Süveyda Keskin

Bırakın bilmesinler

Süveyda Keskin

İnsanı yönetme zihniyeti çoğunlukla yönetilen kesimin bilgiye ulaşmasına engel olmasıyla hayat bulur. Çünkü bilmek anlamaktır; anlayış ve kavrayışı beraberinde getirir. Doğru bilgi, insanı akleden, sorgulayan ve anlamlandıran yaparken, yanlış bilgi, saptırılmış, çarpıtılmış, bozulmuş bilgiyse insanı ahmaklaştırır.

"Firavun, kavmini aptallaştırdı, ahmaklaştırdı." (Zuhruf 43:54) ayeti tam da bu dalavereye denk gelir. İnsanların ahmaklaşması lazım ki yönetilebilsin. Bir başka tanımıyla aslında bilgisizlik ve daha elzemi yanlış ve kirletilmiş bilgi, birçok yönetimde argüman olmanın yanında, bir yönetim aracıdır da. O yüzden bilgi her dönem belli kesimlerin tekeline verilmiştir. Çünkü güç olan bilgi yönetilen unsurundan uzak tutulacak ki zayıf kılınsın. 

Bilginin karartılması, manipüle edilmesi günümüzde görsel, yazılı basın ve dijital platformlarda neredeyse ışık hızıyla ve son derece pratik ve etkili bir şekilde akarken, yönetilen kitle aynı hızla aslında ahmaklaştırılır. İllaki bilgiye ulaşma yolları bir o kadar da seçenek ve şans sunarken, bu denli güçlü tekel, despot elitlerin elinde daha ağır basıyor. 

Esasında bilgiyi karatma, Obskürantizm; Fransızca obsürce (karanlık) kelimesinden türetilmiş "bilmesinlercilik" anlamına gelir. 

Bilmesinler...

Bilirlerse uyanırlar...

Bilirlerse uyarırlar...

Bilirlerse ayık olurlar...

Bilirlerse bir şeyler değişir, çok şeyler değişir.

İnsan, aile, toplum, düzen, iktidar, hiyerarşi, sistem, siyaset, hükümranlık, yönetimler değişir...

Dünya değişir...

Seyir, gidişat, yön değişir. 

Çağ değişir.

Bilmesinler...

Neredeyse her dönem bilgiye sahip olan elit tabaka, avam tabakaya kirli olanı sunmuş, onları istenilen yöne manipüle etmiştir. 

Nezih bilgi nasıl güçse, karartılan, kirletilen bilgi de cılızlık, güçsüzlük ve köleliğe tekabül etti. Yönetimlerin sürekliliği ve hayat buluşu "obskürantizmle" bilmesinlercilikle olmuştur. 

Bilmesi gerekenler onlardır sadece.

Kur-an vahiy öncesi dönemi "cahiliye dönemi" olarak tanımlar. Çünkü kendilerine sorguyu sunacak bilgiden dahi yoksun bir topluluk. 

Kur-an farkındalık oluşturur. Tüm yönlü okumaların yanında, Kur-an'dan süzüş, sizde kaliteli, bilinçli bir ayıklık sağlar. Firavunun bugünün, akil adamları, bilim adamlarına denk gelen sihirbazları, sahip oldukları ilmi halkın gözünü boyama amaçlı kullanıyorlardı. Çok da iyi yapıyorlardı bu işi. 

Karartılan bilgi halkı ahmaklaştırmakla kalmamış, yüreklere korku salmıştı. Sindirmiş, ödlekleştirmiş, köleleştirmişti. Halk artık yönetilen sürüydü. Meydan bilgiye hakim olan despotlarındı. Şunu da belirtmekte fayda var. Bilim ve adamları ekseriyetle, zalim ve despot yönetimde koltuk değneği olmuş, iktidarlara süreklilik sağlamıştır. 

Kirlettiği bilgiyle zorbalığı sümen altı edilen bugünün modern sistemleri, dünün aşikar despotlarından hiçbir farkı olmadan özgürlüğe, iradeye ket vurmaya devam ediyor. 

Ta ki hakiki bilgiye ulaşana kadar. Ve ta ki bilim vahiyle buluşup, yol almadıkça korkutma ve yönetim aracı olarak devam edecek.

Bilginin, belli kesimlerin elinde tutabilme çabası, Sümerlerde yazının mabede ve ruhban sınıfına verilmesi, bilmesinlerciliğin çıkış noktasıdır. Orta çağın kilisesi de bilgiyi kendine ve papaya hasretmesi ile kralı bile tahakkümüne alması ona yeryüzünde tanrı anlayışıyla eline sınırsız güç veriyordu. Öyle ki cana tak eden İngiliz kralının, bu keyfi saltanatı, Anglikan kilisesini kurup devrim yapana kadar sürdü. 

Hz. İsa'nın dili Aramice iken kilisenin dilinin Latince olması ilahi bilginin örtbas edilmeye çalışmasının en güzel örneğidir. Oysa İsa Latince bilmezdi. "Latince incil" kilisenin inciliydi. İsa'nın değil...

Bugün Arapça bilmeyip de Kur-an'ın Arapça okunmasını isteyen zihniyet gibi...

İnsanın hiç bilmediği, anlamadığı bir metni okuması ayin yapmasından öteye taşıyamaz onu. Sadece telaffuz eder. Nakarat yapar. Teganni eder.

Avrupa Rönesans’ına önemli ayak oluşturan Martin Luther'in incili Almancaya çevirmesinden sonra karanlık çağ, bilgiye doğru hızlıca yol almıştır. Bu süreç oldukça meşakkatli, kanlı ve dirençli oldu. 

Kant Rönesans dönemini "İnsanın kendi akıl sorgulama yetisini kullanabilmesi ancak bu uzun mücadeleden sonra gerçekleşti." diye anlatır. 

Aslında her birey kendi Rönesans’ını gerçekleştirmek zorundadır. Tekeller bireylerin Rönesans’ıyla kırılır bu da bilgiye ulaşmakla...

Hilenin karıştığı güç ve bilim seyri ancak bu yolla değişir. 

Her insan bilgi edinme hak ve özgürlüğüne sahiptir ve bu hak ve özgürlüktür, insanı yaşamda özne yapan.

Sizi ezilen, sömürülen, köleleştirilen, itibarsızlaştırılan, cahilleştirilen kategorisinden korur. Maddiyat değil, bilgisizlik ayrıştırır, ötekileştirir, sınıflaştırır...

Size servet olarak bilgi yeter. Servetten adil pay almak sizin aday olmanız ve gayretinizle orantılıdır.

Yorumlar 2
Mehmet e 05 Aralık 2021 14:56

Ayrıca müsaade ederseniz de yazınızı paylaşmak istiyorum.

Mehmet 05 Aralık 2021 14:54

Bilgiyle, bilmekte, bilginin gücüyle; bilgisizliğin kölelikle, ezilmek, yönetilmekle ilgili her şeyi yazmışsınız Süveyda hanım. Bize de sadece alkışlamak kalıyor ve "Hiç, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu" demek te yeterli oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları