Süveyda Keskin

Böcek

Süveyda Keskin

Franz Kafka “Dönüşüm” adlı eserinde, kahraman Gregor Samsa’nın bir sabah böcek olarak uyanmasını öykü edinir. Aslında bilinçaltındaki bir başkaldırının iğreti bir hale, böceğe dönüşmesi halidir. 

Kalıplaşan toplum hiyerarşisi ve asıl işlevini yitirmiş akışına karşı bir başkaldırının tragedyasıdır. (acı ve korku)

Şimdi gelin Corona üzerinden günümüzün tragedyasını işleyelim. Daha düne kadar var olanlar; savaş, açlık terör, zulümler, göçmenler, bıçak sırtımız Suriye, yatıp kalkacak kadar paranoyası olduğumuz depremler dahi eriyip gitti. 

Sanki ekolojik denge bile dünya üzerindeki o sihirli güce amâde. Ülkeler, toplumlar, insanlar arasında yaşanan onca şeyler, tüm dünyada tek şey oldu. Konu, mevzu, haber, kaygı, korku tek şey oldu. “Corona” nasıl da mübarek şeymiş böyle.

Bölük pörçük olan dünyayı tek alanda birleştirdi. Korku, dehşet bazlı devasa tek merkezli birleşim, yine devasa güçte tek merkezli odak/odaklar endeksli hizaya getiriliyor. Hemen arefesinde, yüzlerce binlerce argümanı barındıran yaşam, tek düze/düzlere indirgenip evriliyor. Dünya “tek”lere doğru dümen kırmış durumda.

Ezik, cılız, yetersiz karakter olan insan, sabah böcek olmanın gecesinde uyuyor. Tragedyalara uyanacak olan sabahın gecesinde... 

Köle sistemine başkaldırısını böceğe dönüşerek gösteren Samsa, insana ihtiyaç kalmayan, görünenin ötesinde başını alıp yürüyen, yapay zekayla işgal edilmiş dünyada insanı, böcekle ontolojik olarak eşitlemiş durumda. 

Sanayi devriminde köle olan Samsa, yapay zekanın olduğu dünyada böcek muamelesi görecek insandan çok daha şanslıdır aslında... 

Köle de olsa yaşama şansımız varken, bu denli marifetli yapay beynin işgal ettiği dijital dünyada fazlalık olan insan böcek hükmündedir. Bu duruma uyandığında ayaklar altında ezilmemek için, sağa sola düşünmeksizin deli divane kaçacak yer arayacak... 

Hiç ütopik değil, hiç uzak değil ve hiç de yabancı değil.

İki ay içerisinde tek korku, tek toplum, tek yönetime dönüştürüldüğü adeta dünyanın kilitlendiği ani süreçte, sabahın sizi böcek olarak uyandırması hiç uzak değil.

Aslolan ise Kafka’nın başkaldırısını temsil eden “böceğin” nasıl ki bilincini kaybetmemesi ve direncine kaldığı yerden devam etmesi ise daha korkuncunun “böcek” muamelesi yapılacak kadar irreti duyulan insanın bu tragedyasını yaşamadan önce kendine gelmesi, Samsa misali bilincini ve buna endeksli başkaldırışını canlı tutmasıdır. 

Dönüştürülmenin evvelinde bilinçlere “korku, dehşet ve çaresizliği” değil  “ tekleştirilen devlerin” önünü arkasını okuyabilmenin, ayık olabilmenin, çarenin, umudun, aklın merkezinde bilinçlere kazınmasıdır. 

Düşünen insan, var olandır, derken de Descartes, Albert Camus ise “başkaldırıyorum öyleyse varım.” demişti. 

Bu, aklın ve akıl yürüten insanın dünyayı dönüştürecek örüntüsüdür aslında; düşünmek ve başkaldırmak. 

Selametle.  

Yazarın Diğer Yazıları