Kalbe öğüttür aklım
İncinmesin /akyelle...
Maya doğru da s'aklım
Önce aklı pak eyle
Yaşadığımız dünya, insana dair umudu gün be gün kırıyor. Hayatı anlamlı kılan erdemlerimiz nasıl oluyor da bu kadar hızlı eriyor.
Sevgi, saygı, vicdan, empati gönüllerden çekiliyor sanki bir bir.
Sokaklara güvenemezken hayat yükümüzü hafifletebileceğimiz aile, akraba, komşuya bile güvenemez olduk. İlişkiler yüzeysel kalmak zorunda.
Dikey yapılaşmanın toplumsal dayanışmaya verdiği zararı konuşurken, güvensizliğin tavan yapması kötülüğün alıp başını gitmesi acı veriyor ruhuma.
Geçmişten günümüze kültürümüze baktığımızda paylaşma, yardımlaşma saygı edep üst düzeyde.
Kötülüğün olmadığı devir elbette olmamıştır. Lakin iyiliğin galebe çaldığı toplum olduk hep. Öncülüğünü yaptık her vakitte.
Sadaka taşları, kuş evleri, vakıflar, akraba, komşu ilişkileri üst düzeydir medeniyetimizde.
Gözlerimizin önünde yazılı eserlerimiz, sözlü dinletiler ki; bu da başka bir kol.
‘’Bir yetimin başını okşayan başındaki saç adedince sevabı erişir’’ diyorsa peygamberimiz bunu içselleştirmeli değil miydik?
Artık çekinir duruma gelmişse insan, buna sebep olan ahlaki yoksunluklar mayanın özünü kaybetmesindendir. Bozulmasındandır.
Çevremizdeki olumlu nice güzelliğin yanında ardan, ahlaktan uzak insanları toplumda görmek, eksik bıraktığımız yerlere çalışma sebebimiz olmalı.
Kimsenin hakkını el uzatmayan, namusuna yan gözle bakmayan, iyiliğe her fırsatta yol bulan, yol veren insanlar yetiştirme eğitimde birinci derdimiz olmalı.
Temelden, dosdoğru mayalamamız gerekir evlatları.
Vurdum duymaz, nefsini ön plana alarak haz ve hız kavramlarıyla olan bir yaşam bizim fıtratımıza uymuyor.
Anlık ins’anlık olmalı. Beklemeden bekletmeden gönülden yardımlar olmalı, gösterişten uzak.
Sokakları korku filmlerine dönüştürmek insanın insanlıkta yozlaşmasına izin vermekten kaynaklı.
Nezaket, merhamet, adalet ve incelik erdemleri ile mayalanmayan toplum yırtıcılıkta sınır tanımayacaktır.
Şiddet, ölüm, gasp, tecavüz, hırsızlık, yalan, hile, rüşvet kelimelerini hayatımızı işgal edecek.
’’Haberleri dinlemek istemiyorum’’ diyen insanlar istedikleri kadar kulaklarını kapatsınlar
Ömür yolculuğunda, güzellikleri hep birlikte topluma yaymak zorundayız.
Odasında tablet ve telefonla baş başa kalıp dünyaya bir haber kalan talihsiz bir döngüyü hayat sana çocuklarımızla, yaşam sahnesine çıkmalıyız. Varsın önce kötü oynasınlar, yanlış oynasınlar. Telafisi olmayan günlere gece kalınmasın. Derdimiz en çok güzellikleri çoğaltmak olsun. ‘’Taşın toprağın altına girmeden taşın altına elimizi koyalım’’ der yazar Ayşe Sevim.
Çocuklarımızın eksik kaldıkları her şeyden biz sorumluyuz.
Kaç ebeveyn çocuklarıyla taziye evinde hizmet etti, kaç ebeveyn yeni taşınan komşusu yerleşene kadar bir ihtiyacınız olursa kapımızı çalın diyebildi?
Kaç akraba darda olan akrabasına borç verebilecek güveni taşıyor?
Harcı sağlam olmayan evin tuğlası iyi olsa da yıkılır.
Elimizde çok kıymetli değerlerimiz, kuşatıcı bir kültürümüz var. Ve dini hassasiyetlerimiz.
Sağlam maya harcımız olduğunda; çiçekleri, çocukları, hayvanları, zayıf olanı koruyan merhametli, erdemli bir toplum kendiliğinden gelecektir.
Var olan ahlaki değerlerimizin tozlarını üfleyip cilalayalım. Güzelliklerin dalga dalga yayıldığı, suladığı kadim bir memlekettir Anadolu’m. Yolda olalım vesselam