Nesibe Aldemir

Bildiğin gibi değil

Nesibe Aldemir

 Aynalar bazen olanı olduğu gibi yansıtsa da kimileyin eksik ya da renksiz yansıtır işin aslını ve özünü. İnsan hayatı da böyledir. Dışarıya yansıyan hayatlar başka içerideki durum ise çok farklıdır. Yorum yapmayı çok seven bir toplum olarak bu durumu unuttuğumuz birçok zaman dilimi olmuyor değil.
 
Dış görünüşe göre yargıya varma, insanların hayatını bize yansıdığı kadarıyla değerlendirme düştüğümüz büyük bir yanılgıdır. Dört dörtlük görüntü veren yaşamların arka bahçesi yangın yeri olabilir. Veyahut nasıl çekiyorsun bu yaşamı diye yorumlanan hayatların aktörleri arka bahçesinde yediveren gülleri yetiştiriyordur kimseciklerden habersiz. 

 Kimsenin iç dünyasına uzanmaz elimiz, gözümüz. Fakat dilimizin uzanmadığı yer kalmıyor insanların hayatını yorumlarken. Kurgularla yola çıkıyoruz. Herkes bir hikâye yazarı mübarek. Varsayımlarla yol alıyoruz. Kesinliklerle devam ederken o insanın yaşadığı hayatın perde arkasını hesaba katamıyoruz. Çünkü inanmak istediğimize inanıyoruz. Bu da yetmiyor etrafımızdaki insanları da buna inandırmaya çalışıyoruz aldığımız vebalin farkında olmadan. 

 Hayat nehri akıp giderken kayıklarla yolculuk yapan insanoğlu türlü hikâyelerle yol alır bu minvalde. Herkesin farklıdır yol hikâyesi. Ve her insan farklı değerlendirir yaşadıklarını. Çünkü hepimizin rengi farklıdır parmak izi misali. Her ne kadar benzeyen özelliklerimiz olsa da hayata bakış açımız birbirinden başkadır. Bunun sebebi ise hayata gözlerimizi açtığımız ailenin, büyüdüğümüz çevrenin, yaşadığımız yerin birbiriyle aynı olmayışıdır. Bunları görmezden gelerek birilerinin hayatı üzerine yorum yapmak etik olmamakla birlikte insanlar üzerinde haksızca oluşturulan algılara köprü olmaya sebep de olur. Bu nedenle kişi başka hayatlar üzerinde konuşurken daha dikkatli olmakla birlikte üzerine vazife olmayan cümleleri de kurmaktan çekinmelidir.

 Peki, insanlar neden başkalarının hayatlarına bu denli odaklanarak yaşarlar? Kendi hikâyesine zenginlik katmak yerine neden başka hikâyelere ekleme ya da çıkarma yapma gereği duyarlar? Bunun sebebi kalpte törpülenemeyen nahoş duygulardır. Bunun sebebi boş geçirilerek müsvedde harcanan zaman dilimleridir. Kişi içindeki haset ve kıskançlık duygusunun önüne geçmiyorsa başka hayatların koridorlarında bir oraya bir buraya koşar durur. Kendi sesi yankılanır koridorlarda. Hayata ve insana bakış açısı yansır duvardaki aynalara. Bu haseple gördüğüne inanır, yani kendine. Kurduğu hikâyeleri etiketler insanlara. Unutur kendi hikâyesini. Zamanını, mekânını, kişilerini, olayını kısacası bütün unsurlarını... İhmâl eder hayatını ihya ederken hasetliğini. Kazandığını düşünür kaybettiklerinden habersiz. 

 İnsan, neden kendi kayığının yönüne bakmaz ki? Neden kendi yoluna odaklamaz? Besleyip durduğu hasedi, huzurunu yer bitirir aslında hem kendinin hem de yorumlamaya kalktığı hayatların. Oysa hayat kısa, hikâyelerimizin zenginliğe ihtiyacı var. Bu ise başka hayatların gölgesinde olmuyor. Onların yaptığı, yapacağı veya yapmadığı halde yapmıştır varsayımıyla uğraşmak yerine kayığındaki hasarları onarmak daha fazla yol aldırır insana. Görmediğimiz yerleri görmeyi, yeni hikâyelerle karşılaşmamızı sağlar. Renklerin tadına varmak, zamanın içindeki her saniyeyi doldurmak istiyorsan başka hikâyelerin yazarı veya eleştirmeni değil dinleyicisi veya misafiri olmalısın güzel ve unutulmaz izler bırakan. Çünkü her gördüğün hikâye bildiğin veya okuduğun gibi değil. Kişilerin olay örgüsünü kaldırma gücü birbirinden farklıdır. Aynalar özü yansıtacak kadar güçlü değil. Bunu her daim göz önünde bulundurman hayat denen yolculuğu daha çekilir kılacağı gibi kendi hikâyene de zenginlik katacaktır. Bil ki gözle görünen çoğu şey bildiğin gibi değil…

Selametle…
 

Yorumlar 1
Rukiye genç 22 Temmuz 2020 21:49

Bi başkasının hayati ugrasmayi biraksalar her sey güllük gülistan olur yazi müthiş agzina yüreğine saglik

Yazarın Diğer Yazıları