak ve 'Önsöz', Sonrası, Hayat Arsız Bir İnatla Sürüyor Hala    

Askerlik sonrası İstanbul'a yerleşme ve tutunma macerası başladı sevgili Ahmet için... O yıllarının yakından şahidi olarak ne gibi cenderelerin içinden geçtiğini yakinen biliyorum... 

Matbuat alemine İşaret Yayınevi'nde önce musahhih olarak adımını atan sevgili Ahmet bir daha o alemden dışarı adımını atmadı... 

Musahhih olarak başladığı mesleki basamakları bir bir tırmanarak gazete genel yayın yönetmenliği seviyesine kadar yükseltti...

80'li yılların sonlarına doğru Milli Gazete'de Mehmet Erdem müstear ismiyle kulis yazılarıyla gazetenin en çok okunan yazarı olmuştu. 

Seksenli yılların ikinci yarısında akrabası olan aileye mensup Sibel hanımla hayatını birleştirerek evlendi.

Bilgisayarın hayatımıza katılmasından önce basın sektörünün işleyişi her bir safhada işler emek yoğun bir şekilde yürütülüyordu. Şimdiki basın emekçilerine kurşun dizgi, pikaj, montaj nedir, diye sorsan hiçbir şey anlamazlar... 

İşlerin böylesine meşakkatli yürütüldüğü bir ortamda sevgili Ahmet ailesinin maişetini karşılamak anlamında pikaj, montaj ve kitap kapağı hazırlamak işleriyle de uğraşıyordu... Onurla sürdürdüğü hayatını tırnağıyla kazıyarak kazanıyordu. 

Bir dönem Fatih'te genç arkadaşlarıyla birlikte İmza Dergisini çıkardı. İmza'dan söz açılmışken söylemeliyim sevgili Nurettin Yaşar, ilk defa İmza'da bir tartışma yazısıyla okuyucu karşısına çıkmıştı. "Şapka" üzerine yazdığı o yazının tadı halâ damağımda desem abartmış olmam... Nedense ve ne yazık ki, yazı işini sürdürmedi Nurettin Yaşar. Ticaret ve sıcak siyaset dünyasını tercih etti...

Seksenli yılların sonu doksanlı başı, ünlü "Zaman" gazetesinin kuruluşunda da Ahmet Kekeç'i teknik ekibin önemli bir uzmanı olarak görüyoruz... 

1993 Yılının son çeyreğinde kurulan Vakit gazetesine geçen Kekeç, burada uzun süre köşe yazılarının ardından Yeni Şafak'a tabirimi mazur görün transfer oldu.

28 Şubat döneminin en baskıcı günlerinde, yalın kılıç ve en önde, güzünü kırpmaksızın haksızlıkları haykıran ve karşısında duran yazılarını yazmaktan zerre kadar imtina etmedi. O dönemde aynı gazetede çalışıyorduk, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü ile sık sık mahkeme kapılarına nasıl gittiklerinin tanığıyım... 

Bugünkü iktidar sahiplerinin iktidara gelme sürecindeki mücadelenin en güçlü kalemlerinden biridir Ahmet Kekeç...

Burada sizlere sevgili Ahmet Kekeç'in hayatını anlatacak değilim, maksadım, mücadelesinin ana başlıklarını kaba hatlarıyla bilginize sunmak...

Onca meşakkatli ve yoğun işlerinin ötesinde öylesine obur bir okuyucu idi ki, gerek edebiyat ortamı olsun gerekse de düşünce dünyasında olan biten her şeyden haberdardı ve en sıcak gelişmeleri takip ederdi...

O değerli yazar kardeşim Ahmet Kekeç, bizlere binlerce yazı ve onlarca kitap bırakarak ebedi aleme irtihal etti; 

Rabbim cennetinde ağırlasın...

Geçtiğimiz Cumartesi günü Malatya Battalgazi Belediyesi çok isabetli bir adım attı ve değerli yazar, düşünce adamı hemşehrimiz Ahmet Kekeç'in ismini bir kütüphaneye verdi. 

Eğer mümkün olsaydı ve sevgili Ahmet Kekeç'e hayattayken sorulsaydı, isminin nerede anılmasını isterdin diye, eminim kitaplara ve okumaya olan tutkusu nedeniyle o da "Kütüphane"de  cevabını verirdi...  

Hayırlı bir hizmet olan "Kütüphane" açtığı ve ilaveten  değerli Ahmet Kekeç'in ismini çok güzel bir kütüphanede yaşattığı için Battalgazi Belediye Başkanı sayın Osman Güder'i saygıyla selamlıyorum... 

Yazarın Diğer Yazıları