Nesibe Aldemir

İNSAF MI İSRAF MI?

Nesibe Aldemir

Mübarek Ramazan ayının içerisindeyiz. İftar ve sahur sofraları büyük bir sevinçle kuruluyor.

Akrabalarla ve dostlarla iftar açmak bir başka güzel oluyor. Büyük büyük kurulan iftar sofraları insanın içindeki umutları da büyütüyor. Birlikte açılan iftarların tadı bir başka oluyor.

 Tüm bu güzellikleri yaşarken israf konusunda duyarsız davranmak tuttuğumuz oruç ile çelişiyor. Hiç doymayacakmış gibi pişirilen yemekler, fazla fazla alınan ekmekler ne yazık ki ziyan oluyor.

 Gerek yurdumuzda gerekse diğer Coğrafyalarda yoklukla mücadele eden insanlar varken bizlerin insafsızca yaptığı bu israf yediğimizin içtiğimizin bereketini ve tadını kaçırıyor. Ayrıca yerken şifa bulmayı ümit ederek yediğimiz yiyecekler israf konusundaki dikkatsizliğimiz nedeniyle tat da vermiyor.

 Çöplerin içinden kâğıt, plastik ve bazı atık maddeleri toplayarak ekmeğini kazanma derdinde olanların varlığından haberdarız. Minik minik eller çöp konteynerlerinin içinde bir parça kâğıt arıyordu. Bir kız çocuğu, dağılmış saçlarının ipek yumuşaklığını fark eden bile yok. Korkusu açlık iken, korkusu hayatta kalma savaşı iken minik yüreğindeki atışlar kimin umurunda? Göze takılan hüzün dolu bir tablo…

Ah hayat deyip bir iç çekiyor insan! Bir yanda iftar sofralarındaki onca nimetlerin kıymetini bilmeyenler, bir yanda bu küçük kız çocuğunun çizdiği hüzünlü tablo!

 İnsafın temeli olan vicdan bazen sağır bazen kör ya da bir şeyleri görmemek için kaçışta. Ama nereye kadar? Çeşit çeşit yemeklerden oluşan bir iftar davetinden dönerken illa ki bir çöp Konteynerinin kenarında yaşam savaşı veren bir çocuk görebilirsiniz. Gerçi görmezden de gelebiliriz seçenek size kalmış. Ya İnsan olduğumuzu hatırlayarak insaf etmek. İnsafı hayata ve harekete geçirerek israftan kaçınmak. Ya da insafsızlığımızı kabul ederek yaşamak.

 Misafir alarak iftar yemeği vermek yapılan israfın üzerine perde olmuyor. Bir gerçek var ki bugün ziyan olan yemeğin ekmeğin haddi hesabı yokken bir yandan da ziyan olan insafımız içimizdeki samimiyeti israf ediyor.   

 Belki farkında değiliz ama nimetlerin israfını yaparken kendimizden de neler kaybediyoruz. Merhamet, vicdan, insaf, samimiyet... Tüm bunların insanlıktan arınması demek felaket demektir. Bir parça ekmeğe duyulan saygı onu Yaratana duyulan sayıdır. Rabbimin yarattığı nimetlere saygılı olarak şükürde bulunmak hem ömrümüze bereket katar hem hanemize.

 Yaşarken gerçeklerle yüzleşmek insanı doğru olana yaklaştırır. Hayatın acı tablolarından kaçmak veya tabloya sadece acıyarak bakmak körelen vicdanın işidir. Bu mübarek Ramazan ayını vesile bilerek insaf üzerine yoğunlaşalım. Aşın, ekmeğin israfının önüne geçelim. İsrafa vermek yerine ihtiyaç sahiplerine verelim.

 Gönül gözümüze zarar veren israftan kaçınalım. Her alanda olduğu gibi israf hakkında da Kur’an bize altın öğütlerde bulunmuştur. “Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” (A’raf Suresi, 7/31) Rabbim verdiği nimetlerden istifade etmemizi buyururken israf edenleri de sevmediğini açıkça söylemiştir. Tercihimizi insaftan yana yaparak Allah’ın sevdiği kul olmak için gayret gösterenlerden olmak duasıyla Allah’a emanet olunuz.

Yazarın Diğer Yazıları