Yönetmeye Talip Olanların Niyetleri Önemlidir
Necip Cengil
Ameller niyetlerle şekillenir, dönüşür, insanı onurlu veya zelil duruma düşürür.
Şahıs çıkar, filan makamı, işi ister, araya hatırlı kişiler bulur, çok istiyordur ve olmalıdır.
Peki niyeti nedir?
Makamın forsu, kuracağı işin ona kazandıracağı ayrıcalıklı statüler, sağlayacağı maddi imkânlar...
Peki mesela "Allah'ım doğrulukla başlamayı, doğrulukla sürdürmeyi nasip et, karşılaştığım zorlukları yine senin razı olacağın hal ile aşabilmem için bana katından bir güç ver" demiş midir?
Bunu diyebilmesi için niyetinin insanlığa, şehre, ülkeye faydalı olmak, Allah'ın razı olacağı hal üzere iş görmek olması gerekir. Oysa o makam forsuna bağlı halüsinasyonlar görmektedir, ulaşacağı maddi imkânların hayalleri ile yanmaktadır.
Yusuf değildir, yani "o işi bildiği, liyakat sahibi ve faydalı olacağı için değil" "o niye oluyor, ben olmalıyım" refleksiyle hareket etmektedir ve üstelik o makama gelince elde edeceği ayrıcalıkların hayali ile yanıp tutuşmaktadır. Bir reflekstir onunki, bilginin, güzel isteklerin, hak ve hakikat bilincinin neticesi ile hareket etmemektedir, kendisine fayda üretmek derdindedir.
Niyetler halis ise Allah'ın yardımı talep edilebilir, beklenebilir, halis değilse iblisle ortaklığa girilmiştir.
Memlekette işler niye yolunda gitmiyor sorusunun cevaplarından biri "iblisle kurulan ortaklıklardır" denilebilir.
"Dindar kalıplar içinde" görünüp "iblisle ortaklıklar kurmak" mümkün mü sorusu akla gelebilir. Niyetiniz halis ve yaratanın onayını almaya yönelikse durum farklı, niyetiniz sadece birtakım ayrıcalıklar, maddi getiriler elde etmekse farklı olur. İblis düşüncelere bakar, niyetlere bakar ve "buldum kendime bir eleman" der. Arkası çorap söküğü gibi gelir ve ipler artık iblisin elindedir.
Mesela filan müdürlük, genel müdürlük, daire başkanlığı, genel sekreterlik hesaplarımız var. Nedir niyetimiz; şehre faydalı olmak, fayda üretmek, güzel bir birliktelikle koordineli çalışmak mı yoksa “hele bir istediğimi alayım falana haddini bildiririm, filanı nasıl ortada oynatırım, havamı nasıl basarım” havalarında mıyız?
Eğer ikinci şıksa bize uyan o zaman peşinen iblisin gönüllü elemanını oynayacağız ve hiçbir hayır üretmeyeceğiz demektir. Veya üretebileceğimiz hayırlara da bu bakışımız mani olacak demektir.
Mesela “filanla çalışmalıyım” derken niyetiniz nedir? “Bu kişi işi biliyor, üretkendir, faydalı olur, yanlışa yanlış der” diye mi o kişiyle çalışmak istiyoruz yoksa “ne desem itaat eder, ne emretsem doğru/yanlış yapar” amacında mıyız? İkinci şık ipi iblisin eline verme şıkkıdır zira uyaranınız yoksa her dediğiniz hemen hiç sorgulanmadan, faydalı mı zararlı olabilir mi denmeden emir telakki ediliyorsa, sizin istişare ayetini devre dışı bırakmanız söz konusudur. Hak ile istişare etmeyen iblisin telkinleriyle çalışır ve cehennemin yolları inşa edilir.
Kamudasınız ve bir proje ürettiniz, konuşmak istiyorsunuz, konuştuğunuz kişi “bu projede benim kârım, çıkarım ne” diyorsa, iblisle ortaklık adımları atmaya başlamıştır zira bu şahıs şehri değil kendi faydasını öne çıkarmaktadır. Teklif edilen projeden devşirebileceği çıkarların hesabındadır.
Hele bir de “yahu senin bu yaptığın düpedüz iblisin elemanı olmak” dediğinizde “ne olacak ki, herkes böyle yapıyor, ben de sonra tevbe ederim, Allah tövbeleri kabul eder” diyorsa iş bitmiştir. Bu ahlakın dibe vuruş halidir. Yasalar da bihakkın işletilmeyince dibe vuran ahlak kişileri iyice azdırır.