Tarihin Kehaneti
Necip Cengil
Tarih ders almak isteyen için iyi bir öğretmendir. Aslında kâhinlik özelliği yoktur, başlık dikkat çeksin istedim.
Seyyahlar eğer doğru gözlem yapmış ve olduğu gibi iletmişlerse, geçmişin fotoğrafını çekip sonraki nesle önemli bir hizmette bulunmuş olurlar ve tarihi açıdan da önemli bir yere sahiptirler. Mesela yıllarca, at üstünde veya yürüyerek şehirden şehre, ülkeden ülkeye dolaşan bir seyyah şöyle bilgiler aktarmış olsun:
“Aylardır yoldayım, yıkık dökük şehirler gördüm, fakir, gelir kaynakları az ama çok buyurgan yöneticileri var. Bu yöneticiler, buralara gelebilmek için, çok yüklü paralar gözden çıkarıp merkezi hükümete aracılık yapacak aracılara veriyorlar. Neticede şehrin askeri veya sivil yöneticisi oluyorlar. Tarıma verimli toprakların üreten insanlarının ürettiklerine onları ezen vergiler koydukları veya üretilenleri onlardan çok ucuza aldıkları için şehir halkı giderek fakirleşiyor. Üreticiden çok ucuza alıp son tüketiciye korkunç fiyatlarla satıyorlar. Onlar fakirleşirken yöneticiler, aracı kişiler zenginleşiyor. Bu gidişle bu toprakların üzerindeki devlet önümüzdeki yüzyılı bitirecek kadar yaşayamaz. Üstelik halkı eski usul üretim aletlerine mahkûm ediyorlar.”
Bu gözlem diyelim ki 18. Yüzyıla ait olsun. Eğitim kalitesi giderek düşen, üretim açısından fakir, gelir uçurumları oldukça derin, liyakat değil iltimas revaçta ve gözlem yapılan ülke, bu gözlemin yazıldığı tarihten sonra iki yüzyıl bile ayakta kalamıyor. Elbette yıkımın başka nedenleri de vardır, daha başka iç veya dış faktörler eklenebilir. Lakin gelir uçurumu, liyakat yerine iltimasla atanan yöneticiler, iltimasla önce atanan sonra seçilenler ve geldikleri yolu daha ileri götürerek, yine iltimasla kendilerine bir üst yönetim oluşturanların olduğu hangi ülke huzura yelken açabilir, denizdeki hangi fırtınaya ne kadar dayanabilir?
Bu dile getirilen geçmiş ister bize ister başkasına ait olsun, ders alınması gerekir. Oysa insanlık olarak geçmişi harcayıp çöpe atıyoruz.
“Hayır, efendim biz geçmişimizle, kahramanlarımızla övünüyoruz” diyorsak aklıselim biri de çıkıp şunu diyebilmeli: “ Lütfen övünmeyi bırakın, iyilerse geçmişi örnek alın, daha ileri götürün. Yok eğer kötüyse o geçmiş, ders alın! Kötü olduğunu düşünelim, hakaret etmeyin geçmişinize, sadece ders alın, aynı hatalara düşmemek için halinizi gözden geçirin! Hakaret etmek veya sadece övünmek zayıflıktır, bu zayıflığa düşmeyin!”
Hadi oldukça güncel düşünelim, mesela tarlada üreticiden/çiftçiden kilosunu bir buçuk liradan aldıkları limonu son tüketiciye yetmiş liraya satan bir ülkenin insanları, yönetenleri geçmişten ders almıştır dersek isabet etmiş olur muyuz? Bütün mahallelere otobüs ve minibüs seferleri olan bir şehirde, neredeyse her yöneticiye bir makam aracı tahsis edenler, açığı kapatmak için elektriğe, suya, gaza “fiyat ayarlaması” yapıyorlarsa o seyyahın dile getirdiği geçmişten ders almışlardır diyebilir miyiz? Aldıkları maaşın dışında, huzur hakları vesaire adı altında milletin sırtındaki yükü artıranlar geçmişten ders almışlardır dersek hakka uygun hareket etmiş olur muyuz? Bunlara, ihalelerle ilgili anlatılanları, devletin gelirinin şahsi hırslara kurban edilmesine dair konuşulanları, kamuya ait olanın kişisel kasa hesabına aktarılması hikâyelerini ekleyerek düşünelim; geçmiş bir öğretmen olarak, bizim ders aldığımıza dair ikna olur ve bize geçer not verir mi?
Seyyahın dile getirdiği geçmişte, kişiler şehirlere yönetici olmak için aracılara korkunç paralar vererek merkezi hükümet tarafından atanmalarının yollarını açıyorlar. Oralara yönetici olunca de verdikleri parayı kat be kat çıkaracak icraatlar gerçekleştiriyorlar. Ahiret/ hesap diye bir kaygıları yok.
İçinde bulunduğumuz asırdan geriye dönüp, geçmişin fotoğrafını çekip bize ulaştıran seyyaha “hadi oradan, nerenden çıkarıyorsun bunları” mı yoksa “valla adam bizi de çok iyi anlatan bir fotoğraf çekmiş” mi deriz?
Hayır, kimseye karşı karın ağrım yok, şahıs olarak da kimseyi kast etmiyorum, toplum olarak fotoğrafımızın, seyyahın çektiği adı anılmayan bir devletin fotoğrafına benzeyip benzemediğini düşünelim ve kendimizi gözden geçirelim, titreyip, düşünüp kendimize gelelim diyorum.