Nesibe Aldemir

Çağın Vebası

Nesibe Aldemir

Günlerdir sırtını bize dönen güneşin verdiği ışığı ararken aklıma güneş gibi girdiği ortamları aydınlatan insanlar geldi. Onlarla birlikte iken zamanın nasıl aktığını bilmeyiz. Muhabbetin rengi öyle koyulaşır öyle koyulaşır ki kalbimizin üzerini bir gökkuşağı sarar.

Birinin hayatına dokunmak, vardığı yeri güzelleştirmek gibi gayelerden hayli uzak düştük. Varsa yoksa kendi dünyamızın kölesi haline geldiğimiz günden beri yüzümüzde tebessüm çiçekleri açmaz oldu. Dünyanın gri renginden şikâyet ederken kalbimizin dünyaya verdiği renklerden habersizce yaşadık.

Yeni dünya düzeni bizi bize kavuşturacağını vadediyor olsa da bizi bize yabancı eyledi. Onca emek verip kurduğumuz dostluk ve arkadaşlık bağları kolayca kopar oldu. Kan bağımız da can bağımız da incecik ip misali kopmaya hazır halde bekliyor halde.

Vaziyetler böyle iken mutsuz insan profilleri çoğalmaya başladı. Dünya nimetlerinin içinde boğulan, hayatı her şekilde kolaylaşan bizler, bir türlü mutlu ve huzurlu olamadık. Etrafımızdaki kalabalıklara rağmen yalnız bir şekilde köşelerimize çekildik. Ağzımızdan çıkan sözler yapıcı olmak yerine hep yıkıcı olmaya başladı. Nerde bir güzellik görsek onu çoğaltmak yerine onu kurutmayı tercih ettik. Kolayca harcamayı öğrettiler bize.

Sevgiyi, saygıyı ve merhameti hayatımızdan çıkardık. Çağın vebası haline gelen “sevgisizlik” ruhlarımızı sardı. Kişisel çıkarlar, menfaat ve enaniyet gibi kavramları giyindik. Ve şimdi bizi güneş misali etrafı aydınlatan ruhlar arıyoruz. Oysa kendi elimizle etrafı griye boyamıştık. Karanlığın ağlarını birlikte örmüştük. Parmaklıklar ardında kendimize inşa ettiğimiz hayat kalbimizi mesrur eylemedi.

Çareler içinde çaresiz kaldık. Birbirimizin açığını aradık. Bazen bu arayışların içinde bulduğumuz eksikliklerle tam olduğumuz hissine kapıldık. Dilimizle yaralar açtık başka kalplerde. Mükemmelliğin sınırlarını zorladık zaman zaman. Ve kalbi muhabbetlerin yerine dedikodunun acizliğine sığındık. Birbirimize sığınak olup yağmurlara birlikte göğüs germek yerine etrafa çamur atıp kötü insan olmayı tercih ettik. Ve tüm bunların neticesinde çağın vebası olan sevgisizliğe kapıldık. Bu hastalık ki kalbimizi katılaştırdı, dilimizi sivrileştirdi, birbirimize liman olma hissini yok eyledi.

Bu hastalığa kapılmamak için mücadele edenlerimiz yoruldu. Kapılmayıp etrafa güneş misali ışık yayanların yüreği yıprandı. Her şeye rağmen yüreğindeki sevgiyi koruyup hayata umutla bağlananlar hatırına açıyor güller. Saksılarda da olsa yaşamaya devam ediyor menekşeler.

Güneş kadar olmasa da yıldızlar kadar karanlığın bağrında parlamayı öğrenmeli ve öğretmeli insan. Grileşen dünyamızın renksizliğinden şikâyet ediyoruz da bizler ne kadar renk katıyoruz bu dünyaya diye sorgulayalım. Çağın vebası olan sevgisizlikten korunmak için ne gibi önlemler alıyoruz? Sevginin dünyayı güzelleştireceğine inanıyoruz ama inandığımızla amel de edemiyoruz vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları