Nesibe Aldemir

Anlamı Sözde Kalanlardan

Nesibe Aldemir

 Bazı kavramlar var ki, çok sık kullanmamıza rağmen tek bir kelime hatta cümle ile anlamını bulmakta güçlük çekeriz. Uygulamaktan ziyade askıda kalan kavramlar. Sözde kalan özde yok olan kavramlar...

 Gerek konusu gerekse yaşamımızdaki uygulama alanı ile bu güçlüğü en çok htiğimiz kavramlardan biri de ''Adalet'' kavramıdır.

 Hiç kuşku yok ki adalet deyince akla ilk gelen unsur ''hak''tır. Gerek dinimizin üzerinde hassasiyet ile durduğu gerekse eski çağlardan beri ünlü düşünürlerin ve toplum üzerinde etkisi büyük bilginlerin yakından mercekle ilgilendiği kavramdır adalet.

 Adaletin bu denli önemli bir kavram olmasının nedeni özelde bireyin genelde ise toplumun ruh sağlığını dengede tutan bir kavram olmasıdır. Adaletin olmadığı yer kurak mevsimlere emanettir. Kurak mevsimlerin hâkim olduğu bir dünya çölleşmeye mahkûmdur. Çölleşen dünya ise insanlığı felakete sürükler.

 Bütün pozitif duygu ve kavramlar bir yana adalet bir yana. Bir ferdin, bir ailenin, bir toplumun, bir milletin barış, huzur, güven, birlik ve beraberlik içinde yaşayabilmesi, toplumu ayakta tutan dinamiklerin hâkim, diri ve canlı olmasına bağlıdır. Bu dinamiklerimin canlılığı ise adalet ile mümkündür.

 Dinimizin bu konu üzerindeki hassasiyeti had safhadadır. Yüce Rabbimiz kendisine karşı işlenen hata ve günahları affettiği halde kul hakkını bunun dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun iradesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tövbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helallik alması şart koşulmuştur.

 Adalet bu kadar önem arz eden bir değer iken bizleri onu başta ailemiz olmak üzere topluma dâhil olduğumuz her alanda yaşatmaktan alıkoyan nedir? Egodur. Nefsi düşünmektir. Zalimliktir. Bencilliktir. Zorbalıktır.

 Öyle değil mi insanoğlu kendini memnun etmek uğrunda gittiği bütün yolları mubah görürde kimin hakkına girdiğini çok da umursamaz. Çünkü işine öyle gelir. Haksızlığa diliyle karşı çıkar hatta bunun karşısında olduğunun açıklamasını yapar. Tabiri caizse adalet ondan sorulur. Fakat eylemle söylemle paralellik göstermez.

 Haksızlık nerede olursa olsun savunulacak bir durum değildir. Onu bazı nedenleri öne sürerek yüceltmek veya övmek zalimliği hoş görmektir. Peki, zalimliği hoş görmek de zalimlik değil midir? Bu sorunun cevabını düşünürken kendimize bir de adalet aynasından bakalım. Adil bir eş miyiz, adil bir anne miyiz, adil bir baba mıyız, adil bir evlat mıyız, adil bir yönetici miyiz, adil bir adil bir İNSAN mıyız? İşte bu soruların cevabıyla yüzleştiğimiz vakit adaletin gerçek anlamıyla da yüzleşmiş olacağız. Netice olarak adil olma çabasını hayat felsefemiz yapacağız. Bu da erdemin kapılarını aralayacak bir hamle olacaktır. Adalet ile başta erdem olmak üzere birçok güzellik hayatımızda yer alacaktır. Adaletin hüküm sürdüğü bir dünya var olduğu sürece kan ve gözyaşının yerini sevinç, mutluluk ve refah alacaktır.

 Sözün kısası değerli dostlarım, dünya üzerinde yapılan tüm zulümlerin nedeni adaletten soyutlanmış emperyalist güçlerin dünya üzerinde egemenlik kurma sevdasıdır. Bu sevdaya dâhil olmak zulme ortak olmaktır. Gerek hanelerimizde gerekse dâhil olduğumuz tüm yaşam alanlarında söylemde adaleti eyleme çevirerek adil olalım, adaletten yana olalım.

Yazarın Diğer Yazıları