Lütfü Caner

24 HAZİRAN HİLAL İLE HAÇ'IN SAVAŞIDIR HALA ANLAMADIN MI ?

Lütfü Caner

Değerli okurlarım:  bugün bu yazıyı yazarken,  artık yaşı kemale eren bir gazeteci yazar olarak, bütün siyasi ideolojileri bir kenara bırakarak, yalınızca dinim, vatanım, milletimin ve ülkemin bağımsızlığı noktasında bağımsız bir bakış açısı ile bazı siyaset üstü bazı konuları ve gerçekleri Allah Rızası için siz değerli okurlarımın gündemine sunmak istiyorum...

Bugün kü bu yazdığım konuları ve 24 Haziran seçimleri ile ilgili tespitlerimi doğru olarak kabul edip veya etmemeyi, siz değerli okurlarımın sağ duyusuna ve vicdanlarına bırakıyorum.. 24 Haziran seçimleri, her ne kadar perdenin önünde görünürde siyasi partiler arasında yapılan siyasi bir seçim gibi görünüyorsa da, Türkiye’nin son 100 yılını şöyle bir göz önünde bulundurduğunuzda ve asıl perdenin gerisinde ülkemize kurulmak istenen tuzaklara baktığınızda; 24 Haziran bir seçim değil, ABD, Hıristiyan Batı ülkeleri ile Türkiye arasında Milletimizin ikinci bir bağımsızlık ve kurtuluş savaşıdır. Perdenin önündeki kuklalar aldanıp kalmayalım... Değerli kardeşlerim: şöyle başımızı iki elimiz arasına alıp bütün siyasi ideolojilerden ve düşüncelerden arındırıp, gerçekten bağımsız bir bakış açısı ile ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ve tuzakları görmeye çalışalım.. Birinci Dünya savaşından sonra Hıristiyan Batı devletleri  Osmanlı imparatorluğunu parçaladıktan sonra, güya bize Türkiye Cumhuriyetini kurma izni verdiler.. Evet, görünür de Türkiye Cumhuriyetini kurma izni verdiler, fakat (Lozan, Montrö ve boğazlar üzerinde yapılan bazı anlaşmalarla,) önümüze öyle bir tablo koydular ki, kırık katır mı, kırk satır mı misali, perdenin gerisinde masa başında yapılan bazı anlaşmalarla bizi resmen bir müstemleke ülkesine çevirdiler...

Görünürde, sanki ihtilaf devletleri bize bir himmet etmişler gibi, bizim bazı yöneticilerimiz ve siyasilerimiz adeta yıllarca onlara minnettar kaldılar ve yıllarca onları övmekten ve bu millete beğendirmeye çalışmaktan geri kalmadılar. Ve ayrıca bazı siyasi çevreler onunla da yetinmediler, yönümüzü batıya döndük,  batıllaşıyoruz diyecek kadar öz benliklerini, tarihlerini, geçmişlerini ve inançlarını unutacak kadar kendilerini kaybettiler... Oysa ki Hıristiyan Batı Dünyası, koca bir imparatorluğu ortadan kaldırmış ve Osmanlının bakiyesi olan bu milleti, 780 bin kilo metre kareye sıkıştırarak, 94 yıldır  kontrollü siyasi iktidarlarla iplerini ellerine almışlardı.. Görünürde sözde bağımsız olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, 80 yıl boyunca 2002’ye kadar, savunmamız için gerekli olan  basit  bir piyade  tüfeğini dahi yapmamıza asla izin vermediler...80 yıl boyunca dolaylı olarak destekleyip iplerini ellerinde tutukları bazı siyasi iktidarlar vasıtası ile Türkiye’yi adeta babalarının tiftiği gibi her alanda sömürdüler ve Türkiye’nin kalkınmasının önünü kestiler.. Her konuda bizi kendilerine muhtaç bir ülke konumunda tutmaya çalışarak, yanı başımızda Filistin Topraklarından siyonist İsrail’i kurdurtarak Türkiye’yi ve Ortadoğu coğrafyasını kontrolleri altına aldılar...

Fakat Türkiye’de 3 Kasım 2002 genel seçimleri ile (onların iki yüz yıllık planlarını) bozan siyasi bir iktidar, 2004’ten itibaren Türkiye üzerinde kurulmuş olan iki yüz yıllık bütün plan ve projeleri bir bir saf dışı bırakmaya başlayınca, İşte o tarihten itibaren Türkiye’ye dolaylı şekillerde çeşitli saldırılar başlatıldı... Ergenekon, Ay ışığı, Balyoz, gibi bazı operasyonları başlattılar fakat başaramadılar. 2007’de, Cumhurbaşkanlığı seçimini 367 dayatması ile engellemeye çalıştılar yine başaramadılar. Ak Partiyi kapatmaya çalıştılar yine başaramadılar. Genelkurmay başkanlığının sitesine  (e- muhtıra koydular) yine fayda etmedi. Çeşitli bahaneler bularak Anayasa mahkemesini devreye soktular yine başaramadılar.... Evet, bütün engellemelere rağmen, bir türlü Ak Partiye diz çöktürüp hedeflerine ulaşmayan ABD ve Batı Dünyası, nihayet son 40 yıldır içimizde besledikleri gizli piyonları FETÖ terör örgütü ile bildiğiniz gibi 15 Temmuz’da son hamlelerini yapmak istediler, fakat yüce milletimizin sağduyusu ve o gece dirayetli lider Erdoğan’ın çağrısı ile beraber, milletimiz öyle bir şahlanış ortaya koydu ki, 15 Temmuz tarih sayfalarına bir destan olarak yazıldı...

