Hamza Atlı

Hastahane mi, Psikopathane mi?

Hamza Atlı

Güvenlik görevlisi bir arkadaş geçen köşe yazımı okuduğunda kendi başına gelen olayı mesaj yoluyla iletti bana. Yayımlamak istedim.

Benim de başıma benzer bir olay geldi. Biliyorsunuz, 15 yıldır özel güvenlik görevlisi olarak genel kolluğa destek verdim ve sicilimde en ufak bir kara leke yok.

Eşim rahatsızlanınca Yeşilyurt Hasan Çalık Hastanesi'nden randevu alarak dahiliyeye götürdüm. Doktor, yapılan muayene sonrası MR istedi. İki hafta sonra MR çekildi ve sonucuna bakan doktor, safra kesesinde 3 cm taş olduğunu ve acilen genel cerrahiye gidip ameliyat olması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine en yakın tarih olan 15 gün sonrasına, 5 Şubat 2025'e, Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden randevu aldık. Ancak geçen bir aylık sürede eşim sürekli ağrılar içinde yaşadı.

Randevu saatimiz 08.40'tı. Doktorun yanına girdik, tekrar ultrason ve kan tahlili istedi. Tahlilleri yaptırdık ve sonuçların öğleden sonra saat 13.30’da çıkacağı söylendi. Allah'tan arabamız vardı da eve dönebildik. Öğleden sonra tekrar hastaneye geldiğimizde doktorun kapısına gittim ve sekreterden sonuç sırası alayım ki diğer hastaların hakkına girmeyeyim dedim. Ancak sekreter, "Sonuç sırası vermiyoruz, arada doktorun odasına girin, bakar." dedi.

Neyse, doktorun odasına girdik. Bize "Gidin, sonra bakacağım." diyerek tersledi. Anlayışla karşılayarak çıktım. Yanımda iki küçük çocuğum ve ağrısı olan eşimle birlikte bir saat bekledik. Saat 14.00 olduğunda tekrar girdim, yine aynı şekilde "Çıkın dışarı, sonra bakacağım." dedi. Ne zaman bakacağını sordum ki ona göre gelelim. "Saat 15.00’te bakacağım." dedi. Neyse, sabrettim ve çıktım. Saat 15.00 oldu, hatta yarım saat de ben ekleyerek 15.30’da girdim. Ama yine sonuçlara bakmadı.

Sabrım tükenmişti. Orada büyük bir tepki verebilirdim ama yapmadım. Karşımda karakter yoksunu bir doktor olsa da makamına saygımdan dolayı dışarı çıkıp kanuni haklarımı kullanmaya karar verdim. 184 SABİM şikâyet hattını arayarak durumu anlatmak istedim. Ama aramaz olaydım! Derdimi anlattıktan sonra aldığım cevap şu oldu: "Acil olmayan durumlarda doktor, yoğunluğa göre sonuçlara bakmayabilir."

İyice sinirlendim. Bir aydır randevu bekleyen, saatlerce hastane koridorlarında sonucu için bekleyen biziz. Üstelik hiçbir müdahale edilmeden gönderilen de biziz. Ama işin sonunda haksız çıkan yine biz oluyoruz! En sonunda hastaneden mağdur şekilde ayrıldık, eşimin sonucuna bakılmadan eve döndük.

O gece sinirimden uyuyamadım. Zaten depremin yıl dönümü olduğu için psikolojik olarak da uykusuz geçirdim. Sabaha karşı biraz uyuyabilmiştim ki 6 Şubat 2025 sabahı saat 08.30’da kapı çaldı. Küçük oğlum kapıyı açmış ve korkuyla yanıma koşarak, "Baba, kapıda iki adam seni soruyor, silahları var, korktum." dedi.

Hemen toparlanıp kapıya gittim. Gelenler iki sivil polis memuruydu. "Sağlık Bakanlığı’nı tehdit ve küfür etmişsiniz, o yüzden geldik." dediler. Gülümsedim ve "Bu ne hız!" diye düşündüm.

Kanunlara göre hastane randevusu alıp bir ay bekleyen biziz, sonucuna bakılmadan tedavi edilmeden gönderilen biziz, mağdur olan biziz, doktora en ufak bir fiziksel müdahalede bulunmayan biziz… Ama sanki birini öldürmüşüz gibi sabahın köründe kapımıza polis gönderilen de biziz!

Durumu anlattım. Polis memurları da bu tür şikâyetler yüzünden sürekli kapı kapı dolaştırıldıklarını söyleyerek "Kusura bakmayın." dediler ve gittiler.

Velhasıl, bu ülkede her suç bitti de şimdi hastaların kapısına polis göndermeye başladılar. Tam bir komedi ülkesi olduk! Allah sonumuzu hayır eylesin…

Yazarın Diğer Yazıları