Necip Cengil

Sınır Ötesi Harekat

Necip Cengil

Türkiye sınırlarının ötesine başlatılan harekât ile yöneticilerimizin dünyaya da duyurdukları ifadeyle; istikrarın ve güvenliğin temini, ülkemize karşı oluşturulma eğilimi olan, kullanıma müsait terör koridorunun yok edilmesi ve bölgenin kontrolünün sağlanarak, ülkemizdeki Suriye vatandaşlarının iskânına müsait hale getirilmesi amaçlanıyor. Bu arada PYD’nin bölgeye yerleşmesiyle onbinlerce Suriye vatandaşı Kürt’ün de bölgeden uzaklaştırıldığını unutmamak lazım…

Bir Müslüman olarak elbette savaşsız, adil paylaşımı esas alan, ötekileştirmeyen bir dünya isterim ancak insanlık genel anlamda henüz o noktadan uzak. İslam âlimi ve düşünürü Cevdet Said’in umut ifadeleriyle söylersek, insan savaşsız bir dünyayı kuracak evsafta yaratılmıştır, bir gün bu özellikleri baskın gelecektir. Tabi bu aşamaya gelebilmek için sanırım biraz daha zamana ihtiyacımız var. Her ülkeden insanın katılımıyla, ciddiyetle ara vermeden uğraşan, dünya zenginliklerinin silaha değil açlığı yok etmeye harcanmasını isteyen, özel ideolojik ve ülke çıkarlarından uzak birlikteliklerin sağlanması lazım. Dünya zenginliklerini uhdelerine geçirmek için her hileyi ve terör dâhil şiddet yollarını kullanabilen kirli baronların önünün alınması lazım. Savaşarak değil konuşarak yol alan geleneğin geliştirilmesi lazım. Yani yol uzun…

Umutsuz değilim ancak mesela savaşa karşı olduklarını paylaşanlar içinde gerçekten saf ve samimi olanlar olduğu gibi başka anlamda bir savaşı yürütenler de var. En azından kendi düşüncelerini baskın kılmak, diğer düşünceleri baskılamak ve aşağılamak, bayağı görmek, kendisini has kafa, başkalarını kafasız gösterme çalışmaları var ve bu da başka bir savaş…

Diğer bir mesele; fertlerin savaşa karşı olması, bu yönde bir dil kullanmaları normaldir ancak devletlerin dili asırlardır farklıdır. Devletler stratejik düşünür, stratejik hareket eder. Elbette stratejileri yanlış olabilir, yöneticileri dirayetsiz ve efradını cami ağyarını mani bir bütünlükle karar alamayabilir ama devletler aldıkları kararlarla, olumlu veya olumsuz sonuçları gözeterek hareket ederler. Uzak ve yakın tehditleri düşünürler. Ülke çıkarlarını öncelerler. Henüz bu hallerin zıddına hareket eden bir devlet görülmedi. Mesela İran’ın elinin bir yandan Suriye’de, bir yandan Yemen’de olması… Suud’un Mısır seçimlerine komplosu ve Sisi’yi desteklemesi, Yemen’i kontrol etmeye çalışması… ABD’nin son yüzyılda sınırlarından binlerce km öteye operasyonlar düzenlemesi… Çin’in asırlık ilişkilerimize rağmen Afrika’ya bizden önce el atması veya Keşmir’de İngilizlerin Hindistan’ı öne çıkarmalarına karşın Çin’in bu adımın karşısında durması… Rusya’nın sıcak denizlere inmek için attığı adımlar… Hiçbiri çıkarsız, hesapsız değildir ve bugüne kadar çok azı hariç barışa da hizmet etmemiştir. Suriye’de ölen yüzbinlerin, ne İran ne ABD veya Rusya için uzak yakın stratejik adımlar açısından bir önemi olmamıştır. Bölgenin kardeşlik yükünü kaldırmak Türkiye’ye kalmıştır. Türkiye elbette oynanan oyunu bilmekte ve bir yandan kardeşlik görevini yerine getirirken, diğer taraftan stratejik adımları da hesaplamak zorundadır. Yöneticilerin aldığı kararlar yarın için ülkemizi tehlikeye de sokabilir, önünü de açabilir. Neticede bir operasyona müdahil olmaktadır.

Mevcut operasyonlar için ülkeyi buna hazırlamanın, siyasi, ekonomik ve duygusal hazırlığı da yapılması gerektiği için, bu durumun da gözetildiğini görebiliyoruz.

Aniden karşılaştığım bir kavga bile beni tedirgin eder; aman ha kimseye bir şey olmasın, ana kuzularına halel gelmesin, diye uğraşırım. Beni olduğu gibi ötekini düşünen her insanı tedirgin edeceğini düşünürüm. Bu tür büyük operasyonlar elbette daha tedirgin edicidir. Dilerim canlar yanmadan, en azından fazla can yanmadan hedeflenen gerçekleşir. 

Tabi bir de tuzaklar var: ABD niye müsaade etti, neticede Türkiye’nin işgalci olarak gösterilmesi ve yaptırımlar mı hedefleniyor, sorusu var. Karşı cenahın olmamış olayları, başka görüntüleri bölgeye aitmiş gibi servis edip, Türkiye sivil katliamı yapıyor diye BM’yi devreye sokma girişimleri olur mu? İran ve Suud gibi hem Suriye hem de Yemen’de binlerce insanın ölümüne, açlıkla perişan olmasına sebep olan adımları atmakta beis görmeyen ülkeler ne gibi adımlar atmaya çalışacak.

Şahsıma kalsa veya herhangi bir ferde, bir çocuğun masumiyeti, diğer canlıların telefi karşısında erimemiz gerekir ve eririz de… Evet devlet olmakla fert olmak farklıdır, ya global stratejinin piyonu olursunuz veya kendi stratejinizi oluşturursunuz. Umudumuz odur ki attığımız adımlarla kendi adamakıllı, dört başı mamur düşünülmüş stratejimizle hareket ediyor olalım. Yani umut kırımına uğratılmayalım.

Elbette savaşsız bir dünya için çırpınalım. Lakin mevcut realiteyi de göz ardı etmeyelim. 

Gözü dönmüş bir ekip asırların birikimini, bütün boyutlarıyla yok edebilir. Mesela Endülüs yaşasaydı, hem barış ortamı, hem ilim havzasının derinliği açısından çok iyi olurdu. Ama Endülüs’ün bileşenleri birbirleriyle kavga edip dururken, savaş baltalarını bileyen nice barbar tepelerine binmişti. Endülüs’ün zayıflama emareleriyle birlikte, kitleleri rüyalarla yönlendiren din tacirleri Avrupa insanını Doğu’ya sefere yönlendirmiş, milyonlarca insan yollarda ölmüş, sonra da Kudüs’e kadar gelen barbar Rüyacılar (Haçlılar) bölgeyi yüz yıl boyunca kan deryasına çevirmişti.

Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye’dir demişti merhum Erbakan… Dilerim atılan adımlar ülkemizi o korkulan hedefe veya hedeflere yem olmaktan uzaklaştırır.
 

Yazarın Diğer Yazıları