Nesibe Aldemir

Bağırsam belki duyan olur

Nesibe Aldemir

 Yine bir sabah koşuturmasıydı benim için. Sabah araca zar zor yer bulmuş koşar adımlarla işe yetişmeye çalışıyordum.

  Birkaç adım önümde yürüyen amca serzenişlerde bulunarak bağıra bağıra konuşuyordu. Amcamın sesi konferans gibi tüm sokakta yankılanıyordu; ''Birde açız diyorlar, şu arabalara bak! Kaldırımda dahi yürüyecek yer yok!'' Amcamın umudu bağırsam belki duyan olurdu. Fakat onu duyan sokaktaki üç beş kişi ve bendim. Hakikaten amcanın gösterdiği tepkiden fazlası bir durum söz konusu idi. Çift taraflı park edilen araçlar yolu olabildiğince daraltmış. Onu da bırak kaldırımlar da araçlardan boğulmuşçasına bir adım kabul etmez durumdaydı. Amcanın sesli düşüncelerinin haklılık payını yüksek orandadır. Hadi sağlıklı bir insan yolu söylene söylene geçti diyelim. Engelli araçları, bebek arabaları nasıl bir sıkıntı yaşayacak düşünen kim?

  Düşünmek yerine ''işimize geleni yapmak'' daha tercih edilir olalı kime ne sıkıntı verdiğimizi dert etmez olduk. Son model araçlarla yaptığımız konforlu yolculukların neticesinde onlarca insanı rahatsız ediyorsak bu durumun etik olduğu söylenemez. Biraz ilerideki otoparkı kullanmak yerine amcanın, teyzenin ve zarar verilen herkesin tepkisini almak daha hesaplı geliyorsa insanlığın sorgulanmaya ihtiyacı var demektir.

  Bugün bir araç sahibi olmak lüks ihtiyaçtan ziyade zorunlu ihtiyaçlar arasındadır. Hepimizin ortak sorusu hayata nasıl yetişirim? Araçlar bu sorulara daha hızlı cevap bularak hayatımıza büyük kolaylık sağlıyor. Bizler bu kolaylıklara eriştikçe insanların hayatını zorlaştırıyorsak ortada büyük bir tezat var demektir. 

  Bu tezatın neticesi kul hakkıdır. Hem de yüzlerce insanın hakkına girerek hayatını zorlaştırmaktır. Bu tepkisini yüksek sesle ifade etmeye çalışan amcamızın penceresinden bakınca görünenler. Aynı zamanda sözünü içten söyleyen veya sessiz harflerle tepkisini belirten yüzlerce insanın baktığı, gördüğü ve yaşadığı gerçekler...

  Bu duruma araçlarını park edecek yer bulamayan araç sahiplerinin penceresinden de bakacak olursak aracı park edecek yer bulmak büyük bir işkence.

  Dar sokaklarda, şehir merkezine yakın yerlerdeki mahallerde araç park etmek bir hayli zor. Kapı önüne daha doğrusu kendi apartman önüne aracını park edecek yer bulduysan bu büyük bir sevinçtir.

  Kat kat binalar çıkılırken bu detayları düşünmeyen Belediyeler, müteahhitler bu düşüncesizliği ya vizyon eksikliğinden ya da vicdan eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yoksa yirmi dairesi olan bir apartmanın otoparkı olmaz mı? Sonra da diyorlar ki sokaklar arabadan geçilmiyor efendim. Arabayı katlayıp eve götürme şansımız olmadığına göre mecburen sokağa park etmek durumdayız.

  Her iki pencereden bakınca ve değerlendirme yapınca görüyoruz ki pencereler ayrı dertler ayrı. Bu sıkıntıları yaşarken bize düşen sorunlara en insancıl şekilde yaklaşarak sorunu en aza indirgemektir. Birbirimizi dinleyerek, olaylara birbirimizin çerçevesinden bakarak değerlendirme yapmakta fayda var.

  En büyük fayda ise bu sorunu çözüme ulaştırmaktır kıymetli dostlar. Belediyemize bu sorunu çözmek adına büyük işler düşüyor. Malatya ''Büyükşehir'' ise büyük hizmetleri hak ediyor. Çözülmesi gereken sorunlar içerisinde önceliği olan konulardan biri de otopark konusudur. Şehir içinde yaşanan kargaşayı azaltacak, başta trafik olmak üzere yayalara da kolaylık tanıyacak otoparklara ihtiyacımız var. Aksi halde sokaklar bu duruma isyan edenlerin sesiyle yankılanmaya devam edecek.

Esen kalın...
 

Yazarın Diğer Yazıları