Değerli okurlarım: 2002’ye kadar, 80 yıldır bizi her alanda sömüren ABD ve Hristiyan Batı Dünyası, elbette ki çıkar ve menfaatleri gereği yapmaları gerekeni yapıyorlar.. Çıkar ve menfaatlerine ters düştüğü için, merhum Adnan Menderesi astılar. Turgut Özal’ı zehirlediler. Necmettin Erbakan’ı zorla iktidardan indirdiler. Bütün bunları yakın tarihten hep beraber gördük ve izledik... Türkiye’nin 94 yıllık siyasi tarihinde bütün bunları gören ve yaşayan bir millet olarak, hala bazı küçük siyasi hesaplarımız uğruna, bütün bu gerçekleri görmemeye devam mı edeceğiz bazı siyasi kesimler olarak? Şu gerçeği unutmayalım değerli kardeşlerim ve okurlarım,  Allah korusun bu gemi batarsa, sen ben değil, hep birlikte batarız. İşte  son 50 yıldır Ortadoğu’nun hali gözlerimizin önündedir..  67 yıldır Filistin işgal altında ve her gün Filistinli Müslüman kardeşlerimizin kanı dökülüyor. Irak, Suriye, Yemen ve Libya’nın hali ortadadır.  ABD ve Hıristiyan Batı Dünyası çıkar ve menfaatleri uğruna bu coğrafyaya adeta kan kusturuyorlar. ABD ve Batı Dünyası Çıkar ve menfaatleri uğruna, yakın tarih 15-20 yılda,  Ortadoğu coğrafyasında Halkları Müslüman olan bazı ülkelerde milyonlarca insanı katlettiler gözlerimizin önünde.. Bütün bunları hepimiz biliyoruz. Onun için tek tek detaylarına girmek istemiyoruz... Aziz milletimiz şu gerçeği çok iyi bilmelidir ki, çıkar ve menfaatleri gereği bu coğrafya da kendilerine engel teşkil eden ve onlara teslim olmayan tüm ülkeleri parçalayan ve kargaşaya sürükleyen ABD ve Batı Dünyasına göre, (şimdi sıra Türkiye ve İran’dadır.)  İran ile her ne kadar bazı konularda analaşamasak ta, aynı dine mensup kardeş iki ülke olarak dayanışma içine girmek zorundayız... Herkesin bildiği gibi,  Türkiye üzerinde birinci operasyonu 15 Temmuz’da denediler fakat başaramadılar. Ve şimdi çeşitli bahaneler öne sürerek  İran’a saldırmaya çalışıyorlar.. Çünkü   ABD, Hıristiyan Dünyası ve İsrail’in çıkar ve menfaatleri gereği, Türkiye ve İran büyük engel teşkil etmektedirler.. ABD ve Batıya göre, artık ok yaydan çıkmıştır, ne pahasına olursa olsun, Türkiye ve İran mutlaka güçten düşürülmeli ve parçalanmalıdır..  Çünkü İran şu anda 80’ne yakın kendi savunma ihtiyaçlarını kendisi yapmaya başladı ve Türkiye son 16 yılda, 65’in üzerinde kendi savunma ihtiyaçlarını kendisi yapmaya başladı.. İşte bu durum, ABD, Batı ve İsrail’i adeta çıldırtmaktadır...

Bütün dünya’ya kendisini süper güç olarak kabul ettirmek isteyen ABD, İsrail ile beraber 40 yıldır gözlerimizin içine baka baka PKK’yı boşuna beslemiyor herhalde? 5 bin tır silahı PKK’ya boşuna vermediler.. İsrail misali büyük ermeni Kürt devletini kurmaları için, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den toprak almak için bütün plan ve projelerini artık devreye sokmanın çabasındadırlar...

İşte bütün bu söylediklerimiz doğrultusunda, ABD Batı ve İsrail’e göre, Türkiye ve İran’da güçlü liderler ve güçlü iktidarların asla olmaması gerekiyor...

Evet,  işte bu sebepledir ki,  Türkiye ve Ortadoğu üzerinde son iki yüz yıldır kurgulanan bütün plan ve projeleri bozmaya çalışan bir R. Tayyip Erdoğan’a asla ve asla tahammülleri kalmamıştır. Bütün bu gerçeklere rağmen, maalesef  bugün Türkiye’de  bazı kesimler kafalarının arakasına taktıkları küçük siyasi menfaat ve düşüncelerinden dolayı bir türlü bu gerçekleri anlamaya ve görmeye çalışmıyorlar.. İşte dediğimiz gibi, küçük siyasi bazı çıkar ve menfaatlerini düşünmekten dolayı, bugün Irak, Suriye, Libya ve Msır’ın Hali ortadadır...

Evet değerli okurlarım: bildiğiniz gibi, 24 Haziran’da asıl mesele asla R. Tayyip Meselesi değil, 2002’ye kadar 80 yıl boyunca ABD ve Batı Dünyası tarafında sömürülen Türkiye’nin iki başlı parlamenter sitemden kurtulup, güçlü bir şekilde tam bağımsız ve güçlü bir şekilde yönetilme meselesidir... Saygılarımla. / [email protected]

Yazarın Diğer Yazıları