Süveyda Keskin

Fıtrat / Hilafet / Zafer ve Yenilgi

Süveyda Keskin

"(Ey peygamber ümmeti) Sizi yer yüzünde halifeler yapan (size yeryüzünün tasarrufunu ve hakimiyetini veren) o dur. Artık kim (bu büyük nimeti) inkar ederse inkarının cezası kendinedir. Kafirlere, küfürleri rableri katında ancak buğz arttırır. Kafirlere, küfürleri hüsrandan başka bir şey arttırmaz." Fatır/39

Fatır; yoktan var eden temiz, tertemiz var eden, harika üstün sanatıyla yaratan – halk edici Allah c.c 

Halif; arkadan gelen, sonradan gelen birinin yerine geçen, hilafet makamında olan

Hilafet; siyaset makamı. 

Ayetin anahtar kelimelerle verdiği mesajları güncelleştirmeye ve çıkarımlar yapmaya çalışalım. 

İnsan fıtratını (yaratılışını) en temiz, katışıksız, en saf ve en mükemmel haliyle yoktan var eden Allah, onu bu haliyle yeryüzüne halif kılmış, en üst makama layık görmüştür.  Fıtri temizliğimizi muhafaza edebildiğimiz sürece, siyaset ve yöneticilik makamı sizindir. Yeryüzünün hakimi, söz sahibisinizdir. 

Nezih yaradılışınızı, mükemmel yaradılışınıza kalkan edebilir ve sabitleyebilirsiniz. Bu da sizi yeryüzünün halifesi, iktidar sahibi yapar. 

Kadının, erkeğin, çocuğun, tabiatın ve içindeki canlı-cansız her olgunun (yeryüzünün) yaradılışının koruyabildiğiniz sürece, insana ve yeryüzüne hükmetme tasarrufunu ele geçirirsiniz. Ve yaradılışı ve fıtri değerleri koruyan makam, mutlaka ki yer yüzünde adaleti, huzuru, hakkaniyeti tesis edecektir. 

Yeryüzü kaosa, teröre, zulme, anarşiye, düçar olmuşsa bunu insanın fıtri ayarlarının bozulması ve beraberinde “sözü geçirebilme” yetkisinin zalime, kafire kaptırması olduğunu söyler,yüce Allah ki bugün bu böyledir. 

Makamı koruyamayan söz konusu Müslüman, gücü, iktidarı insan ve yeryüzünün tabiatını bozan ve ona zulmüyle hükmeden kafir güruha vermiş oldu. Muhakkak ki, kafirin zulmü, onun zalimliğine buğzunu aynı zamanda gazabını arttıracak da arttıracak. Amma velakin hüsrana uğrayacak da o olacaktır. Fakat elzem olanın, müslümanın ve insanın aleyhine olması; ilahi çözüm, şans ve yetkisinin elinden kaçmasıdır. Bu açıkça hüsrandır. 

Fıtratın bozulması; bizlere acı, hezeyan ve yıkımdan başka bir şey olmaz. Ve olmadı da. 

Koruyabilmeyi başarabilen, bozma girişimi içerisinde olanlara hodbin bir düşünce tarzıyla ses çıkarmadı. Kadını, erkeği, çocuğu bozdu. Tabiatı yeryüzünü kainatı bozdu. Bozulmaya seyirci kalanlar, bir ucunun kendine, ailesine, yaşadığı topluma ve ortama dokunacağını hesap edemedi, edemiyor... 

"İnsanlık hüsrandadır, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna." Asr/3. 

Hak olan; direnişi, uyanışı, uyandırışı, mücadeleyi kurtuluşun parolası olarak bildiren rabbine inat, vurdumduymazlığa devam etti. Ve peyderpey bozulan insan ve tabiat; insanı hüsrana uğrattı.

Zulmedenin zulmünün ne bu dünyada ne de ahirette kalmayacağı vaadinin yanında, aslolan kurtuluşa erenlerden olmaktır. İman etmek; yaradılışı korumak, insanı korumak, yer yüzüne hükmetmektir. 

Yetkiyi zalime kaptıran halif umulur ki, fıtratını yeniden keşfetsin. Beşer hiçbir otorite ve güce boyun eğmeden yetkiyi en güçlü makamdan tekrar alsın. Adalet, hakkaniyet, insanlık kazansın.

Belki de insanlık, hiçbir dönem bu kadar bunlara ihtiyaç duymadı...

Selametle...

Yazarın Diğer Yazıları