Hamza Atlı

Hırsız kim?

Hamza Atlı

Kıymetli dostlar...

Sizleri selamların en güzeli ile selamlıyorum.

Rabbim bizlere bir kez daha yazma, sizlere de okuma şansı verdi.

Ömür sermayesinden bir gün daha nasip etti.

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi iman üzere yaşayan, kutlu yolun varislerinin üstüne olsun...

Dostlar, malum günümüzde İslam ile idare edilen, Asr-ı saadet dönemini yaşayan hiçbir memleket yok.

Sizi bilmem ama bence Necaşi kadar adil idareci dahi kalmamış...

Bırakın İslam’ı, çoğu insanlıktan dahi nasip almamış...

Kimi hırsız, kimi kibirli, kimi arsız, kimi talancı, kimi yalancı...

Uzar gider bu örnekler...

Sizleri bu minval üzere hafızanızda yer edecek bir hikâye ile başbaşa bırakıyorum.

Kokuşmuşluğu en güzel şekilde ifade etmiş.

Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı.

Adamı yakalayıp cezalandırmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. 

Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi;

"Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak."

İmparator dudak büküp;

"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;

"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz."

İmparator kahkaha atarak;

"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni." 

Yoksul adam;

"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım...

Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz."

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;

"Ben İmparator’um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." 

Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaş içerisinde imparatora dönüp itiraz etti.

"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar başı eksin."

Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.

Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar...

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

"Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi.

Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi...

Sonra da gülerek;

"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter" dedi.

Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz?

Dostlar! Ömür bitmeden, henüz ayakta iken nefsimizden başlayarak en azından "insan" olalım.

Sonra da olabilirsek Müslüman...

Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları