'Tek Suçlu Adalet Mekanizması'
Necip Cengil
Sokaklar doğru insanlarla mı dolu?
O halde mesela daha ötesini hatırlatmadan, akan trafikte, son model veya eski model araçlarının camlarını indirip akan trafiğin ortasına, kâğıt, sigara izmariti, yedikleri bir çerezin poşetini atanlar, küllük boşaltanlar, araçlar arasında sinyalsiz ve limit derdi olmadan araçlarını canavarlaştıranlar doğru insan mı? Bunlar bir yerlere çalışmaya gidiyor, seyahat ediyorlar, ticaret yapıyorlar. Biraz sonra kurumlarından içeri girip iş başı yapacaklar, görev alacaklar, hükümetlerden, devletten yakınacaklar ve belki sırası gelince “işler yolunda gitmiyor arkadaş, bu gidiş iyi değil” diyecekler.
İşler iyiye gitmiyorsa suçluyu başka yerlerde mi aramalıyız?
Bir kurumu bize emanet edenler, “al nasıl biliyorsan öyle yap” diye mi emanet ettiler, yoksa “bu kurumu daha verimli hale getir” mi dediler? Biraz önce akan trafikte verdiğim bed hareketleri işleyenlerden biri herhangi bir kurumda hangi işleri düzeltebilir? Başka örneklemelere de girmiyorum.
Hassasiyetlerini yitirenler, şehrin görüntüsünü, kirliliğini önemsemeyenler, bir makama geleyim de biraz yağlanayım beklentisinde olanların dünyasında neyi nereye kadar düzeltebiliriz? Düzeltmek bana mı kalmış, sistem nasıl işliyorsa ben de ona göre çark olurum diyenlerin dünyasında ne beklenebilir?
Şimdi yakınıyoruz…
Suç makinesi olarak tanımlanabilecek kişiler yetiştirmişiz, serbestçe geziyor, yeni suç fırsatları bekliyorlar. Çok konuşan var ama ailede suç yok, eğitim sisteminde suç yok, araya girip "yapmış bir cahillik, fırsat tanıyalım" diyenlerde suç yok, bu suçlular nasıl yetişiyor diye sorgulamayan meselelere farklı kilitlenmelerle yaklaşan basında suç yok, asıl ve tek suçlu adalet mekanizması... Varın o "mutlak suçlunun" üzerine, sistemin her tarafı "bal dök yala" kadar temiz ve yakaladığın o kuyruktan sallayın, kime değerse, hatta bu bakış açısıyla bir yerlerde "iyi saatte olsunlara" mesaj verenlerin bile suçu yok...
Nereye gidiyoruz?
Sadece iktidar mı suçlanmalı, sivil toplum örgütleri ne kadar insana değiyor, muhalefete niye muhalefet denmiş; yol önermesi gerekirken, "oy hesabıyla hareket ediyor görüntüsünü okuyor olmamız" doğru mu?
Muhalefet kendisinden bekleneni mi yapıyor yoksa alışılmış olanı mı yani “hangi taşın duvardan yanlış çekilmesine su taşırsam duvar yıkılır ve vatandaş bana koşar” oyununu mu oynuyor?
Gençlerin dimağlarını zehirleyen bağımlılıkların arkasında kimler var, kimler kollanıyor, kimler kolluyor? Belediyelerde deprem yönetmeliklerinin bihakkın uygulanmasının önündeki engeller neler, denetlemeler nasıl yapılıyor, bugüne kadar sergilenen israf hanedanlıklarının hesabı nedene sorulmuyor?
Hadi bunlar olurken sivil toplum ne gibi sosyal projeler üzerinde çalışıyor, eğitimin neresindeler, gençlerin ellerinden tutup uçurumlara sürüklenmelerini engellemek adına hangi ciddi işlerin takipçisi oluyorlar?
Hepsi bir şekilde kirlenmelere sessiz kalırken, cemiyetin kanserli hücreleri olacak kişiler sokaklara, çarşılara dağılıyor.
Hadi soralım: Ezan susmasın deniyor ya, madde bağımlılarının, trafik canavarlarının, insan hayatını önemsemeyenlerin, terör ve anarşiden beslenenlerin, nesilleri her türlü şiddetin mezesi kılanların, kamuya ait olanı özel mülk haline getirenlerin ezandaki “haydin kurtuluşa” davetinden anladığı nedir? Kurtuluşa mı koşuyorlar, hırslarının, zevklerinin, içkinin, kumarın, adı konmamış çalmaların davetiyle ülkeyi de uçuruma mı sürüklüyorlar?
Kamu görevlilerinin belirlenme kıstasları nedir? Onca yanlış malzeme arasında ve adil, merhametli bir dünya derdi olmayanların dünyasında adalet mekanizmasından beklenen nedir?
Tek suçlu adalet mekanizması öylemi?
Herkes aynaya baksın; ne kadar Âdem’lik ne kadar iblislik görüntüsü var!
Diriliş nesli ya uykuda veya meta ve makamların sihri altında, bu sihre kapılmayanlar ise ya yalnızlaştırılmış ya susturulmuş; binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete ve tek suçlu ilan edip, üzerlerinden kendimizi aklayacağımız birilerini arıyoruz!
Adalet elbette önemli ancak hastalık sistemin geneline sirayet etmişse, onu tek suçlu ilan edip kenara çekilemeyiz!