Nesibe Aldemir

SADECE SADELİK

Nesibe Aldemir

 Süsleniyor her yer.  Sofralar, evler, eşyalar kullandığımız ne varsa hepsinin üzerinde abartı izi. Sunum denilen bir çılgınlık! Renk renk olma yarışı onu da bırak bir dilim kekin servis yapılırken ki eziyeti... Sadece gözlere hizmete odaklı yaşanan hayatlar.

 Yeni icatlar içinde kullanılan bizler. Eşyaların ve sunumların içinde kaybolan değerler. Eşyaları kullanıyoruz efendim öyle değil mi? Hayır hayır eşyalar bizi kullanıyor da bu kibar köleliğimizi kimseye htirmiyoruz.

  Temizlik, düzen ve özen üçlüsü kadınların vazgeçilmez özellikleri olmalı buna itiraz yok. Temizlik imanındandır sözüne riayet etmek her Müslümanın asli görevidir. Mutfak da ev de kadının aynasıdır. Lakin kadın kendini buralarda unutacak kadar işi abartmamalı. Son dönemlerin gözdesi haline gelen sunum çılgınlığı hastalığına düşmemelidir. Zaman denen nimet kıymetlidir değerli dostlar. Rabbim dünya nimetlerinden en güzel şekilde istifade etmemizi emretmiştir. Zaman da bunlardan biridir. Eşyalar bize hizmet etmeli biz onlara değil. Tam tersi olursa eşyalar gibi duygusuz varlıklara dönüşüm başlar. Sadece göz ve görüntülere hitap etmiş oluruz. İki kare resim, yirmi dört saatlik durum ve birkaç kişinin övgüsü için değmez bu kadar eziyete!

  Allah’a ve Resulüne itaat eden misafirine ikramda bulunsun diyen Peygamberin ümmeti olduğumuzu elbette biliyoruz. Ama misafir demek bir hafta süren hazırlık demekse burada sıkıntı var demektir. Amaç gözlere hitap etmek, maksat gösteriş, gaye insanları memnun etmekse işimiz zor. Göz çabuk unutur, kusursuz bir tablo olmak kimin haddine! İnsanlar mı onların kimisi var ki ağzınla kuş tutansan onlar için pek bir şey ifade etmez.

  Günlerce saatlerce yapılan hazırlığı bile eleştirecek gücü kendinde bulan yapıda kişiler varken neden bu tercih? Gönüllere değil de gözlere hitap etme tutkusu? Oysa iz gözde değil gönülde bırakılır. Bir tatlı dil bir güler yüz değil midir yenen aşı ve ekmeği lezzetli kılan?

  Biraz samimiyet ile sadece sade olmak. Belki de budur bir bardak çayın tadı. Gerçekten mide dediğin bir şekilde doyar. Lakin gönül dediğin samimiyet, güler yüz, tatlı dil ve hoş sohbet ile doyar. Bu nedenleri göz önünde bulunarak misafir sofralarında yaptığımız israf ve insafsızlık meselesini değerlendirelim.

  Sadelikten uzaklaştıkça yapmacıklığa yakınlaştık. Eskiden bir çay onun da yanında bisküvi ikram edilirdi. Ama onları yanında bir şey daha vardı ki o da şimdilerin bulunmayan sıcacık ve doyumsuz muhabbet ortamıydı. Bitmeyen sohbetler. Ne günlerdi deyip eski günleri yâd ediyor büyüklerimiz. Aranıyor eski günler hem de büyük özlemle. Bu kadar varlık ve bolluk içinde kaybettiklerimizden mi bu huzursuzluk? Hayat sadece bir yemek yeme şenliği mi? İşte bu soruların sayısı arttığından beri samimiyet yerini yüzeyselliğe bıraktı. Peki ne yapmalı Eski günlerin huzur dolu misafir ortamlarına erişmek için? Belki de denememiz gereken sadece biraz sadelik iye düşünüyorum.

  Velhasılıkelam değerli dostlar, başını almış giden sunum telaşı içinde samimiyetimizi kaybetmeyelim. Misafir evin bereketidir. Misafir için hizmetin en güzel yapılmalıdır. Bunlara diyeceğim yok. Efendimiz en iyi örnektir misafir ağırlamak konusunda. Elbette misafirimize özen gösterelim. Evimizde ve elimizde olanın en iyisini ikram edelim. Lakin abartmayalım. İsraftan kaçınalım. Bizi seven bizi biz olduğumuz için sevsin. Bizimle görüşme amacı sadece yemek içmek olan kişileri memnun etmenin anlamı riyadan başka bir şey değildir. Her türlü nimetin bolluğu ile sınandığımız çağın bu tür aldatmacalarından uzak duralım. Zaman denilen kıymetli hazineyi riya için tüketenlerden olmamak duasıyla Allah’a emanet olunuz.

Yazarın Diğer Yazıları