Nesibe Aldemir

'Senin İçin Söylüyorum'

Nesibe Aldemir

Ne masum duran bir söz değil mi? Sizin de etrafınızda bu ve buna benzer cümlelerle lafa söze giriş yapanlar olmuştur. Kendini ve sözünü biricik gören, güya seni senden daha fazla düşünen düşünceliler...

Garip ki ne dert, ne zarar, ne sıkıntı görmüşsek genelde en yakınımızdaki insanlardan görmüşüzdür. Yaranın en büyüğünü açan onlar, o yarayı sıkıca sarıp canını yakarak kapatmaya çalışan da yine onlardır. Ah bu yakın olup da yüreğin en ırağında olanlar...

Çırpınan kelimeleri, ağlayan cümleleri, paramparça metinleri gelişi güzel okurlar. Okurlar da hissetmezler, anlamazlar ve bilmezler, insanın kıyıya vuran hâllerini... Hep yön vermeye çalışırlar. Geminin kırılan tahtalarından habersizce.

Kırıklardan usulca sızan sular dolar gemiye... Sonra yorulur insan. Gemiye dolan suyu boşaltmaktan. Söyler geminin gitmekte zorlandığını. İçeriye dolan suyu kovayla boşaltır da boşaltır. Fakat dümeni eline alan yine seslenir; Ben senin için söylüyorum. Bu yolculuk şuradan ve şöyle devam etmelidir."

Ve yol uzar gider. Senin için söylenenlerle... Bu sırada gemiden bir parçası daha düşer koca denizin ortasına. Ve gemiye dolan suları boşaltmaktan yine yorgun düşer, insan. Oysa gemi birçok limanı atlayıp da geçmişti. Onarılması mümkün olduğu zamanlar vardı. Fakat dümenciler bu zamanları müsvedde kâğıt gibi harcadılar. Onlar sadece kendi düşüncelerini doğru bildiler veya seni düşünüyormuş gibi yaptılar. Geminin düşen her parçasıyla biraz daha rahatladılar. Ya fark etmediler gemiye dolan suları ya da onun dibe batışını seyretme hayaliyle yaşadılar.

Yüreklerini kör eden bencillikleriyle gözlerine inen sis perdesini aralamak hiç akılarına gelmedi. Seni görmeden seni duymadan senin için söylüyorlardı. Sen denizin ortasında kalmışsın ya da ummanlara dalmışsın. Netice onları pek bağlamazdı. 

Ah dümenciler ah!

İnsana, akıl verip yol gösterirken sadece ve sadece kendisini köprünün karşına atmak isteyenler. Ne gemiyi ne de içindekileri düşünenler...

Sözde kalan sevgileriyle, göze yansıyan yakınlıklarıyla sözde seni düşünenler ve ne söylüyorlarsa senin için söyleyenler...

Özünde Fizan’a terkedilmiş bir yalnızlığın içinde kıvrananlar... Ne çok düşünenim var diyenler... Ne garipsin ah dünya! Yakın bir gurbetin çilesi sırtımızda büyük bir yük. Gemimiz suyla dolu. Kovaları indirip kaldırmaya takatimiz kalmamış. Fakat yolculuk devam ediyor... İçimizden düşen her parça insana rağmen. Yalnızlığın asil kollarında açan çiçekler misali. Biraz hüzün bir umutla bakıyoruz hayata. Bırakın hoşça kalsın içimiz, bırakın hoşça koksun çiçeğimiz…

Öyle ya “İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi” diyordu zarif mısralarında Cahit Zarifoğlu. 

Yazarın Diğer Yazıları