Nesibe Aldemir

Denemeye değer mi?

Nesibe Aldemir

Çok değil geçtiğimiz günlerde gerek medyada gerekse sosyal paylaşım mecralarında bir grup tarafından çekilen sosyal deney videosunu gözümüz dolu izledik. 

Yer Diyarbakır. Zaman insanlık. Kahramanlar ise koca yürekli minikler. Olay videoyu çeken kişilerden birinin satış yapan çocuklara aç olduğunu ve karnını doyuracak paranın üzerinde olmadığını söylemesiyle başlıyor. Deneyden, videodan habersiz çocuklar tabiri caizse yüreklerini yere seriyor. Yalın, duru bir şekilde seve seve şehirlerine gelen insanları ağırlamaktan onur duyuyorlar.

Ekran karşısında olanların şaşkınlığı onlarda yok. Paramız biter mi kaygısı yok. Bunlar ya yalan söylüyorsa diye bir hesap kitap yapma da yok. Var olan sadece ve sadece insanlığın en canlı izleri… Yaşamın her anına taşınan izler. İnsanlığın diri olduğunu gösteren izler…
 Medeniyetin ve gelişmişliğin sözde öncüsü batıya doğru gittikçe silinen bu izler doğuda yerini korumaya devam ediyor. Ve insanlar bu izlerin üzerinden unutulmaz nakışlar işliyor yüreklere… Kalacak yeri olmayana evini açan mı dersiniz yiyeceği olmayana sofrasını seren mi dersiniz… Onların penceresinden bakınca bunlar hayatın olağan halleri aslında. Onlar için şaşırmak şurada dursun bunun aksini düşünmek olağanüstü olan bir durumdur. 

Peki, bu denemeye değer mi? Sosyal deney ihtiyacı neden doğdu? İnsanlar denenmek ister mi? Bundan hoşnut olacak bir kitle olduğu kadar rahatsız olacak bir kitlenin varlığı da söz konusudur. Ya da her sosyal deney verilmek istenen mesajı yerli yerince ifade etmeyebilir. Bu sebeple deneyi gerçekleştiren kişilerin çok dikkatli olması gerekir. Her işin bir usulü bir adabı vardır. 

Geçtiğimiz günlerde tepkiler yağdı sosyal mecrada dolaşan bir videoya. Tepki yağan videonun mimarı genç kardeşlerimin niyeti iyilik yaparak farkındalık oluşturmaktı. Fakat deneye tabi tutulan teyzenin gözyaşları bu işin böyle olmayacağını kanıtladı. Adabın, üslubun ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerek. Aksi halde senin iyilik yaptığını düşünerek attığın adım bir kalbin kırılmasından ve rencide olmasından başka bir işe yaramayacaktır. Yaptığın iyilik anlamını yitirdiği gibi karşı tarafı da üzecek. Bu haseple iyiliği de yaparken adabına uygun hareket etmek gerekir. Balı tatlı tatlı yemek varken zehir katıp yemenin manası yok diye düşünüyorum. 

Kimsenin bu şekilde kimseyi üzmeye hakkı da yok. Sosyal deney veya iyilik yapıyorsan haddini bilmek en büyük sorumluluğundur. Adımlarını kırmadan, dökmeden at. Yol ancak bu şekilde farklı yürünür. Adımlar ancak bu şekilde atılarak farkındalık oluşturur. 

İnsanlık “insanca” diri tutulabilir değerli dostlar. İnsanlığın ölmediğini gösteren her kare, her hikâye, her paylaşım yürek bağında ılık meltemler estiriyor. Bu bağlamda güzelliklerimizi yansıtan her paylaşım değerlidir. Kadim kültür ve geleneğimizin özünden doğan “insanlığın” halen ayakta olduğunu gösteren sosyal deneyleri izlemek umutlarımızı tazeliyor. Öyle ya insanın insandan kaçtığı bir çağda yaşıyorken bu güzelliklere şahit olmak gibisi yok.
 Selametle…
 

Yazarın Diğer Yazıları