Nesibe Aldemir

Yasaklı caddelerden yasaksız yollara

Nesibe Aldemir

 Kaldırımları dinledim dün. Trafiğe kapalı yolların üzerinden geçtim. Onca gürültüyü, tekerleği, ayakları, hüzünleri, sevinçleri taşıyan caddelerde yürüdüm. Halinden şikâyetçi değillerdi hiçbiri. Yorulduk biraz dinlenelim demiyorlardı. Aksine eski günlerin özlemi vardı tüm zerrelerinde.

 Polis anonsları şehrin asırlık binalarında yankılanıyordu. İnsanların yüzünde maskeler, maskelerin üzerinde endişeyle etrafa bakan iki çift göz…

 Adım adım birbirinden kaçan insanlar. Acil olan işlerini yetiştirmek için koşturanlar… İki gün sokağa çıkma yasağının ardından derin uykusundan uyanan şehir solgun bakıyor insanlara. Güneş doğmakta naz ediyordu. Kuşlar ise kanatlarını gönülsüzce çırpıyordu gökyüzüne. Çocuk sesini özlemişti parklar, bahçeler, sokaklar… Ulu çınarların gölgesi yoktu caddelerde, banklarda.

 Sıradandı her şey bundan günler öncesinde. Hayatımızı beğenmiyorduk. Herkesin dilinde şikâyet şarkıları vardı. Elimizde olanı görme basiretini yitirmiştik. Onların güzelliğinin farkına varmadan hep daha iyisini daha güzelini istiyorduk. Madde ile aramız gayet iyiydi. Sanal dünyada mutluyduk, geziyor, yiyor, giyiniyor ve bunları çok güzel sergiliyorduk. Yaşamı sosyal medyanın sosyal ağlarına teslim etmiştik. Gittiğimiz mekânın tadına varmak yerine yapmacık öz çekimlerle zamanı öldürmeye alışmıştık. 

 Ailemiz ve evimiz en çok kaçtıklarımızdı. Gün geldi, günler geldi ki günleri, saatleri bu kaçtıklarımızla geçirmek zorunda kaldık. Hayat sahip olduklarımızı hatırlattı. Bunun yanında sıradan gördüğümüz birçok şeyin aslında büyük bir nimet olduğunu da aklımıza geldi.

 Kul olduğunu, aciz olduğunu, Yüce Allah’ın bize verdiği ne varsa hepsinin geçici olduğunu unutan yüreğimiz derin uykusundan uyandı. Üzerinde maddeden yapılmış yorganını kaldırdı. Ve etrafa duruca baktı. Her gün yanımızda olan çocuklarımızın sesi bir başka geldi kulağımıza. Evin sıradan gördüğümüz köşelerinde kitap okumanın tadına vardık. Hiç girmediğimiz, kirlenmesinden korktuğumuz koca salonumuzun kapısını açtık. Cemaat ile namaz kılmanın güzelliğine duvarlar dahi gülümsedi. Mescit oldu, mektep oldu evler.

 Yeri geldi oyun arkadaşı olduk çocuklara, yeri geldi öğretmen. Zamanı güzel geçirmenin yollarını ararken yüreğimizde asılı incileri keşfettik. Birbirimizi tanıdık. Birbirimizin yüzünü gördük. Ara ara dışarı çıkmanın özlemi kalbimizi dürtmedi değil. Fakat hayatın getirdiği zorluklar neticesinde geç saatlere kadar çalışmak zorunda olanlar evlerine hasretti. Onlar biraz da olsun evlerinin ve çocuklarının yüzünü gördü. Bunlar bugünlere iyi açıdan bakmamızı sağlayan güzellikler. Bu güzellikleri keşfetmek gerek ki biraz olsun yüzümüz gülsün.

 Bu süreci sabırla, duayla ve sahip olduklarımızın değerini anlamakla geçirmekte fayda var değerli dostlar. Küçücük bir virüs tüm dünyayı hem maddi hem de manevi anlamda sarstı. Bu sarsıntıdan daha az hasarla çıkmanın yolu trafiğe açık. Yürekleri birbirine kenetleyen sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış, iyilik gibi caddelerde sokağa çıkma yasağı falan da yok. Yürek şehirlerimize dönelim o vakit. Yasaksız yollarda yürüyelim, koşalım. İnsanlığı diriltelim, imanımızı kuvvetlendirelim. İnancımızın gereklerine olan bağlılığımızı gözden geçirelim. Ve unutmayalım ki Rabbimiz şöyle buyurur; “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirâh Suresi 5. Ayet)
 

Yazarın Diğer Yazıları