Nesibe Aldemir

Sosyal Mesafesiz

Nesibe Aldemir

Salgın hastalık süreciyle olan imtihanımız devam ederken insanların kısımlara ve kesimlere ayrılığı daha da belirginleşti. Salgını oldukça abartanlar veya rahatlığıyla rahatsız edenler… Orta yolun yolcusu olamadık gitti. Gerçi minibüs ve otobüslerde ne sosyal mesafe ne hastalık korkusu var. Malumunuz insanlar işe aşa yetişmek zorunda. Bu zorunluluklar maalesef ki salgını unutturuyor.

 Salgın hasebiyle insan sağlığından daha önemli bir şeyin olmadığını anladık, anlattık. Fakat zorunlu olan bazı durumlar insan sağlının değerini düşürmüyor değil. Tıkış tıkış otobüs ve minibüslerle işe gitmek için mücadele edenlerden söz ediyorum. Her ne kadar sosyal mesafe diye haykırırsak haykıralım toplumun yüz yüze olduğu gerçekler bu mesafeden oldukça yakın bizlere. Yeter ki hayata karışalım ve daha yakından bakarak görmek isteyelim. 

 Sevgili siyasiler, kıymetli bürokratlar, elleri eldivenli elitler iş yerinize, makamınıza çok defa değil bir defa toplu taşıma araçlarını kullanarak gitseniz durumun vahametini gözlerinizle görebilme fırsatınız olacaktır. Özellikle mesai saatlerini seçseniz ayakta da olsa maskenizle yer buldunuz mu sizden iyisi yok emin olun. Çünkü toplu taşıma araçlarında yolculuk edenlerin tek maksadı iş yerine vaktinde yetişebilmektir. Kaldı ki salgın hastalık ortalıkta gezedursun. 

 Ek seferlerin sayısının artırılması normalleşme sürecine büyük katkı sağlayacağı inancındayım. Aylarca eve kapanan çoluk çocuk genç yaşlı hepimiz salgının yayılmaması için mücadele ettik. Fakat bu mücadele tablosunun arkasında yaşanan manzaralarla karşılaşmak oldukça üzücü bir durum. İnsanların bu şekilde yaptığı yolculuktan kim sorumlu? Bu vebali kim sırtında taşır bilinmez? Ama sosyal mesafeden daha yakın olduğumuz gerçeklerin varlığı oldukça sarih.

 Devletimiz ve milletimiz yardım politikalarını başarılı bir şekilde yürütmek için büyük gayret sarf etti. Fakat hayat hiç de kolay yaşanmıyor. Dışarıdan sağlanan yardımlar bir yere kadar nefes aldırsa da esnafım, özel sektör çalışanım, günlük yevmiye ile çalışan işçim zor durumda ve ne zaman rahatlayacağı da büyük bir soru işareti. Bu nedenle insanlar işine sıkıca sarılmak zorunda. Bu zorunluluk ile toplu taşıma araçlarını da kullanmak durumunda.

 Gıda fiyatlarındaki artış, kira fiyatlarının yüksekliği, faturalardaki kabarıklık asgari ücret ile yaşamını idame etmek durumunda olanlar için hayatı bir hayli zorlaştırdı. Üzerine de salgını fırsat bilen fırsatçıların zalimliği eklenince her şey ateş pahasına dönüştü. Bu dönüşüm de insanları ruhi bunalımların eşiğine sürüklüyor. Maddi yoksunlukla birlikte manevi yoksunlukta baş edilmez bir hal alıyor. Uçurumun kenarına sürüklenen insan sabrı ise düşüp ölmek için bahaneye bakıyor.

 Bunlar çoğumuzun sosyal mesafeden baktığı ve görmediği toplumsal gerçeklerimizdir. Bunlara değinmeden geçmek bulutların arasında yaşamaya benzer kıymetli dostlar. Bulutlardan yağmurla birlikte aşağı doğru süzülerek yeryüzünde yaşananlara tanık olmak ve bu sıkıntılara kalıcı çözümler üretmek başta yöneticilerimiz olmak üzere hepimizin görevidir. Görevimizi bilmez de ondan uzaklaşırsak toplumsal sınıf farkı giderek daha da genişleyecektir. Kimisi cebinde dezenfektanla sosyal mesafede yürümekte naz ederken kimisi de toplu taşıma araçlarında kayıp olan aslanın midesindeki ekmeğin peşinden koşmaya devam edecektir.

 Toplumda yaşanan maddi sıkıntılar salgınla birlikte iki katına çıktı. Beklentimiz bu sıkıntıları gidermek için kalıcı çözümlerin üretilmesidir. Fakat bu beklentilerin gerçekleşmesi üç katı gelen su faturası, ertelenmiş kredi kartları taksitlerinin bir ayda gelmesi nedeniyle mümkün gözükmüyor. Temennimiz bulutların üzerinden yağmurlarla yeryüzüne inecek ellerin yeni umutlar yeşertmesidir. Bunun için taşın altındaki ellere ihtiyaç var. Derdi biriken esnafın derdini dinleyeceklere, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gence istihdam alanı sağlayacaklara, asgari ücretle geçinenleri anlayacaklara acil ihtiyaç var.  Bu anlayış için sosyal mesafesiz yaklaşımlara…

Selametle…

Yazarın Diğer Yazıları