Kime Yazıyorsun
Necip Cengil
Kimi kastediyorsun yazdıklarınla, diye soranlar oluyor. Cemiyet hayatını ilgilendiren önerilerim, tespit ettiğim yanlışlar varsa, genele hitap ederek yazmaya çalışıyorum. Yazılarımda bir makama, kuruma, sivil toplum örgütüne hitap etme, uyarma ihtiyacı hissedersem belirtmekten çekinmem lakin mesele yanlışı izah edebilmek, doğruyu dile getirebilmek, doğruya giden yolları anlatabilmektir diye düşünüyorum. Haliyle önceliğim budur.
Dile getirilen sorun muhatabı olan makamı da açıklar, ayrıca belirtmeye gerek yok diye düşünüyorum. Mesela yollardan bahseden bir yazı yazsam, güzergâh ve konum oranın hangi kurumun yetkisinde olduğunu da söyler. Malatya’nın çevre yolu yani Ankara yolu üzerindeki araçları olumsuz etkileyen yol hatalarını dile getirmek, Karayollarına “Malatya’ya yeterince önem vermiyorsunuz” demektir. Köy ana yollarında Malatya Büyükşehir belediyesini, ara yollarında sanırım İlçe Belediyelerini ayrıca anmanız gerekmez.
Malatya’yı doğuya ve batıya bağlayan yolların bir bölümünün gerçekten gözden geçirilmesi gerekiyor. Yapılan yamalar sürüş kalitesini olumsuz etkiliyor. Tabi burada ayrıca “Karayolları nerede” diye bağırmaya gerek olmamalı diye düşünüyorum. Malatya yaralı bir şehir, depremle yaralı ve aldığı hizmet kalitesiyle iyi bir yerde değil. Deprem yaşanmış, şehrin o günkü yöneticileri “Malatya’da her şey yolunda” diyerek Ankara’ya “ne kadar iyi yönetici olduklarına” dair kendilerini pazarlamaya çalışmışlar diyen olursa, burada kimin, kimlerin kast edildiğine dair tellal çıkarmaya gerek yok. Yapmadıkları icraatların süslenmiş görüntü aldatmalarıyla kendilerini pazarlayanları şehir de biliyor, görmek isteyen herkes görüyor. Haliyle Malatya’ya “kendisini pazarlayan” değil hizmet üretecek insanlar gerekiyor.
Mesela “kendi özel aracım var, makamın olduğu bölgeye kadar kendi özel aracımla giderim. Makama vardıktan sonra da, makamın gerektirdiği işleri yaparken makama tahsis edilen aracı kullanırım” diyen kaç yönetici var? Mesela geçmişte örneğini gördüğüm ve şaşkınla izlediğim “makama araç tahsis edildi, arabamı satıp altına yatırdım, garaja çektim ve gitmem gereken her yere makama tahsis edilen araçla gidiyorum, yapmam gereken her işi makama tahsis edilen araçla yapıyorum” demeyen kaç yönetici var?
Mesela İl Milli Eğitiminden sorumlu insanlardan kaçı, okulların, eğitim ve öğretimin kalitesiyle ilgilenmek yerine “gittiğim okul müdürüne ayar vermeliyim, öğretmenlere ayar vermeliyim, beni gördüklerinde hazır ola geçsinler” demiyor. Elbette makama, onun lazımı olan saygı ihmal edilmemeli fakat eğitim ve öğretimin kalitesi yerine bu tür konulara yoğunlaşma varsa, ağırlanma, ağıra satma konuları daha belirgin ve önemliyse eğitim ve öğretim düzelebilir mi?
Mesela “Yaz Okulları” vaktindeyiz. Sivil toplum örgütlerinin, Milli Eğitim ve Müftülüklerin bu konuyla ilgili yapmak istedikleri vardır. Projelere bizim katkımız ne olabilir diye sorabiliriz veya bu kurumlar “biz zaten her şeyi hazırladık, ayrıca fikre ihtiyacımız yok” demeyi mi tercih ederler, ediyorlar, şimdiye kadar böyle mi dediler? Kimsenin elinde “sihirli dokunuş” yapacağı bir cihaz yok, her işte olduğu gibi eğitim işinde de istişare önemli. Bir başarısızlık veya istenilene ulaşamama varsa, yalnız o kurumu mu suçlamalıyız yoksa “etkisiz eleman” rolüne devam edip, hep en iyisini yaptığımız “yakınma, suçlama” yolunu mu seçmeliyiz?
Mesela Organize Sanayi kavşağında hala belli saatlerde uzun süreli tıkanmalar oluyor. Oysa bu konu geçen yaz bir bakanımızın da olduğu toplantıda dile getirildi, not alındı, çalışmalar başlayacak dendi. Öylece duruyor. Bu konuyu kim karayollarına veya hangi makamsa ona hatırlatmalı, bir proje yapabildiniz mi, getirin görelim, nerede tıkandınız çözelim demeli?
Yazdıklarımızla her alanda ve her kurum için açık mı aramalıyız yoksa “katkımızı sunabilme fırsatları” oluşturmaya mı çalışmalıyız?
Kime yazdın yine diye soran olursa, kendim dâhil herkese, “suçla birini geç kenara seyret” işini yapamıyorum!