Necip Cengil

Batı insanlık adına nerede duruyor

Necip Cengil

Bugünün sorunlarına sadece bugünün sonuçlarıyla bakıldığında gerçeği bütünüyle göremeyiz. Parçalar belirir. O parçalardan hiçbiri gerçeğin bütünü değildir. Bütünden birer parçadır lakin bu halleriyle analiz edildiklerinde yanıltıcı sonuçlara yol açarlar. Sorunları geçmiş birikimleriyle analiz etmeliyiz diye düşünüyorum.

Bugünün Batı dünyasını ve bugünün Doğu dünyasını, sadece bugünde kalarak analiz edersek de doğru sonuçlara ulaşamayız.

Gördüğümüz ve konuşulan şu: Demokrasi batıda ileri seviyede, doğuda neredeyse yok! İnsan hakları batıda ileri seviyede, doğuda neredeyse yok! İlim ve fen batıda ileri seviyede, doğu dünyası batının artıklarıyla yol alıyor! Batı kadına çok değer veriyor, doğuda nerdeyse kadının adı yok! Fikir hürriyeti, farklılıklara tahammül batıda ileri seviyede, doğu yerlerde sürünüyor! Yolsuzluk sorunu batıda en alt seviyelerde, doğu bu konu da sınıfta kalıyor! Kişi başına düşen milli gelir batıda çok üst seviyede, doğu açlık sınırında hatta açlık sınırının altında idare ediyor!

Bütün bunlar bugüne ait sonuçlar, göstergeler olarak dile getiriliyor.

İyi de bütün bunlar hangi geçmişin sonuçları?

Mesela Stefan Zweig “Vicdan Zorbalığa Karşı” isim eserinde, Avrupa’da farklı düşündüler diye yakılarak, suda boğularak, kılıçla kelleleri uçurularak öldürülen binlerce insandan, yüzlerce seçkin bilim adamı ve mütefekkirden, teologdan bahseder. Öyle ki mesela Cenevre’de Calvin’in despot Protestan dayatmalarıyla farklı bir tez ileri sürdü diye, kazığa bağlanan, altına odun kütlesi yığılarak yavaş yavaş tutuşturulan, yavaş yavaş kızararak küle dönüşen Serveto’dan bahseder,  bu baskıdan sonra “neredeyse ikiyüz yıl boyunca Cenevre’de bir şair, müzisyen, sanatçı yetişmedi” der. Cenevre’nin sonraki iki yüz yılını Calvin’in gaddar protestan anlayışından (Calvinist) bağımsız analiz ederseniz, Cenevre hakkında doğru sonuçlar elde edemezsiniz.

Avrupa bugün pamuk ipliğiyle bağlı bir AB projesi yürütüyor. Aman nasıl da başardılar diyoruz. Oysa daha 1945 yılına kadar bu Avrupa birbirlerini boğazladı, 100 milyondan fazla insan öldürdü. Sömürge hareketlerinde öldürdükleri hariç… 1945 yılından sonra çareler arandı, bugünkü AB fikri tartışıldı ve uygulamaya kondu. Ne kadar süreceği belli olmayan bu süreci bile nereye götürecekleri belli değil… İngiltere yol ayrımı için adımlarını attı. 

Batı, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere hala sömürge ülkelerinden beslendiklerini inkâr edemezler.

Sömürge ve yol açtıkları dünya savaşları nedeniyle kendilerinin dışındaki coğrafyada ne kadar bilge insanı, toplumlara yön verebilecek insanı katlettiklerini biliyor muyuz? İngiltere sadece Hindistan’da yol açtığı teknolojiye bağlı katliamın, dokuma tezgâhlarına bağlı olarak öldürülen coğrafyanın insanın hesabını vermeye razı mı? Bunları görmeden bugünün Hindistan’ındaki sefaletin analizini doğru ve tam yapabilir miyiz?

