Lütfü Caner

Ümmetin yumuşak karnı tarikatlar (4)

Lütfü Caner

Evet, Peygamber Efendimizin (s.a.v.)  döneminden sonra, İslam’ın Dünyaya yayılmasında ve Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük emeği geçen  gerçek Tarikat ve Tasavvuf önderleri olan din alimleri ve din bilginleri olan Şeyh Muhiddin’i Arabiler, Şeyh Edebaliler, Hacıbektaşı Veliler ve Osmanlı Padişahlarını yetiştiren Molla Goraniler, Akşemsedin'ler, İdrisi Bitlisiler  ve daha niceleri İslam’ın yayılmasında ve şanlı Osmanlı tarihinde büyük hizmetleri ile takdire mahzar olup, ümmet tarafından baş tacı edilirken, Osmanlının yıkılışından yüz yıl sonra, Hristiyan Batı Dünyasının bulunduğumuz coğrafya da yetiştirdikleri bazı ajanlarına şeyh, tarikat önderi görüntüsü verip bu  kişiler vasıtası  Müslümanları kendi amellerine hizmet ettirmelerini Müslümanların oturup derin derin düşünmesi gerekir...

Birinci Dünya savaşında Ortadoğu coğrafyasında (Osmanlı devleti ile Arabistan arasında fitne tohumları eken, (İngiliz ajanı Thomas Edward Lawrence') hadisesinden Türkiye başta olmak üzere bölgenin halkı Müslüman olan tüm Müslüman devletlerinin büyük ibretler alması gerekir. Şu anda Ortadoğu coğrafyasında bir değil, binlerce (Thomas Edward Lawrence) ajanları cirit atıyor. Çünkü Hristiyan Batı Dünyası, Müslümanların yumuşak karnı olan ve (Osmanlı dönemi gibi devlet tandanslı kurumsal kimlik taşımayan,)  bireysel hüviyete bürünen tarikat gerçeğini fark ederek, Müslümanların arasına nifak tohumlarını ekmenin en güzel yolunu keşif ettiler. Maalesef Türkiye’de son yıllarda bu tuzağa düştü.

Eski İngiliz Başbakanlarından Winston Churchill aynen şöyle diyor: ”Türkleri savaşarak ve silah kullanarak asla yenemezsiniz. Türklerin sadece din  adamlarını ele geçirip onları kulanın. Onlar devleti yıkarlar.” Winston Churchill...

Ve yine geçtiğimiz yıllarda bir İsrail Hahambaşı aynen şöyle bir açıklamada bulundu: “Türkiye’deki  72 Tarikatı biz kurduk” diyor. Evet, bu konuları derinlemesine biraz olsun araştırdığınızda, daha nice vahim bilgi ve belgelerle karşılaşıyorsunuz. Maalesef Türkiye’nin son 50 yılında bazı tarikat yapılanmaları içeriden ve dışarıdan bazı kurum ve kuruluşların değirmenine su taşımaktadırlar. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bu durum daha da açık bir şekilde ayyuka çıkmıştır.  Bunun en açık örneği ise 12 Eylül darbesinden sonra, Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi ile başlattığı Milli Görüş Hareketinin önünün parti kapatmayla önlenmeyeceğini anlayan (bazı resmi zevat,) Türkiye’de 12 Eylülden sonra FETÖ’nün önünü açarak ve bazı tarikat yapılanmalarını kollayıp koruyarak yükselen İslami duyarlılığın önünü kesmek istediler ve en sonunda 28 Şubatla bu amaçlarına ulaştılar..!

(DEVAM EDECEK İNŞALLAH)

Yazarın Diğer Yazıları