Lütfü Caner

BÜTÜN OYUNLARI MİLLETÇE BOZACAĞIZ...

Lütfü Caner

Değerli okurlarım: aslında bu hafta ki yazımda kırsaldaki yerel yönetimler konusuna değineceğimizi söylemiştik bir hafta önceki yazımda. Fakat Türkiye’nin aniden erken seçim gündemine girmesi ile mevcut gündemi irdelemeye karar verdik.

Değerli okurlarım sizlerin de bildiği üzere, ülkemiz 2002 yılı 3 Kasım seçimlerine kadar resmen bir sömürü düzeni ve bir vesayet sistemi ile yönetiliyordu.  Başta Amerika olmak üzere egemen Batılı devletler, yıllardır Türkiye’yi her alanda istedikleri gibi sömürüyorlardı. Düşünebiliyor musunuz;  80 yıl boyunca savunmamızda kullanacağımız bir piyade tüfeğini dahi bize yaptırmadılar. Gelmiş geçmiş tüm iktidarları çeşitli vasıtalarla öylesine bir vesayet kıskacına aldılar ki, iktidarlar kendi siyasi ikballeri nedeni ile söylenenlerin dışına asla çıkamadılar. Her hangi bir siyasi iktidar onların söylediklerinin dışında biraz olsun çıkacak olursa, başlarına nelerin geldiğini milletçe gördük. Örneğin 1950’lerden sonra iktidar olan Merhum Adnan Menderes, dönemin Sovyet Rusya’sı ile bazı ticari ilişkilere giriştiği için, resmen 1960 darbesi ile karşı karşıya kaldı ve idam sehpasına gitti. Merhum Süleyman Demirel bazı icraatlarını kendi kafasına göre yapmaya başlayınca, 1971 ve 12 Eylül darbeleri ile karşı karşıya kaldı. Ve yakın tarih 1997’de, Refah yol hükümetini kuran merhum Necmettin Erbakan’ın başına gelenleri milletçe henüz daha unutmadık. Mesela geçtiğimiz bir kaç yıl önce, 28 Şubat dönemi darbeci paşalarında birine, bir televizyon programında sunucu hanım şöyle bir soru sordu: “Paşam Necmettin Erbakan hükümetinin illa da gitmesi mi gerekiyordu, biraz sert olmadı mı” diye sorunca; her kesin bildiği o paşa aynen şu cevabı verdi: “o dönemde İsrail’le aramız çok iyiydi, İsrail Erbakan hükümetini istemiyordu,” Dedi.

Yani anlayacağınız Türkiye yıllarca, Amerika, Batılı bazı egemen devletler ve İsrail tarafından resmen ablukaya alınmış ve onlar ne derse siyasi iktidarlar onların dediklerine göre davranmak zorundaydı. Onların menfaatlerine dokunan siyasi iktidar mutlaka bir şekilde siyasetten saf dışı ediliyordu. Çünkü Türkiye’deki egemen basın medya, bazı STK’lar ve kirli sermaye baronları onların emrindeydi. Bu söz konusu bazı çevreler; Türkiye’de günlük kendi menfaatlerine göre gündemler oluşturarak yıllarca milleti kandırmayı başardılar.

Fakat 3 Kasım 2002 seçimleri ile milletimiz yıllardır süregelen bu vesayetçi ve darbeci zihniyetlere artık bir ders verilmesi gerektiğine inadı ve darbeci zihniyetin muhtar bile olmaz dediği, R. Tayyip Erdoğan’a yürü biz senin arkandayız diyerek, 34,4’le Erdoğan’ın kurduğu siyasi partiyi iktidar yaptı ve böylece yavaş yavaş bütün vesayet zincirleri ve darbeci zihniyetler artık bu ülkede deşifre olmaya başlandı.

Yıllardır çeşitli şekillerde Türkiye’yi sömüren bu çevreler deşifre olmaya başlayınca, bu defa Ergenekon, balyoz ve FETÖ gibi terör örgütleri ile Erdoğan’a ve Türkiye’ye saldırmaya başladılar. Ak Parti kapatmayla karşı karşıya getirildi. Daha çeşitli birçok ayak oyunları sergilendi. 15 Temmuz darbe girişimi ile resmen ülkemiz parçalanma ile karşı karşıya gelindi. (Çünkü 80 yıl boyunca sömürdükleri Türkiye’yi, bu milletin bağrından çıkan R. Tayyip Erdoğan onların elinden almış ve millete teslim etmişti.)

İşte yılladır bu ülkeyi babalarının çiftliği gibi sömüren vesayetçi, darbeci dış  güçler ve onların kuklaları olan içimizdeki bazı hainler, 15 Temmuz’la  amaçlarına ulaşamayınca, şimdi de ekonomi değerleri üzerinde Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışıyorlar. Milletimiz her şeyin farkındadır, İnşallah her şey daha güzel olacaktır... Saygılarımla. / [email protected]

Yazarın Diğer Yazıları