Beni Yıka Terör Örgütü
Mehmet Zeki Dinçarslan
Çocuklar (belki büyükler de) kirli araçların üzerine "beni yıka" yazarlar. Bu, ansiklopedilere geçmemiş, fakat hepimizin bildiği kültürel alışkanlıklardan biridir. Bazen bu yazıları görünce, acaba oto yıkamacılar çocuklara para verip sokak sokak gezdiriyor mu diye düşünmeden edemem. Mantıksız da değil aslında; araç sahipleri, arabalarının üzerinde böyle bir yazı görmenin etkisi altına mutlaka girer. İnkâr edenlere inanmayın; umursamadıklarını söyleyenler gerçeği saklıyor. Çünkü herkes telkine açıktır. Telkin, günümüzün en güçlü silahıdır.
Bir şehir efsanesi anlatılır: Adını vermek istemediğim bir sigara markasının kurucusu, elindeki son parayla sigarasının ambalajını üretmiş ve gece vakti bütün şehrin sokaklarına buruşturulmuş paketleri bırakmış. Ertesi sabah insanlar bu paketleri görünce merak edip bakkallardan bu sigarayı istemişler. Bu talep, markayı yeniden canlandırmış ve sonunda dünya çapında tanınan bir sigara markası haline gelmiş. Gerçek olsun ya da olmasın, çoğu markanın böyle bir efsanesi vardır. O masum görünen markalar, aslında masallardaki canavarlar gibi büyüklü küçüklü tehlikeler taşırlar. Masallarda kahraman prensesi kurtaran prensin canını aldığı ejderhalar gibi. Ancak, gerçek dünyada galipler genellikle bu canavarlar olur.
Markaların evrimi, tıpkı kötü kalpli cadının güzel bir kadına dönüşmesi gibidir. Sigara gibi insan ömrünü kısaltan bir ürünün bu kadar yaygınlaşmasının altında yatan şey, işte bu modern zaman canavarıdır. Marka algısının yarattığı bu canavar, telkin dediğimiz sihirli yöntemle her eve sızmıştır. Ve sadece sigara değil; her markanın, zihninizde yer eden bir telkin ürünü olduğunu fark ettiniz mi? Dünyadaki popüler markalardan birini insanların zihinlerinden çıkarabilsek, ortaya çıkan boşluk neye benzerdi? Markalar, fiziksel boyutları olmayan varlıklardır. Onlar, sadece sizin beyninizde var olduklarında anlam kazanırlar. Biraz unutmaya bırakın, eriyip giderler.
Ancak unutmamak gerekir ki, bizler bu telkinlerle esir alınmış durumdayız. Restoran seçimlerimiz, alışveriş tercihlerimiz, giydiğimiz kıyafetler; her şey markaların telkin gücüyle şekilleniyor. Alışveriş merkezinde yediğiniz o yemeği çok beğenmiyor olabilirsiniz ama yine de sizi oraya çeken bir güç var, değil mi? O marka ayakkabının dışındaki ayakkabılar size rahat gelmiyor mu? Rahat gelse bile, fark etmezsiniz çünkü telkinin etkisi altındasınız.
Masallardaki ejderhaların en büyük özelliklerinden biri insanları büyülemeleridir. Kahramanımız ejderhaya yaklaştıkça, büyülerin tesiri altına girer ve ejderhayı yenmeden önce büyüleri aşmak zorunda kalır. Ne kadar tanıdık geliyor, değil mi?
Marka ejderhası da telkin büyüsüyle insanları etkisi altına alıyor. Şu markadan giyinmek, bu markadan yemek yemek zorundayız. Market raflarından sadece bildiğiniz markaları almak zorundayız. Markanın üzerimizdeki etkisi, pazar payı ile doğru orantılıdır. Ve çocuklar... Onların telkinle şekillenen zihinleri çok daha savunmasız. Daha okumayı öğrenmeden markaları öğrenen çocuklarımız var artık. Yetenekleriyle gurur duyuyoruz, ama aldıkları telkinin kaynağı biz değiliz. Bu durumda gurur duyması gerekenler biz değiliz, değil mi?