
Nerede O Eski Bayramlar
Nesibe Aldemir
Nicedir umudunu kaybetmiş yüreklerin sevincidir bayramlar. Rahmet ayının ilkbaharıdır. Derin kaygılardan arınmış neşedir. Sevinçten kalplerinde kandiller yanan çocukların parlaklığıdır. Topraktan başını sakince kaldıran tohumların güneşle buluşması gibidir bayramlar. Bir dirilişin bin uyanışın adıdır. Rahmettir, berekettir gönül coğrafyamıza…
Herkes payına düştüğü kadarıyla nasiplenir bu güzel ve özel günlerden. Kimi sevindirir de sevinir, kimi güldürür de güler, kimi hatırlar da hatırlanır, kimi güneş olur ısıtır da ısınır, kimi yağmur olur çöllere düşer, kimi gözyaşlarını siler, kimi sever de sevilir… Hasılı verdiğinin fazlasını alır insan.
Yüreği ısıtan, kalbe değen bir s/özle de olsa gönül alanlar heybesinde insanlık biriktirir. Bir mazluma umut olanlar, bir çınarın gölgesine oturanlar ardından dualar biriktirir. G/özleriyle de olsa insanın içini ısıtanlar ayazlara sıcaklıklar biriktirir. Neşesiyle kederi dağıtanlar, vardığı yere huzur götürenler yıldızlar biriktirir karanlık geceleri aydınlatan.
Bayram ki tüm sıcaklığıyla ısıtır kalplerimizi. Isınmıyorsa kalpler içinde biriken tortulardandır. Yine onu saran çeşitli hastalıklardan korunamadığımızdandır. Haset, kin, kibir, küslük ve dahi kendini bilmezlik… Tüm bu duyguların esiri olunca huzuruna nail olamadığımız bayramları suçlamakla geçiyor vaktimiz. Ve dillere pelesenk olan o söz yankılanıyor her yerde; “Nerede o eski bayramlar?” Her çağın kendine göre zorlukları ve kolaylıkları olduğunu unutuyoruz.
Eskiyi arayan sözlerimiz olsa da özlerimiz seküler hayatın arayışıyla yanıp kavruluyor. Madde dünyasındaki mükemmellik arayışımızı mana aleminde sürdürmediğimiz için bayramların da tadı kalmadı. İnsana değer vermenin zül görüldüğü bir çağın ortasında yaşamak aklımızı kalbimizin önüne geçirdi kıymetli dostlar. Akıl ise bize bir yere kadar yoldaş oluyor.
Bunca nimetin bunca rahatlığın içinde isyana, şikâyete varan diller mi dersin mutluluğun tanımını madde ile sınırlandıran çizgiler mi? Görselliğin ayyuka çıktığı vakitlerde gönülleri kemiren yokluk duygusu içinde var olduğunu hissedenlerimiz az. Misafir olduğumuz şu fani alemde baki olduğumuzu sanarak geçirdiğimiz her an ziyandayız. Bu haseple geçmiyor içimizdeki yaralar. En ıssız çöllerde Hira’sına çekilmiş yaşıyor gönüller. Birkaç görüntü sızıyor içeriye ve birkaç alışıldık cümle. Yine de hayatla temaşa edemiyor ve kopukluklar yaşıyoruz. Ekranlara bakan gözler özlerle ünsiyet kuramıyor. Samimiyet, samimi niyet rengini yitirmiş.
Ne kaybettiysek onu bulmanın adıdır bayramlar. Bulamasak dahi aramanın adıdır bayram. Bir çocuğun sevincinde, bir çınarın gölgesinde, çizgilerinde yaşanmışlığın g/izini taşıyan büyüklerin yüzlerindeki tebessümde… kırgınlıklara, yorgunluklara ve tüm yaşamışlığa rağmen farklı düşünüp farkındalıkla hal sergilemenin adıdır bayramlar. Göğün maviliğine tül perde misali düşen ağaçların çiçekleri gibi beyaz, pembe, mor, kırmızı rengarenk düşelim düşlerin ötesine. Niyetlerimizle dirilelim. Güzelliği görmeyenlere rağmen güzelliği yaşatalım. Müslüman olmanın ve insan kalmanın şerefine nail bir bayram geçirmeyi Rabbimden niyaz ederim. Doğu Türkistan ve Gazze’de yaşanan zulmün son bulduğu bayramlara tez vakitte kavuşmayı bizlere nasip eyle Allah’ım.
Bayramınız bayram ola, bayramınız mübarek ola kıymetli dostlar…