Süveyda Keskin

Yenidünya düzeninde sanata düşen sapkınlık payı

Süveyda Keskin

Sanat; arama, sorgulama, ifade etme, iletişime geçme biçimi ve bunları bir kısmıyla görsel metotla insanlara aktarma işi olarak tanımlanırsa insanoğluyla paralel olarak değiştiğini de söyleyebiliriz. Ve insan, günümüze kadar sanatla beraber gelişerek kendini ifade etme aracı olarak kullandı. Dolayısıyla bireyin, yaşam kavrama, anlama, hissetme, olaylara geliştireceği bakış açısı, tepkisi ve onayında sanat önemli bir yer tutar. Düşünce biçiminin aktarılmasında dilden sonra sanata ve görsel sanata ihtiyaç duyulur. Çünkü sanat, bireyin estetik duyarlılığı, zekası, fiziksel ve toplumsal yaşamının gelişiminde önemlidir.

Ernest Fischer’e göre sanat; “çürüyen bir toplumda, sanat, eğer gerçeğe sadık olacaksa çürümeyi de yansıtmalı. Ve eğer toplumsal işleviyle bağlantısını koparmak istemiyorsa sanat, dünyanın değişebilir olduğunu da göstermeli. Ve değişimlere yardımcı olmalı.” 

Sanatın sadece bir dalı olan sinema için de aynı şeyleri söylemek mümkünken, insanın yaşamı üzerinde bu denli sihirli bir güce sahip olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.  Fakat gelin görün ki bu sihirli ve önemli olgunun günümüzde bir sektöre ve sapkınlığa evrilen yenidünya düzeninde, sinema sektörü üzerinde de pay alışına şahit oluyoruz. 

Yepyeni dünya düzeninin “cinsiyetsizlik” argümanı üzerinden verildiği start, Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl onuncusu düzenlenecek Uluslararası Film Festivali, yine belediyenin basım birimi tarafından kamuoyuna “cinsiyetsizlik ödülü” ile kendini gösterdi. 

Avrupa’da esamesi dahi okunamayacak belediyelerimiz, sapıklık vizyonunda Berlin Film Festivali’nin aldığı kararı destekleyerek boy ölçüşmüş. Sosyal medyanın, bazı siyasi çevrelerin ve halktan gelen soylu tepki üzerine iptal edilmesi de basın açıklamasıyla neredeyse eş zamanlı olmuş.

Organize ama sonrası komik ötesi işler bunlar…

Kadın, erkek ayrımı yapmamak için, cinsiyetsiz ödülü…

Bak bak bak…

Kadını kadın erkeği erkek yapan tamlamama, sözüm ona Malatya’da ne zamandır “cinsiyet ayrımı” olarak anılmaya başlanmış. Bu olsa olsa cinsiyetsizle-cinsi olanın ayrımı olabilir. 

Sanattan; teoloji, ahlak ve maneviyat ayrıştırıldığından bu yana sanat korkunç bir obje haline geldi. Büyük meblağların döndüğü sinema sektörü, cinsiyetsiz kurgu ve projeleriyle yenidünya düzeninde kimlere hizmet ediyor, kimler kazanıyor, kimler kaybediyor?

Basın açıklamasıyla atılan geri vites, bu günahı affettirir mi? Bilemem. Lakin zelil ettiği aşikar.

“Biz insanı bir erkek ve kadın olarak yarattık.” ( Hucurat-13) diyen alemlerin Rabbi’ne inat, bu sapıklık mücadelesi niye, kime?

“Bilmezler mi ekinin tohumuyla, insanın tohumuyla oynayanlar helak oldu.” 

Siyaset, makam, statü hatrına konjuktürel şovlar kahraman yapmaz; rezil rüsva eder.

Aynın hukuk içerisinde helal kılınan evliliklere meşakkat ve zulüm, karşısındaki sapık anlayışlara kolaylık ve destek…

“İçimizdeki birtakım beyinsizlerin işlediği günah yüzünden hepimizi helak edecek misin?”
( Araf-155)

Yorumlar 1
Barış perde 31 Ocak 2021 01:01

Çağdaşlık sana Allah ı unutturur. Sanat diye de yutturur

Yazarın Diğer Yazıları