Mehmet Zeki Dinçarslan

Giyim kuşam ve ilişkiler

Mehmet Zeki Dinçarslan

Akşamları yürüyüş yapmaya gayret ediyorum. Genellikle yalnız yürüdüğüm ve kulaklıkla müzik dinlemediğim ya da görüşme yapmadığım için ister istemez yanımdan geçen, çoğunlukla genç insanların konuşmalarından bir-iki cümleye kulak misafiri oluyorum. Çoğunlukla genç diyorum zira belli bir yaşın üzerindeki insanlar konuşmalarını dışarıya taşırmamaya gayret ederken gençlerin o kimseyi umursamayan özgüveni seslerinin dışarıya taşıp taşmadığını pek fazla önemsemiyor. Gençlerin konuşmaları iki temel mevzunun etrafında dönüyor. Birincisi ilişkiler, ikincisiyse giyim kuşam. 

Birinci mevzu olan ilişkiler bahsetme şeklinde konuşuluyor. Kişi yanındakine ya da telefonda karşısında olana, ilgilendiği kişi değilse tabi ki, ilgilendiği kişiden bahsediyor. İkinci mevzu olan giyim kuşamsa satın almayı düşünülen ya da satın alınan metalar etrafında dönmektedir. (Metâ kelimesinin çoğulunun emtia olduğunu biliyor muydunuz? Önceki cümledeki hatayı bilerek, vurgu olsun diye yaptım.) Bu mevzu da karşıdakine giyim kuşam malzemesinin ya da makyaj malzemesinin ya da satın alınacak her neyse o malın tafsilatıyla anlatılması şeklinde gelişiyor. İkinci mevzu aslında birinci mevzunun destekçisi sizin anlayacağınız. İlişkiler asıl mesele olunca karşıdakine güzel görünme çabaları da merkeze yaklaşmış oluyor. 

Bahsettiğim durumla eminim sık sık karşılaşıyorsunuzdur zira "karşı cinsle ilişkiler" neredeyse insanlığın tek mühim meselesi haline gelmiş durumda. Ortaokul-lise seviyelerine kadar inmiş, film ve dizilerle evlerimize kadar girmiş bu mesele gençlerin en önemli mevzusu, diğer yaş gruplarının düşünce dünyasında da önemli bir yer tutuyor. 

Karşı cinsle ilişkilerin insanlığın en temel mevzularından birisi olmasını çok doğal buluyorum. En temel mevzusu olmasını bile anlayışla karşılayabilirim fakat insanlığın tek önemli meselesi "karşı cinsle ilişkiler" olduğu zaman olay bir probleme dönüşüyor. Çünkü çiftleşme-beslenme döngüsünde hayatını sürdüren binlerce farklı tür var ve insanlıktan beklenen bu döngünün dışına da çıkabiliyor olması. Sadece bu mesele etrafında yaşayan bir insanlık diğer türlerden çok da farklı olmayan bir insanlığa dönüşür. Üstelik diğer tüm türleri ve dünyadaki canlılığı bencil isteklerini tatmin için yok etme potansiyeli olan insan akıl ve vicdandan bağımsız olarak hareket etmeye başladığı zaman kendi türünü bir yok oluşa doğru sürükleyebilir-sürüklemektedir. 

Dünyada bugün var olan eğilim az düşünen, çiftleşme-beslenme döngüsünün dışına çıkmayan büyük kalabalıkların küçük bir azınlık tarafından sevk ve idare edilmesi yönündedir. Bu kadar büyük miktardaki bir kalabalığın vicdan ve merhametinden soyutlanması, dünyada kendisinden başka hiç bir şeye değer vermeyen canlılara dönüşmesi, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı ses çıkarmaması, soykırımları bile görmezden gelmesi, kendi menfaatine dokunmadan dünya yansa umursamaması ancak ve ancak çiftleşme-beslenme döngüsündeki canlılara dönüştürülmeleri ile mümkün olabilir. Bugünün dünyasında yaşanan da tam olarak budur. 

Yolda yürürken etrafımdan geçen ve geçerken ilişkilerinden ve giyim kuşamlarından bahseden gençleri görünce inşallah yaşları büyüdükçe girmeye zorlandıkları bu döngüden ara sıra başlarını kaldırır da yaşadıkları hayatın daha ulvi idealler uğruna da yaşanabileceğini düşünürler diye dua ediyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları