Nesibe Aldemir

Ölünce Beni Kim Yıkayacak?

Nesibe Aldemir

İçimizde esen sonsuzluk rüzgârlarının esintisinden midir bilinmez ölümü kendimize uzak görürüz daima. Oysa ömür denilen nehir daima ileriye akar. Ve biz farkına varsak da varmasak da daima hızlı şekilde akmaya devam eder. İnsanoğlu bu nehrin önüne set olacak bir icadı henüz keşfedemedi. Sanırım böyle bir keşfi gerçekleştirecek güce de sahip değil.

Hayat denilen gerçeğin içinde yaşarken ölüm denilen gerçeği raflara kaldırarak yaşamak modern insanın en büyük handikabı olmuştur. Şehrin öte yanına taşınan mezarlıklar insana ölüm gerçeğini hatırlatmaz oldu. Değişen yaşam tarzımız nedeniyle ölüme yabancı düştük. Yakınlarımızı hastanelerde kaybedip son anlarına şahitlik edemez olduk. Taziyelerimiz ölümü hatırlayıp maneviyatın yaşandığı yerler olmaktan çıktı.

Dünya bizi içine öyle bir çekti ki maneviyatımız köreldi. Değerlerimizi kaybettik. Ölüm denilen gerçeği hatırlatan her şeyden uzaklaştık. Dünyaya yaklaştıkça her şeyimizin tamamlanacağına inandık. Fakat yetim kalan yüreğimizin sancısı bizi derin uykularımızdan uyandırdı. Huzuru başka başka yerlerde ararken arzu ve isteklerimizin kölesi haline geldik.

Gönül ile bağlanmadığımız ne varsa hepsi bizi bir bir terk eyledi. Birbirimize sarılmak yerine birbirimize sarar olduk. Dolaştı ipler elimize ayağımıza. Kardeşliğin damağımıza verdiği tadı unuttuk. Sıcak dostlukların bağını dilimizin keskinliğiyle keser olduk. “Beni”imizi büyütmek uğruna nice bahçeleri viran eyledik. Dedikodusuz yapılan muhabbetlerden zevk almaz olduk. Samimiyet şekil değiştirdi. Hümeze Süresinin birinci ayetini hayatımızdan çıkardık. İnsanların yüzüne gülüp arkasından konuşup alay etmenin adını şaka koyduk. Hayatı ciddiye almayınca ölümü de ciddiye almadık.

Oysaki Efendimiz “Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın” demişti bir hadisinde. Unutmak da aceleci olan biz insanlar, zor dönemlerden geçip yakınlarımızı kaybetmemize rağmen ölümü de tez vakitte unutur olduk.

Son dönemde gündemimizde olan Gassal dizisiyle yeniden ölümü anmak ve hatırlamak her birimizi ayrı derecede etkiledi. Hüzünlendik, ağladık ve ölümü hatırladık. Özümüzde var olan güzelliklerin farkına vardık. Belki hatalarımızı fark ettik. Ve onları terk etmeye niyet ettik. Teneşire yatırdığımız ruhlarımızla hasbihal ettik. Belki hüzün yağmurları düştü içimizdeki çöllere belki solan güllerimiz yeniden canlandı. Ve hiç düşünmediğimiz bir sualin peşine düştük; “Ölünce beni kim yıkayacak?" Bu sorudan ziyade nasıl ve nerede öleceğiz soruları da zihnimizi meşgul eyledi.

Duygulandık ve özümüzü perde perde saran tozları kazıdık. Kazıdıkça çıkan tozdan utandık. Belki de ölümden değil ölüme hazırlıksızlığımızdan korktuk. Nicemiz bir ölünün kabre varan yolcuğuna bu dizi vesilesiyle ekranlarda şahit oldu. Kaçtığımız sonun aslında ebedi bir başlangıç olduğuna ikna olmadığımızdan ölümden ürperir vaziyetteyiz.

Velhasıl, uyandığımız her yeni günün bize sunulmuş bir fırsat olduğunu hatırlayalım. Ömür nehri kurumadan hayat denen sermayenin kadrini bilenlerden olalım. Yaradan ile aramızdaki bağı güçlendirelim. Unutmayalım ölüm ki insana bir nefes kadar yakın. Bizlere yüzü soğuk diye tabir edilen ölümü bir kez daha anlatan ve hatırlatan Gassal dizisine emeği geçenlere yürekten teşekkür ediyorum vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları