Nevzat Kaya

Dünden bugüne Bilal-i Habeşi ve George Floyd

Nevzat Kaya

Biz de kara derili Bilal-i Habeşi var. 

Ümmetin gururu, efendisi, azadlısı... 

Resulullah'ın gür sesli müezzini Bilal!

O'nun da nefesini sıkmışlardı zamanın beyaz adamları. 

Nefes alamıyordu Bilal. 

Bizim sözümüzü ikrar et diye zorluyorlardı. 

O lanetli sözlerini! 

Bilal'di O. 

Kalbine bir kere nurun pırıltısı girmişti. 

Beyaz Adam'ın yüzüne "EHAD, EHAD" diye haykırıyordu. "Vallahi yoktur" diyordu. 

Beyaz Adam köpürdükçe köpürüyordu. 

Kızgın çöllerde yağlarını eritiyordu Bilal'in. 

Kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, saatlerce kıvranırdı Bilal. 

Bu hal uzun sürerdi. 

Ölüme razı olmuş birini yenmek imkansızdır. 

Kalpleri hakikatin parıltılarıyla aydınlanmış olanların, bedenleri tutsak olsa da, ruhları özgürdür. 

Özgürlüğün tadı ise, bütün sahte ilahları reddedip, yalnız "tek" olana gönül verildiğinde hazzedilir.  

Geçici dünyanın çıkarları için putları ve tağutları tasdik etmek ve bu arada imandan bir cüz de Allah'a ayırmak, iman için yeterli değildi.

Bu yüzden Bilal'e o küfür sözü söyletemediler.

Neyse ki, ümmetin Ebubekirleri de vardı. 

Hem de "sıddık" olan Ebubekir'i. 

Tam teslim olmuş olanı yani. 

Bilal'in diyetini tereddütsüz üstlenip, onun tutsak olan bedenini özgür olan ruhuna hediye etmişti.

Özgürdü artık Bilal. 

Sen ne güzelmişsin Ey İslam! diyordu. 

Ebubekir'i bana ram ettin, emektar yaptın, hizmetkar eyledin, dertdar kıldın.

Sonra kızgın çöllerden kalkıp sıra Bedir'e geldiğinde, bedenini tutsak eden o küfrün başını da, 

Allah, Bilal'e ikram edecekti. 

Teslim olana Allah'ın lütfu çoktur. 

Teslim olmayanın ise boynunda bukağılar vardır. 

Zaman artık Bilal'i, Kabe'nin duvarlarına tırmanıp ümmetin "hürriyet marşını" gürlemesine gelmişti.

Ümmet, hürriyet marşını ilk ondan dinlemişti. 

Kainat, Bilal'in ağzından "Şehadet ederim ki, Allah'tan başka İlah yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed(as) O'nun kulu ve elçisidir." haykırışıyla inliyordu. 

Bir özgürlük muştusuydu bu. 

Köleler özgürleşmişti artık. 

Efendilerine kardeş olmuşlardı. 

Hepsi aynı yolun yoldaşları olmuşlardı. 

Rengin, dilin, ırkın, makamın farkı yoktu artık. 

Sadece Allah'ın kulları olan güzel bir "KARDEŞLİK" vardı.!!

Bugün de George Floyd var. 

Amerika'nın siyah derilisi. 

O da "nefes alamıyorum" diyordu. 

Nefesini kesen Beyaz Adam'a yalvarıyordu. 

Beyaz Adam'ın elleri cebindeydi. 

Kibrin duruşunu resmediyordu sanki. 

Bu, en basit halim bile senden üstündür duruşuydu. 

Aslında Beyaz Adam hiç değişmemişti.

Bilal'in nefesini kesen Beyaz Adam'ın ruhu neyse bugünün Beyaz Adam'ının ruhu da oydu. 

Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler, yoksa ruhunu Şeytan'a adayanların ortak özelliği bu muydu? 

Ruhları hep aynı karanlıkta idi.

Beyaz Adam hiç duymuyordu, duymak istemiyordu George Floyd'un çığlığını. 

Belki de o an düşünmüştü, Floyd. 

Hiç bilmediği, hiç duymadığı, hiç tanımadığı bir Ebubekir'in çıkıp kendisini azad etmesini nasıl da arzu etmiştir. 

Belki George Floyd'a iman henüz ulaşmamıştı.

Ruhu özgür değildi. 

Fakat ne olursa olsun bedenler özgür olmalıydı. 
Tutsaklık insanın yaratılışına aykırıdır.

İnsanlar hür iradeleriyle tercihlerini sunmalıydılar. 

Oysa ortada ne hür irade ne de o iradeye saygı duyan insanlığın hoşgörüsü kalmıştı. 

Ah George Floyd ah! 

Ne biz Ebubekir olabildik, ne de Beyaz Adam'da merhametin kırıntısı kalmıştı. 

Doğrusu biz Ebubekir olamadığımız için sen Beyaz Adam'a kurban oldun. 

Senin nefessiz kalman bizim Ebubekir olmayışımızdan dolayıydı. 

Aslında Ebubekir bir Medeniyettir. 

Evet, Ebubekir bizim medeniyetimizin temsilidir. 

Özgürleştiren, azad eden, kibirlenmeyen, herkesi kendisine kardeş yapan, merhamet eden, paylaşan, insanların acılarını-yaralarını saran, açları doyuran, esirlere seve seve yemek yediren, yaşatan, ayakta tutan, doğruluktan şaşmayan, kısacası kula kul değil yalnızca Allah'a kul olan bir medeniyetin resmidir Ebubekir. 

Ebubekir'in medeniyeti böyleydi. 

Ebubekir'in medeniyetinde Bilaller hiç nefessiz kalır mı? Kalmazdı. 

Oysa Ebubekir bu medeniyeti bize miras bırakmıştı. Fakat biz sonradan mirasyedi bir ümmet olduk.

Güçlüler zayıfları, zalimler mazlumları her gün nefessiz bırakır. Ne nefes olabildik mazlumlara ne de onların diyetlerini ödeyecek bir yüreğimiz var. 

Haktır ki, insanlığın yaşadığı zulmün hesabı, vurdumduymaz ve sorumsuz Müslümanlardan da sorulacaktır. 

Ah Kara Adam ah! 

Affet bizi.

Belki sen bir Bilal olabilirdin ama biz hiç bir zaman Ebubekir olamadık.

Acımız, acziyetimiz senden büyüktür.

Yazarın Diğer Yazıları