Nesibe Aldemir

Dostlar Bizi Okulda Görsün

Nesibe Aldemir

Pandemi nedeniyle aksayan yüz yüze eğitim geçen hafta itibariyle başladı. Haftada iki gün okula gidecek öğrenciler, okula devam edip etmeme konusunda serbest bırakıldı.

Üzülerek söylemek isterim ki öğretmenlerin de öğrencilerin de okula gitmek gibi bir hevesi yok.  Veliler de durumun rahatlığına alıştı. İstisnaları bu çemberin dışında tutuyorum.

Elbette ki okulu çok özledik ona diyeceğim yok. Tüm düzenimiz alt üst oldu. Çocuklar da aileler de bu süreçte çok yıprandı. Eğitimciler istedikleri özveriyi "cam cama" veremediler. "Can cana" eğitimin yerini hiç bir eğitimin tutamayacağını da bu zaman zarfında anlamış olduk.

Öğretmen ile öğrenci arasındaki göz teması konuların anlaşılmasındaki en büyük etkendir. Öğrencinin dersi anlaması, dersin içinde olması kurulacak gönül bağıyla ilgili olduğu kadar beden bağıyla da ilgilidir. Pandemi hasebiyle tüm bu güzelliklerden uzak kalan eğitimci ve öğrenciler çok zor bir süreç yaşadılar. Bu süreci telafi edecekleri "bir ders" dahi çok ama çok önemlidir. Fakat öğretmenler de öğrenciler de okula gitmemek için büyük bir çabanın içindeler. Tedirgin olmalarını açıklayacak sebepler elbette ki var.  Aşı süreci henüz tamamlanmadı. Bu süreç tamamlanmadan yüz yüze eğitime geçilmesi oldukça manidar. Üstelik okulları göstermelik bir açılışa konu etmenin kime ne faydası var. Lisedeki evladımın okul grubuna gelen mesaj anlatmak istediklerimi özetler nitelikte;

"Merhaba arkadaşlar, pazartesi yüz yüze eğitime geçilecek;

1. Gelmek zorunlu değil.

2. Gelmemek için dilekçe vermenize gerek yok.

3. Gelseniz bile yoklama alınmayacak.

İyi günler."

Kısaca okula gelmeyin mesajı içeren bu gönderi elbette ki resmi yazılar dairesinde yazılmış. Gönderen öğretmen de görevini yerine getiriyor. Peki, şeffaf olmak gerekirse bu mesajı alan liseli öğrenci okula gider mi? Mümkün değil gitmez. Gitse de eğitim amacıyla gitmez.

Bizler kendimizi kandırıyoruz değerli dostlar. Bu sebeple de olduğumuz yerde saymaya mahkûmuz. Öğrencilerimiz için verimsiz geçen eğitim dönemleri büyük bir kayıp. Bir saati bırakın dakikalar bile çok kıymetli. Fakat önceden notları belirlenen öğrencilerimiz maalesef ki bu bilinçte değil. Notları ile çocuğunu değerlendiren biz veliler de işin ciddiyetini anlamakta güçlük çekiyoruz. Yaptığı işin hakkını vererek gönülden yapan öğretmenlerin dışında kalan eğitimcilerin de canına minnet.

Dostlar bizi okulda görsün misali. Okuyor, okutuyor, okutuluyoruz. Sınıf geçiyor, diploma alıyor, okullardan mezun oluyoruz. Notlar, karneler, sınavlar... Göstermelik ne varsa hepsi tamam. Fakat bizler hep eksik. Okullar açıldı ama kapalı. Öğretmenler okulda öğrenciler sırada eksik.

Sonra bir gencin sesi duyulur tüm acı gerçekleri yüzümüze vururcasına; "Nerede bu öğrenciler demeyin hocam. Siz okula gelmeyin dediniz. İki kişinin katılım sağladığı canlı derslere de elveda. Biraz para kazanmalıyım. Asgari ücretle geçim kavgası veren babama destek olayım. Garson lazım mı ağabeyim?"

Vesselam…

Yorumlar 1
Ali yaşın 12 Haziran 2021 22:06

Nesibe hanım, yerinde ve güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim. Bu durumda öğrenciler malesef ki okula falan gitmezler. Gitselerde zaten bomboşlar. Yine öğrenmek için değilde, gitmiş olmak için giderler Maalsefki günümüzde, yüksek okul bitirmiş birçok boş beyinli, aklını kullanmayan kişiler var. Matematik hocası, tapuda ki hissesinin kaç metre (pay / payda) olduğunu hesap edemiyor. Fakultede okuyan bir öğrenci, talap edeceği bir konuda dilekçesini kendi yazamıyor. İşte acı gerçeklerimiz bunlar. Bomboş öğrenciler Hayırlı akşamlar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları