Mehmet Zeki Dinçarslan

Fareli lisenin kavalcısı

Mehmet Zeki Dinçarslan

Koğuşta fareler dolaşıyor. Kapan kuran arkadaştan bahsetmiştim. Ara sıra soruyorum: “Var mı bugün bir şey” diye. Günlük fare yakalıyoruz artık. Koğuşta farelerin dolaşmasının bir sebebi dolaplarda tutulan yiyecek maddeleri olabilir. Yemekler yetersiz ve pis olduğu için herkes aç, herkes aç olduğu için dolaplarda çeşitli stoklar mevcut. Bizim koğuşta bir çocuk var her sabah namaza kalkıyor arkasından dolabına eğilip bir şeyler yiyor. Dolabı ne tam açıyor ne tam kapatıyor. Gıcırtıdan illallah ettik. Bir koğuş 12 kişi. 12 kişiyi bir odaya doldurmuşlar, uyu uyuyabilirsen. Gecenin bir vaktinden sonra öyle ağır bir hava oluyor ki insan durduğu yerde havanın kaldırma kuvvetine maruz kalacağı hissine kapılıyor. Sabah namazından sonra başlayan gıcırtı da cabası. Gece zaten yatma disiplini oluşmamış olduğundan uyku saatleri çok kısıtlı. Sabah da bu gıcırtı milleti iyice bezdirdi. Oğlana dedik şu gıcırtıyı çıkarma diye, pekmez getirmiş memleketten onu yiyormuş. Bir sabah dayanamadım ikaz ettim, karşılık gelince kalktık birbirimize girdik. Neyse ki millet uyandı ayırdı bizi. 

Sabah namazına kalkanlar var. Bodrum katta bir mescit var fakat alt katın kapısı kilitli olduğu için oraya gitmek mümkün değil. Namazlık kullanmak da yasak. Gazete kâğıdı üzerinde namaz kılanlar var. Necip Fazıl’ın zindan temalı şiirleri ile iyi gittiğini düşünüyorum. Hocaları politik görüşlerine göre kategorize etmişiz kendimizi ona göre saklıyoruz. Bir tanesi namazlık görünce fıttırıyor bir diğeri boş şarap şişesi bulmuş, hafiye gibi içenlerin peşinde. 90’lı yılların hareketli siyasi ortamı liseye de bulaşmış durumda. Her siyasi akımdan temsilci bulmak mümkün, dolayısı ile yoğun bir fişleme faaliyeti de sürüp gidiyor. Ama karnımız aç. “Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.”

Sabahları tuvaletlerde bir yoğunluk var. Kapılar kilitli olmadığı için ihtiyacı olanlar tek tek tüm kapılara vuruyorlar. Vurdukları kapılardan da karşılık geliyor. “Tak tak, tak tak” diye bir ritim yükseliyor. Lavabolarda da aynı yoğunluk var fakat koridorun sonundaki banyo tenha. Çünkü orası da kilitli, okulda banyo yapan yok. Rivayet odur ki banyoyla ilgili birisine söyleyip 3-4 saat öncesinden kazanın düğmesine bastırtmayı başarırsanız sabah banyo yapabilirsiniz. Pisliğe ve türlü enfeksiyonlara karşı da bağışıklığınızın olması gerekiyor bunun için. Tuvaletler de pis fakat banyo yapmadan uzun süre yaşayabilen insan türü için hacet gidermeden yaşamak mümkün değil. Havlusunu, sabununu alan saat 06:00 civarından itibaren lavaboların yolunu tutuyor. Hızlıca işini görüp çıkması lazım zira koğuş kapıları 06:30’da kilitlenecek. İçeride kalırsanız halden anlamazın birisinin gelip bağıra çağıra sizi tehdit etmesine tahammül etmek zorundasınız. Hemen giyinip toplanıp çıkmak gerekiyor. 

Yıllar sonra askerliğimi yaparken Albay Aureliano Buendia’nın idam mangasının karşısına dikildiğinde babasının kendisini buzu keşfetmeye götürdüğünü hatırlaması gibi ben de lise yıllarımdaki küfü hatırlardım. Yemekler kötüydü fakat fen lisesinden kötü değildi, ortam kirliydi fakat fen lisesi kadar kirli olamazdı. Sabahları içtima almak için uyandırılıyorduk ve hiçbir şey yapmadan önce kahvaltı yapıyorduk. Hababam Sınıfı’ndaki Hayta İsmail’in okuldan daha iyi olduğunu söylediği askerlik benim okuduğum Malatya Fen Lisesi özelinde gerçek oluyordu. 

Sabah 06:00’dan itibaren birer ikişer herkes hemen yandaki okul binasının yolunu tutuyor. Kavgayı, gürültüyü duymamak için erken gitmek daha mantıklı. Etüt saatine doğru nöbetçi öğretmen gelir, iki-üç tane anlayışlı öğretmenden birisi değilse gürültü kopacak demektir. Milleti uyandırmak için kapı kapı dolaşır, her kapıya, ranzaya, dolaba vurarak ve bağırıp çağırarak milleti taciz eder. Uykusu çok ağır olmayanlar bunları hiç duymamak için kaçıp giderler. Vay gele ki uykusu ağır olanların başına. 

Devam edecek… 

Yazarın Diğer Yazıları