Süveyda Keskin

Bir Filistin Analizi

Süveyda Keskin

Kanayan yaralardan biridir Filistin. Kendi yurdunda garip, mahzun ve mahkum olan halktır Filistin. Zulmün, cürmün, istibdadın hüküm sürdüğü yerdir Filistin. Resuller diyarı, ilahi mesajların rahmet gibi yağdığı fakat makus talihine terkedilmiş beldedir Filistin.

Evet, kutsiyetin, rahmetin, kıymetin ta kendisi olan fakat zulme terkedilmişliğiyle beraber kıymetsizliği de içinde paradoksal şekilde barındıran coğrafyadır Filistin.

Filistin’i kıymetli insan Roger Garaudy’nin “İlahi Mesajlar Toprağı Filistin” kitabıyla ele alalım.

İsrail devletinin de yer aldığı Filistin bölgesi olarak adlandırdığımız coğrafyanın aslında çok eski tarihlerden beri tanımlanan “verimli hilal” bölgesi olduğunu vurgular.  Kenanlar döneminde ağırlıklı olarak Yerli Filistinlilerin yaşadığı ve bununla beraber Yahudilerin de bu çatı altında bir topluluk olarak yaşadığını belirtir.

Yahudilerin kutsal metni Eski Ahit’te de açıkça İsraillilerden önce de burada Kananlıların yaşadığı belirtilir. Birçok tarihi kaynakta ve ihtilaflı olmayan Yahudi tarihi kaynakları da dahil Filistin bölgesinde Kenanlılardan sonra bilinen kesimin Sami Diline mensup kavimler olduğudur.  Sami diline sahip ırkların başta Araplar ve İbraniler olduğu, İbranilerin de Arapların Arap Yarımadasından göçü gibi ki iki ırkın göçünün de benzer sebep ve birbirine yakın zamanlara dayandığı ve Mezopotamya bölgesinden Mısır’a oradan da Filistin’e göç ettikleri bilgisini verir.

Bu iki kabile (Arap ve İbrani kabileleri) ile beraber göçe katılan diğer kabileler de aslında Filistin yerlileri olan Kenanlıları zor duruma düşürdüğünü, göçe katılan tüm kabilelerin Kenanlılardan etkilenerek medenileştiğini ve yerli düzeni benimsemeye başladıkları bilgisini verir Garaudy.

Garaudy, İbranilerin eski tarihte tek tanrılı inancın ortaya çıkmasındaki süreçte kilit bir rol üstlendiği gerçeğinin de altını çizer. Ancak birçok kaynakta teyit ediyor ki Yahudilerin yaşadığı nüfus olarak yoğunlukta olan bir bölge asla olmamıştır.

Roger Garaudy, Yahudilerin de yakın tarihte saf bir ırk oldukları varsayımını, Yahudi dışı kaynaklara gerek kalmadan, Yahudi kutsal metinlerinden ve Yahudi tarihçelerinden de apaçık deliller sunarak yanlışlar.

Garaudy, İsrail zulmünü; ne Büyük İskender’in istilası ne de Babillerin, İbranilerin sürgünü bu denli kötülükte değildi, der. Filistin halkına zulüm ve bu bölgeye karşı yayılmacılık politikası; hadsiz, haksız bir şekilde devam etmektedir vurgusunu yapar. Çünkü hiçbir medeniyet/devlet-İsrail dışında Filistin’e ait yerleşim yurdunu kendine faşistçe, ait görmemiş ve diğer ırkların o coğrafyaya ait yaşama/toprak sahibi olma hakkını yok etmemiştir.

Ne İslam medeniyeti ne de İsa (As) ın ölümüyle Hristiyanlığı temsil eden Roma devleti, Filistin bölgesini tamamen kendi dini, nüfusu ve ırkına bağlı bir yer olarak görmüş, nüfus çoğunluğuna rağmen diğer dini ve etnik gruplara yaşama ve toprak elde etme hakkını tanımış ve korumuştur.

Garaudy, Yahudiliğin temel tarihini ele alıp, nasıl Siyonist bir milliyetçiliğe dönüştüğünü ve Hristiyanlığa batıl fikirler aşılayarak üstlendiği ırkçı misyonu anlatır. Siyasi Siyonizm’in Yahudiliği bir din olarak değil, aksine bir milliyetçi unsur olarak kullanması ve kendi halkına bu misyonu aşılaması, İsrail’in doğuşu için Siyonistlerce kullanılmıştır, der.

Ve Garaudy, Siyasi Siyonizm’in doğuşunu da Theodor Herlz’in “Yahudi Devleti” adlı kitabıyla doğduğunu ve bu devlet için Yahudilik inancındaki bazı öğretilerin cımbızlanıp nasıl yayılmacı misyon ve faşizme dönüştüğünü anlatır.

Roger Garaudy, Yahudilerin 200 yıllık devletlerinin dışında 2500 yıl boyunca Filistin’de bir devlet oluşturma hedefleri ve devletlerin olmadığını belirtir. Ve bunu Siyonistlerin kendi günlük/anı eserlerinin yanı sıra, İsrail, İngiltere ve Amerikan hükümeti arşivlerini delil göstererek açık şekilde kanıtlar. Ve Garaudy bilinenin aksine Yahudi soykırımına dehşet verici bir tespit yapar.  İkinci dünya savaşıyla başlayan, Yahudi soykırımından önce Siyonistlerin Nazilerle vahşi bir anlaşmayla kendi halkının, sözde saf ırkının katledilmesine göz yumduğunu, bunu da “İsrail Devletinin uluslararası arenada kabul görmesi için” yapıldığını söyler. Ve bu dehşetengiz gerçeği; Siyonist Alman istihbaratı ve Siyonist dış istihbarat arşivleriyle gün yüzüne çıkarır.

Garaudy, İsrail devletinin arkasındaki güce, Amerika’ya da dikkat çeker. Siyonist İsraill’in devlet oluşunda batı ülkelerinin Siyonist destekçilerinin yanı sıra Amerika ile ayakta durduğunu ve ondan güç aldığını söyler. Fakat Garaudy yine bu noktada ilginç bir tespitiyle karşımıza çıkar.  Amerika’nın aslında İsrail’e verdiği bu desteğin, orta doğu siyasetinde çıkarından çok, zararının olduğunu bunu da Amerika’nın dünya sahnesine çıkış ideolojisinin İsrail ile benzer olmasına ki, ABD bunu kurulduktan sonra da kendine ilke edinmişti.  Ve dünyaya hükmetme noktasında buluşmalarına bağlamıştır. Yani Amerika’nın orta doğuda ki gücü ve kontrolünü İsrail destekli politikalar üzerinden yaptığı vurgusuna özellikle dikkat çeker.

Garaudy, işgalci İsrail’in Siyonizm’e hizmet ettiği ve misyonunu çılgınca üstlendikçe ve Amerika’nın da Siyonizm’in arkasındaki güç ve kahramanlığa oynadıkça Filistin zulmü ve Orta doğu kaosunun asla son bulmayacağını ifade eder.

Ve bu mazlum ve haklı Filistin davasında;

“... Bugünkü Arap dünyasının en büyük iki zaafı, siyasi milliyetçilikleri ve dini yobazlıklarıyla, bu mirasa sadakatsizliğinden kaynaklanıyor” ifadesiyle Arap dünyasının aciziyet ve ihanetini dile getirir.

“Çünkü insan ancak Allah’ı kalbinde hissettiği zaman insandır. “

Bu dünyadan güzel insanlar gelip geçti Roger Garaudy gibi. Selam olsun onlara

Yazarın Diğer Yazıları