Nesibe Aldemir

YOK ARTIK

Nesibe Aldemir

 Dünya değişiyor velhasıl. Buna bağlı insanlar da değiyor, ihtiyaçlar da değişiyor. Bu değişim sürecine yetişmek bir hayli zorlaştı. Ya da bizler durumu abarttık.

 Sahip olduğumuz gelenek, görenek, âdet ve kültür gibi değerlerimiz sekülerizmin kıskacında adeta bir buhar olmuş durumda. Görselliğin ön planda olduğu gösterişli hayatlar insanları bir türlü memnun etmediği gibi israf kapılarını da adına kadar aralamaktadır.

 Çağın hastalığı olan huzursuzluğun kaynağı manevi değerlerin yitirilmesidir. Maddeye olan bağlığımız artıkça maneviyattan kopan bağlarımız bir illet misali boynumuzu sarmaktadır. Bu da rahat bir nefes almamıza engel olmaktadır.

 Çok değil birkaç gün öncesiydi. Öğrendim ki pasta bıçağı ayrı olurmuş efendim. Ne geri kalmışım dedim kendime. Sonrasında kadınların mutfak gereçlerindeki abartısına şahit oldum. Çeşit çeşit mutfak ev gereçleri, renk renk tabakları da geçtim sırf göze hitap etsin diye gereğinden fazla gereksiz eşyalar. Yok artık denilecek türden israflar.

 Görselliği ile sadece göz doyuran sofraları kurmak için harcanan paralar, harcanan vakitler… Sırf desinler için yaşamak… Samimiyetten evla tutulan gösteriş, göze girmek lakin gönülden göçmek…  Sahi bunca telaşın var mı bir açıklaması?

 Hayat zorlaşıyor efendim diyoruz. Değil aslında zorlaşan biziz. Hatırlayın, bir çift nişanlanırken yüzükleri koymak için evdeki çay tepsilerinden biri kullanılırdı. Şimdilerde öyle bir çay tepsisiyle işi geçiştireceğinizi sanmayın. Abartı ile süslenmiş bir masa, nişan tepsisi, çok katlı bir pasta, misafirlere dağıtılmak üzere hazırlanmış küçük hediyeler… Öyle kolay değil efendim nişan yapmak. Acaba bunlardan birazı eksik olsa olmaz mı? Olmaz efendim ne mümkün? El âlem ne der, paraya kıymamış da cimrilik etmiş der. O zaman hepsi tam olmalı. Maddi imkân yok. Bir şekilde ödenir canım yeter ki mutlu olsunlar da. O da yok maalesef…

 Böylesine abartılarak kurulan yuvalar ne acı ki bir yılı doldurmadan dağılıyor. Peki neden? Göze hitap etmekten gönüllere hitap etmeyi unuttuk da ondan. Oysaki göz ihmale gelse de gönül ihmale gelmezdi. Modernizme ayak uydurayım derken ihmal bıraktığımız yüreklerimiz gösterişe müptela içten bir sevgiye muhtaçken nasıl mutlu olalım?

 Yok artık dediğimiz şeylerin sayısı artıkça mutluluğa ve samimiyete ulaşmak da bir o kadar zorlaştı. Doğum günleri, bebek mevlitleri, nişanlar, kınalar, düğünler ve misafirler için yapılan hazırlıklar aşırıya kaçmamakta fayda var diyorum. İnsanlara göz zevki yaşatmak uğruna veya sırf desinler diye haram olan israfı meşrulaştırmayalım. Bu tür özel günlerimiz için elbette ki özen olmalı. Lakin işi abartmamakta fayda var.

 Bu faydayı düşünelim ve değerlendirelim değerli dostlar. İnanın ki kazançlı çıkan bizler olacağayız. Bu tür abartılı işlerin zamanımızı işgal etmesine müsaade etmeyelim. Eşyaya ve maddeye verilen emeklerimizin en azından bir kısmını insana veremeye çalışalım. Gönüllerde de süslü izler bırakalım. Hatta lüks daireler inşa edelim yüreklere. Olmadı tek odalı evler de yeter. Ama ne yapıp edip bir gönle girelim. Olur ya belki içten bir gülüş yakalarız huzura bir adım yaklaştıran…

Yazarın Diğer Yazıları