Süveyda Keskin

Tanrının Hakkı Tanrıya Sezar'ın Hakkı Sezar'a

Süveyda Keskin

Hiç şüphesiz İslam iki dinamik üzeredir.
Biri tevhid; Allah’ı birlemek, diğeri adalettir.
Allah’ı birlemek; Allah’ın, adalet insanın hakkıdır.
Allah’ın hakkı Allah’a insanın hakkı insana olmalıdır.
Bilinen de odur ki; her alandaki gaspların hakkı, toplumda kaos, anarşi ve ifsada yol açar.
Tevhid; İslam’ın özünü oluşturan temel ilkeyken beraberinde adaleti de barındırır.
Ve tevhid; taa yaratılışla beraber tüm resullerin ortaya koyduğu akide olmuştur.
Allah’ın kainat ilişkisinin nasıl işlediğini belirleyen sistemin kendisidir tevhid.
Ve bu ilişkide Allah ile kainat arasında sözde etkin kuvvetler sokuşturamazsınız.
Allah’ın yarattıklarıyla özelde ise insanla olan irtibatında onu pasif bırakacak, devre dışı yapacak her türlü ekol, düşünce ve yaklaşımı ‘bir’ olanın karşısına koyamazsınız.

Tevhid bu noktada, yaşam içerisinde inşa olurken ilk iş olarak şirki men etmiş ‘Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a iman etmezler’ Yusuf 106. Çoğunluğu kuşatan şirk belasının ne denli etkin olduğunu göz önüne sürmüştür ayet.
Tevhid; kökensiz inanç, aklı kanıtı ve fıtrata aykırılığı ortaya koyan beşer her türlü unsuru barındıran sistemler yığınını külliyen red edip; katışıksız, zerre pazarlıksız, yaratıcıyı Rabb edinen muhlis imanlar ister.

Allah iradesinin karşısına çıkaracağınız, menfaat güdümlü her ortaklık illa ki şirk olacaktır.
Resullerin tüm hayatları boyunca, canları ve mallarıyla verdikleri tevhid mücadelesi ve inşası hiç şüphesiz, iman edenler üzerinden yürüyecek; zerre mahiyette dahi bulanıksız olacaktır. Olmak zorundadır…

Ve yine hiç şüphesiz bu nezih transit geçiş, yeryüzünde kainatın işleyişine, öznesi ve en kıymetli yaratılanı; insanda makes bulacak, adalet temelli yaşamlar inşa edecektir.

Şirk bir yerde zulüm ise ki öyle; Lokman ‘ yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk’ büyük bir zulümdür’ demişti. Lokman / 13

Bir kutsi hamle, ‘bir’liği mahfuz edip, yaşama sokacak…
Şirki men; zulmü dolaysız egale edecek…,
Hz İsa’ya atfedilen, hakkın hak eden merciiye iadesine dem vuran , ‘Tanrının hakkı tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a’ sözünde dikkat çektiği gibi…

Özetle Kuran bizden yaşamın her koşulunda tevhid esaslı bir bakış ve şekillendirdiği yaşam tarzları istiyor. Düşünce, eylem ve icraat, hiç istisnasız; has / halis / muhlis olmalı. Tevhidî olmalı. Rabb’e yürümeli…

Tek olana, tek halinde; arı / duru…
İstikamet şaşmadan… Yolda ki çerçöplere takılmadan…
Kirlenmeden, kirletmeden, lekelemeden…
Aslını bozmadan… Geldiği gibi…
Teslim olana ve teslim edene kadar. Orjinalinin muhafazasını istiyor birden.

Ezcümle; Kur’an insanı tevhid ehli yapar. Yeter ki idrak et ve göz et. ‘Ben bir hanif olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndüm. Müşriklerden değilim’ (En’am 79) demeni ister.

Kur’an insanı adil yapar; yeter ki gözet… ‘İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmediniz’ diye emreder Nisa 58.
İki dinamik; tevhid / adalet…
Vahiyle gözetenlerden olmak dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları