Nesibe Aldemir

Hüzün durağı

Nesibe Aldemir

Hüzün, kalbin ve aklın süzgecidir. Merhamet kapısının anahtarıdır. Durakların en sessizi fakat hislerin en derinidir. Rüzgârların en hoyratı, yağmurların en sağanağıdır.

Ömür zamanla sarmaş dolaş akıp giderken hüzün durağına uğramadan geçmiyor. Bu durakta hayat kimileyin ağır bir yük misali omuzda taşınmaz hale geliyor. Umutlar menekşeler misali soluyor. Ve başka bir renge bürünüyor hayat insanın gözünde. 

Hüzünle demlenen yürek, toprağa daha yakın hisseder kendini. Bulutları daha derinden algılar. Gözler, hayata acının boğazda bıraktığı tadın rengiyle bakar. Sözler biraz düşer biraz kalkar ayağa. Ve cümleler yarım kalır varmadan noktaya. Mısralar üç noktayla vuslata ermenin tadına varır. Anlatmanın da önemi kalmaz anlaşılmanın da…

Hüzün durağı, en büyük arayışların başlangıcıdır. Gönül gözüyle görmenin tadına varılan yerdir. Küçük harflerle, yarım kalmış cümlelerle anlatırsın derdini. Benliğinden sıyrılır, yalın ayak yürürsün taş, diken yollarda. 

İçini eskisi kadar yakmaz yalanlar, yapmacık duygular. Sevmenin gönülden gelen bir his olduğunu kabullenirsin. Ve hayat bu durakta en büyük derslerini verir insana. Hissedene, duyana, görene ve anlayana...

Gerçeklerin bu kadar can yakıcılığına, insanlar için menfaat söz konusu olduğunda onların bambaşka biri olduğuna, vefasızlardan vefa beklemenin gereksizliğine, kalbinde merhametten bir tuğlası olmayandan merhamet beklemenin manidarlığını… Ve daha nice köprülerin altında akan suların acımasızlığına şahit olursun.

Biraz da baharda yaşanan kışlar misalidir, hüzün. Hiç beklenmedik zamanda çıkar insanın karşısına. Hani sen her şey yolunda hissedersin. Çiçekti, güneşli havaydı derken toprakta filizlenen her tohuma göz kırpar, her açan çiçekte umudun kokusunu alırsın. Fakat gel gör ki beklenmedik bir fırtına çıkar ve tüm umudunu sarsar. Çiçeklerin üstüne yağan karlar, hüzünlü bir bakışla veda ederler sana. Ve böylece bahar da hüznün rengiyle boyanır. 

Biraz koyu biraz solgundu hüznün rengi. Lakin ilaçtı yüreğin her zerresine. Hüzün durağına soluk veren “Tefekkür, Tevekkül ve Teşekkür” ile renklenmiş boyalar... Tabloya işlenen eseri bu denli muhteşem yapan üç T… 

Kalbi olgunlaştıran, hayatı yaşanır kılan… İnsana biraz daha duygudaşlığı öğreten, yüreği merhametle süsleyen, derinlerin serinliğine vardıran… 

Ve seslendi bir yolcu içimdeki seslerden habersiz; 

-Durakta inecek var!

Hangi durak dedim içimden. Hüzün durağı mı? 

Ah bilseler insanlar! En güzel eserlerin bu durakta verildiğini, bu durakta gönül duvarının dökülmüş sıvasının yeniden onarıldığını… İnsanlar hüznün kıymetini nasıl da bilirlerdi, o vakit. Ondan şikâyet etmek yerine sıkıca bir sarılırlardı gitmeden bir kez daha…

Ve sonra yine seslenirlerdi;

-İnecek var hüzün durağında.

Yorumlar 1
Süleyman Boyraz 01 Nisan 2021 00:29

Kardeş ağzınıza ve kaleminize sağlık iyki varsınız ya bu zaman zor bir zaman sanki bir güç bizi kıyamete hızla itiyor ve bizler durduramıyoruz

Yazarın Diğer Yazıları