Osmanlıya karşı en gaddar şekilde yüklenen yedi düvel olarak batının, Osmanlı coğrafyasında öldürdükleri bilge ve ehil insan sayısını biliyor muyuz? Şimdi bu coğrafyanın geri kaldığını söylüyoruz. İyi de bir coğrafya kendisini yok etmek için her türlü insanlık dışı silahla yüklenen batıya karşı kendisini savunurken, o insanlık dışı çullanmanın yara izlerini kapatmaya fırsat vermemek için coğrafyanın siyasi sahasından neredeyse elini çekmemiş batının kirli oyunlarına karşı ayakta durmaya çalışırken hangi enerjiyle ne yapabilir? Yine de o kötü şartlara rağmen epey yol kat etmiş ülkeler var.

Batı kendi coğrafyasında geçmişte yol açtığı mezhep savaşlarını epey bir zamandır ve bugünlerde daha bir körükleyerek doğuda yaşatmak için uğraşıyor. Fransa’da bir gecede elli bin Calvinist öldürülür geçmişte, bütün bir Avrupa’da, Hitler’e gelene kadar on binlerce Yahudi öldürülür. Onlarca yıldır bizim coğrafyada Alevi-Sünni katliamları için yol oluşturmaya çalışıyorlar. Şimdilerde Şii-Sünni katliamları için projeleri devrede. Evet Malik b. Nebi bizim coğrafya için “sömürüye yatkın olursanız sömürülürsünüz, bu sorunu çözmek lazım” diye özetleyeceğimiz şeyler söylüyor ama “sömürüye yatkın” olmaları için kim hangi oyunları oynadı analiz edebildik mi? Sadece ülkemizde işlenen siyasi cinayetleri doğru analiz ederek, yalnızca tetikçileri bulmak adına değil, karanlıktaki eli bulmak için ne kadar uğraştık?

Batı yüzlerce yıl uyguladığı engizisyon anlayışıyla yakarak, suda boğarak, kılıçla öldürdüğü seçkin insanlar için, katlettiği milyonlarca insan için insanlıktan özür diledi mi, hatırlamıyorum! Bu konulara değinen, maskeleri düşüren batılı ilim ehli, yazar, düşünür var ama batı “siyaseten yol açtığı hiçbir katliam adına” insanlıktan özür dilemedi. Sömürgelerle, potansiyelini yok ettiği coğrafyalar için özür dilemedi. 

Sömürge ülkelerde ehil olmayan, ayak oyunlarını iyi yapan kişileri yetki sahibi kılarak çekilir gibi yapan, uzaktan sömürmeye devam eden batının kirli oyunları hala devredeyken, doğuda yerleşemeyen demokrasinin, önlenemeyen yolsuzlukların, kirli entrikaların, kavgaların hesabını nasıl yapabilir, nasıl önlem alabiliriz. Doğuda demokrasi gelişmedi, tek suçlu doğu dersek, tek başına bu yargıyla çözüm üretebilir miyiz?

Batı insanlık adına doğru bir sınav veremedi ve bugün kalkıp yol açtığı sorunlar için doğu dünyasını suçlayamaz. Doğu dünyası da boğuştuğu sorunların neredeyse tamamını sömürge yıllarından devr aldı. Bunlar ortadayken, sadece doğuyu suçlayan, batıyı insanlık adına özür dilemeye davet etmeyen yazılarla doğru ve yeterli analizler yapamayız!

Doğu dünyası da kendini aşağılayarak değerlendirme yapmayı bırakmalı ve batıyı insanlıktan özür dilemeye davet etmeli. Barışsa, birlikte yaşamaksa, özgür bir dünyaysa tek taraflı tesis edilemez. Batı ve Doğu bunu birlikte başaracak. 

Batı insanlığın önünde geçmişin kirleriyle duruyor. Bu kirlerden arınmanın açık yürekliliğini gösterebilmeli ve siyaseten, kitle imha silahlarıyla yol açtığı insanlık sorunları nedeniyle insanlıktan özür dilemeli ve birlikte yaşama iradesini böylece ortaya koymalıdır.

Doğu da mevcut sonuçlara dair rolünü/suçlarını iyi analiz etmeli…
 

Yazarın Diğer Yazıları