Lütfü Caner

Gerçek siyaset mi? Egemen siyaset mi? (2)

Lütfü Caner

Değerli okurlarım: dünkü yazımızın son bölümünü 96 yıldır Türkiye’deki bazı egemen güçlerin siyasi noktada milletimizi  nasıl kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda çeşitli şekillerde dönüştürmeye çalıştıklarından söz ederek sonlandırmıştık. Evet, maalesef yıllardır egemen vesayetçi  iç ve dış güçlerin kendi çıkar ve menfaatleri için yıllardır perde gerisinde ekonomik ve siyasi olarak içimizdeki bazı çevreleri nasıl destekleyip besleyip büyüttüklerini milletimizin büyük bir kesimi çok açık bir şekilde görüyor ve izliyor.. Bunun en açık örneği de; yakın tarihteki yaşadığımız  Amerikan destekli FETÖ’cü darbe girişimidir. 15 Temmuz’dan iki gün sonra FETÖ’cü darbe girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra, dönemin Amerikan Başkanı Barak Obama başta olmak üzere  birçok üst düzey Amerikan yetkilisinin nasıl üzüldüklerini ve hatta bazılarının açık açık biz bu darbe girişiminden nasıl başarılı olamadık açıklamalarına şahit olduk...!

Türkiye’de 2002’ye kadar  çeşitli şekillerde süregelen vesayetçi siyaset anlayışı 3 Kasım 2002 seçimleri ile son buldu. Gerçi 2002 öncesinin egemen vesayetçi siyasi sisteminin siyasi aktörleri  öyle hemen teslim olmadılar ve yıllardır elde ettikleri mevki ve makamlarını teslim etmemek için oldukça büyük bir direnç gösterdiler. 80 yıl boyunca bu ülkeyi vesayetçi bir siyasi anlayışla yöneten bu bazı elit ve egemen çevreler; 2004’ten itibaren  artık eski saltanatlarını sürdüremeyeceklerini anlayınca; Ergenekon, balyoz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 dayatması, Ak Partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmak istenmesi gibi daha birçok girişimle büyük bir direniş gösterdiler fakat başarılı olmadılar... Çünkü bu defa karşılarında ensesine vur elinde iktidarını al misali pasif  ve vesayetçi dış  ve iç egemen güçlerin emrinde olan kukla bir siyasetçi değil, milletin içinde gelen, siyasetin en alt kademesi siyasi üyelikten başlayarak Türkiye siyasetini çok iyi bilen ve gerçekten halkın desteğini arkasında alan bir siyasetçi vardı karşılarında..!

2002’den itibaren girdiği üç seçimde partisini hep birinciliğe ve iktidara  taşıyan ve girdiği Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu milletin % 52 oyunu alan  ve  daha sonra  Avrupa’nın ve Dünyanın birçok ülkesinin artık terk ettiği yamalı bohça misali iki başlı parlamenter sistemde Başkanlık sistemine geçmeyi başaran  siyasi bir lider vardı 80 yıllık iç ve dış  destekli vesayetçi sözde egemen siyasi elitlerin karşısında...!

80 yıl boyunca 2002’ye kadar babalarının çiftliği gibi bu ülkeyi yönettiler ve iktidarda kalmak uğruna dış güçlere her türlü tavizi verdiler ve bu ülkenin 80 yıl boyunca sömürülmesine göz yumdular..!  1932’de Mustafa Kemal Paşanın Kayseri’de başlattığı Uçak Fabrikasını Mustafa Kemal’in vefatından sonra bir bahane ile kapatırdılar. Dönemin iş adamı  Nuri Demirağ’ın 1942’de Eskişehir’de başlattığı Uçak Fabrikasını baskılarla iflas ettirip kapatırdılar. Merhum Necmettin Erbakan’ın 1960’larda yaptığı devrim arabasının deposunu yeterince benzin koymayarak bu arabanın yapılmasını sinsice bazı güçlerin isteği üzerine engellediler..!

Değerli okurlarım: yakın tarihin buna benzer daha birçok misallerini ve gerçeklerini milletimizin bilmemesi için, yıllardır hep milletimizin dikkatlerinde kaçırılmakta ve gizlenmektedir.  2002’ye kadar 80 yıl boyunca savunma sanayimiz dışa bağımlı ve ancak % 20 civarlarındaydı.. Şu anda son 18 yılda yerli ve milli olmak kaydıyla savunma  sanayimiz % 50 artarak 2019 itibarı ile  % 70’leri aştı.. Şu anda savunma sanayi noktasında birçok ülkeye yerli ve milli savunma sanayi mamullerini satıyoruz... Yüce milletimiz son 18 yıldır bütün bu hizmetleri görüyor ve izliyor. Çünkü 80 yıl boyunca bu ülkede 2002’ye kadar sözde gerçek siyasetle yönetiliyormuşuz manzaraları sergilenerek, hep dışa bağımlı güdümlü vesayetçi iktidarlarla bu ülke yönetildi maalesef... 1998’de, Kanal D  televizyonunda yapılan bir açık oturumda 28 Şubat dönemin ünlü paşası Çevik Bir’e programın sunucusu hanımefendi şöyle bir soru yöneltti; “paşam  Necmettin Erbakan’ın Refah Yol Hükümeti ille de düşürülmek zorunda mıydı” diye sordu? Çevik Bir bu soru karşısında tebessüm ederek aynen şu cevabı verdi: “bizim o dönemde İsrail ile aramız çok iyi idi, İsrail Erbakan Hocanın hükümetini istemiyordu” diye milyonlarca insanın gözlerinin içine bakıp gülümseyerek aynen bu cevabı verdi... Evet değerli okurlarım şimdi soruyorum; 2002’ye kadar 80 yıl boyunca bu ülkede  gerçek siyasetle mi yönetilmişiz? Yoksa egemen iç ve dış güçlerin güdümünde vesayetçi bir sistemle mi yönetilmişiz? Buyurun  bu sorunun cevabını şimdi sizler  verin..!

Selam ve Saygılarımla...

Yazarın Diğer Yazıları