Nesibe Aldemir

Karantina Günlerinden Zamana

Nesibe Aldemir

Kulağa pek hoş gelmeyen bu durumun içinde olmak zor elbette. Fakat hayat öyle bir yol ki karşımıza çıkan her taş her çiçek ayrı bir iz bırakıyor kalan ömrümüze. O izler yeri geliyor ışık oluyor ömrümüze, yeri geliyor sabrını yüceltiyor içimizdeki nehirlerin. 

Ve bir adım daha yaklaşıyor insan; kendine ve onu yoktan var eden Rabbine. Yıllar film şeridi misali gözünün önünden geçmiyor değil. Yaşadıkları ve özellikle de yaşayamadıkları... Ağrıdan sızlanan bedenine eşlik ediyor yürek yangını. Ölüme ne kadar yakın olduğunu hatırladıkça Allah (c.c)'a olan yakınlığını hatırlıyor. Her an yanında olan Rabbiyle baş başa kalmanın güzelliğini hissediyor. Sahi insan diyorum ne kadar da yalnız bir varlık. Kalabalık caddeler, insan kaynayan sokaklar...

Yalnızdır insan tüm bunlara rağmen. Neden mi çünkü bencilliğin şehri saran gölgesinde atar adımlarını. Bağlı olduğu her şeyin uzağındadır aslında. Can, ciğer, kan bağları... Bu nedenle yağmura, güneşe, soğuya, sıcağa alışmalıdır insan. Yalnız yürümeye, yalnız doğmaya, yalnız ölmeye...

Korkma diye sesler geliyor kulağıma teslimiyetimden habersiz. Teselli yüklü cümleler... Merak edenler... Samimiyetini hissettirenler... 

Türlü türlü işte kainatın içinde varlığını sürdüren yürekler. Kimi yüreğiyle yürekliliğini hissettirir. Kimi "Burdayım" der, varlığını kapladığı alanla kanıtlayarak. Evet, vardır ama yoktur aslında. 

Her şeyi duruca gözden geçirecek bol bol vakit vardı. Zaman yok derdim çoğu zaman. 
Ertelerdim hayatı, ötelerdim kendimi. Şimdi içindeyim tüm dakikaların. Tefekkür için, zaman senin, okumak için, dinlenmek için. Belki hayatı temize çekmek için. Mısralar içinde kaybolmak için. Neydi zaman diye sormak için? "Zaman içinde yaşadığın her andır. 
"Zaman, halen yaşıyor olmaktır." Zaman, iyilik için beklememektir." "Zaman, samimiyettir." 
Zaman, yalın ayak yürütmekti hayatın tozlu yollarında." Zaman yoldaş, zaman sırdaştı." 

Aslında hep var olandı. Ama biz onu yok etmeye çalıştık. Korkularımızı gizlemek için. Kılıf aradık kaçışlarımıza onu bulduk nihayetinde. Ama öyle bir an geliyor ki odanızın duvarlarıyla birlikte dile geliyor zaman; "İşte tam karşındayım. Yıllardır bana hasret olduğunu söylüyordun. Gözündeki perdelerin arkasına gizlenmiştim. Beni çok uzaklarda zannetin avuçlarının içinde gizliydim. Neden beni arama zahmetine girmedin ki? Yoksa sen mi benden kaçtın? Çünkü ben doğan güneşe de eşlik ederim batan güneşe de. Güneş gider ben karanlıkta akmaya devam ederim. Keskin dişlerim var yılları kemiren. Bunu görmek için beni görmen gerekirdi ilk başta. Şimdi karşındayım, tanıştığımıza memnun oldum."

Bende memnun oldum zaman. Yaşamaya ve yaşlanmaya hazırım. Alnıma yazıldığı kadarıyla ömrümü seninle geçirmeye. Bir çiçeğin kokusunda, suyun akışında, yağan karda, esen yelde, savrulan yapraklarda sana gülümsemeyi ihmâl etmeyeceğim söz. Hüzün sarsa da gönül bahçemi, mevsimsiz bırakmayacağım seni. Hayatın beni sarmasını bekliyordum sıkıca kollarına. Zamanım yok diyordum ona gitmeye. Şimdi seninle kol kola yürüyeceğim hayata. Ona sarılmamak için bahane kalmadı...

Yazarın Diğer Yazıları