Şehir/Çevre Ne Zaman Bozulur
Necip Cengil
Doğal alan bozulduğunda şehrin bozulması başlar. Yönetim ve vatandaş ikilisinin doğal alan, çevre ve israf bilincindeki benzeşimleri aynı şekilde yetersiz ise şehir “iki yetersizliğin” kapanında sıkışır, çırpınır ve çırpındıkça dağılır. İdaresi iyi bir doğal alan ve çevre bilincine sahip yönetim tarafından yapılıyorsa, yasalarla/eğitimle vatandaşa seviye kazandırılır, birlikte iyiye doğru gidiş gerçekleşir. Yasalar kâfi gelmiyorsa veya kanunlar, yasal ayrıcalık (!) barajına göre çalışıyorsa bozulmanın önü alınamaz olur.
Mesela atıklar/çöpler ayrışmıyorsa bu durum belediyelere ağır yükler getirir. Diyelim ki organik atıklar, kâğıt, plastik, tekstil atıkları, pil gibi kimyasallar ve diğerleri aynı çöp konteynerine atılıyorsa ekonomik değeri olmayan bir çöp yığını oluşur. Oysa kâğıt ayrı, plastik ayrı, cam ayrı, organik atıklar ayrı toplanıyorsa ekonomik değeri olan, geri dönüşüm sistemini kolaylaştıran bir atık durumu oluşur. Kâğıt toplanınca önemli bir ekonomik değer olur, kâğıt ve organik madde aynı konteynere atılırsa, belediyelerin bu çöpün halli için üstte para harcaması gerekir. Zira kâğıt artık normal bir kâğıt atık olmaktan çıkmıştır üstelik yağlı kâğıtlar organik atıkların gübre dönüşünde de sorun oluşturur. Organik atıklar yalnız başına gübre çukurlarında gübre olarak ekonomiye kazandırılabilir. Bu durumu düşünmeyen ve önemsemeyen bir belediye yönetiminin “çevre bilinci” yok demektir ve şehrin ekonomisine, doğal alanlarına önemli oranda zarar vereceklerdir. Bütün atık maddelerin iç içe yığıldıkları bölgeler oluşursa, o bölgelerdeki yeraltı sularının kirlenmesi dâhil önemli sorunlara yol açmış alacaklarından bu da önemli bir çevre meselesidir.
Doğal alan dendiğinde mesela tarım alanlarının dengesiz şehirleşmeye kurban edilmesi, ormanların yok edilerek beton işgaline uğraması, atıkların ( çöp, fabrika atıkları, kimyasallar) yeraltı ve yer üstü sularına zehir akıtması sayılabilir. Büyükşehir olan bir ilde köyler mahalle sayılacağından, oralarda her köye mesela fosseptik açmak yerine, aslında birkaç grup ev kümesinden oluşan mahallere kanalizasyon sistemi düşünülebilir, bunun için yöre insanından ekonomik katkı ile birlikte inşa yoluna gidilebilir. Bazı köylerde rastladığım bazı manzaralar var; bir ev kümesine fosseptik yapılmış, fosseptik taşmış, araçların kullandığı yolda rahatsız edici kokusuyla bir kirli su akıntısı oluşturmuş. Araçlar o kirli su akıntısı üzerinde tekerleriyle geçiyor ve o kiri gittikleri her yere götürüyor, fosseptik suyu yolda akarken sızarak derinlere iniyor ve muhtemelen yer altı sularını içilmez hale getiriyor… Bu durum göz ardı ediliyor.
Şehir çevre bilinci olan bir yönetime sahip olursa ailelere, köylere eğitimler verilir. Organik ve diğer atıkların aynı çöp konteynerine atılmaması bilinci kazandırılır. Hele köylerde “organik atık çukurlarının oluşturulup” bütün organik atıkların o çukurlara atılması, köylüye kendi gübresini yapacak bilincin kazandırılması mümkün olur. Tarım ve Belediye yönetimleri birlikte hareket ederek, dal öğütme makineleri ile mesela bütün bir Malatya’da budama sonrası kaysı ve diğer araçların dallarının çırpıları, sebze fideleri öğütülerek gübre çukurlarına atılabilir. Şimdi özellikle Ekim-Kasım aylarında Dronlarla kontrol edilsin, devasa miktarda kaysı çırpıları ve daha sonraki aylarda sebze fidesi kalıntılarının yakılarak ayrı bir ekolojik dengesizliğe yol açıldığı görülecektir. Sormak gerekir; şehirlerdeki ilgili il ve ilçe müdürlükleri, il ve ilçe belediyeleri, tabiri abartı olarak kullanayım “bulmaca çözme masalarından mı” oluşuyor yoksa “proje üretme ciddiyeti olan” masalardan mı? Üstelik devlet buralara (kurumlara) önemli kaynaklar aktarıyor! Mesela ülkemizde kaç şehirde belediyeler çöpü ayırıp, geri dönüşüm firmalarına ilgilerine göre gönderiyor veya kaç belediyenin organik atıklardan gübre üreten bir çalışma alanı var? Ki bu atıklardan elde edilen gübre, organik gübre olarak toprak sahiplerine, bir bedel karşılığına dağıtılarak, toprağın ıslahında iyi bir etki oluşturur. Bu arada belediyeler geri dönüşüm firmaları için organize sanayi bölgelerinden ayrı bir alan belirlemeli, oralara yönlendirmeli...
Bir şehrin idaresi makam koltukları ile olmaz, saha enerjisiyle olur. Kentsel dönüşüm daire başkanlığı birimleri, tarımsal daire başkanlığı birimleri, kültür daire başkanlığı birimleri, muhtarlıklardan sorumlu birimler, şehrin temiz ve atık sularından sorumlu birimler, çevre birimleri, imardan sorumlu birimler şehrin hikâyesini birlikte yazarlar, her biri diğerinden bağımsız kendi hikâyesini yazma inadına girerse, saha ekipleriyle aralarında bir iletişim eksikliği varsa, şehrin anatomisi bozulur. Şehrin anatomisini de insan canlı anatomisi gibi değerlendirmek gerekir; her birim kendi içinde özgün sorumluluğa sahip ama aynı zamanda bir bütünün iletişim halinde olan parçalarından biri… Sorumlu olan kişiler “Bu şehre ne katabilirim”, “iyi bir iletişim doğru adımları besler” diye düşünebilmeli!