Lütfü Caner

CHP seçmeni bu gerçekleri mutlaka düşünmelidir (2)

Lütfü Caner

CHP’nin üst düzey yönetim kadrolarının, yıllardır bazı kavramları nasıl istismar ederek milletimize yanlış bir algı operasyonu sergileyerek siyaset yaptıklarını ve kendileri gibi düşünmeyen insanları nasıl suçladıklarını milletimiz çok iyi biliyor. Yıllardır arkasına sığındıkları demokrasi, insan hakları, Laiklik kavramlarının CHP’nin bazı kurmaylar ve gelmiş geçmiş bazı liderleri bu söz konusu bazı kavramları kendi düşünce ve ideolojilerine göre yorumlayarak, yıllarca kendi söylediklerinin doğru olduğunu iddia etmeye çalıştılar…

Türkiye’de Yıllardır Laiklik, Demokrasi ve İnsan Hakları Kavramları Bazı Kesimler Tarafından Nasıl İstismar Ediliyor?

1- Mesela Laiklik konusunda sözcü gazetesinde şöyle bir tanımlama var:

Deniliyor ki, “Laiklik devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan bir prensiptir” deniliyor. 

Peki, 28 Şubat sürecinde, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Meclis kürsüsüne gelerek sarf ettiği aşağıda ki cümlelerin yanlış olmasına rağmen neden sözde demokrasi havarileri hiç seslerini çıkarmadılar?

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit kürsüde aynen şöyle diyordu:

 "Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!" diyordu Bülent Ecevit.

“Sanki milletvekilleri 657'ye tabiymiş, kılık kıyafeti düzenleyen yasa, Meclis İç Tüzüğü'nü bağlarmış gibi... Başörtülü bir milletvekili Meclis Genel Kurulu'na girerse, kendilerince bir mevzi kaybetmiş olacaklar. (diye düşünüyorlardı) Bunun hırçınlığı ve öfkesiyle milletvekillerini götürüp 657 sayılı yasaya tabi memurin bordrosuna dahil ediveriyorlar. Ve hiç utanmıyorlar. Başörtülü Meclis'e girilemezmiş... Kim diyor? Nerede yazılı? Onlar milletin vekilidir, millete hesap verirler.” (Kaynak: Ahmet Kekeç Dünya Bülteni )

İşlerine geldiği gibi bu millete yalan yanlış bilgileri sanki gerçek doğrularmış gibi yıllarca empoze etmeye çalıştılar. Nasıl olsa bu halk kanun, yasa, tüzük nedir bilmiyor ve pek araştırmıyordu. Biz ne söylersek, bu millet nasıl olsa bize inanıyor diye düşünüyor ve kendi ideolojilerini gerçek doğrularmış gibi yıllarca bu millete dayatıyorlardı…

Peki, şu anda yıl 2021 ve Türkiye cumhuriyeti meclisinde olan her siyasi partiden başörtülü milletvekilleri bulunmaktadır. Peki, şimdi soruyoruz; Hani Türkiye’de kıyamet mi koptu? Yani yıllarca bu millete eziyet ettiler de bu milleti kandırabildiler mi? Şu anda DSP’nin Türkiye’de esamesi okunuyor mu? 

Ve yine Fransa’dan aldığımız Anayasamızın ikinci laiklik maddesini yıllarca kendi düşünce ve ideolojilerine göre yorumlayarak, bu milleti kandırmayı bir marifet sanarak, laiklik adına yalan yanlış yorumlar yaparak, bu milletin mütedeyyin kesimlerine yıllarca yapmadıkları zulüm ve eziyet bırakmadılar. Peki, laikliği aldığımız Batı Avrupa ve ABD meclislerine milletvekilleri istedikleri gibi başörtülü ve tesettürlü girebiliyorlardı. Peki, şimdi bu milletin yüzüne nasıl bakacaklar acaba?

Ve yine her konuştuklarından; insan hakları ve demokrasiden söz eden bu bazı kesimler; bu milletin fidan gibi evlatları 50 binin üstünde polislerimiz, askerlerimiz ve vatandaşlarımız terör örgütü PKK tarafından şehit edilirken, 35 yıldır bu söz konusu batı yanlısı demokrasi, insan hakları, laiklik havarisi kesimlerin ve çevrelerin neden doğru dürüst sesleri çıkmadı? Kimse kusura bakmasın; son 19 yıldır Türkiye üzerindeki çeşitli menfaat hortumları kesilen içeriden ve dışarıdan bazı şer odakların artık tezgâhlarını milletimiz çok açık bir şekilde görüyor ve izliyor… Selam ve Saygılarımla

Yazarın Diğer Yazıları